Bölüm 3

8.2K 855 211
                                    


Hepsinin, grup üyelerinin hepsinin şüpheleri vardı. Hakkında konuştukları ya da karanlıkta fısıldadıkları bir şey değildi ancak sessiz bakışlar arasında bir iletişim vardı; genellikle, Jimin, Taeyang'ın ne kadar yakışıklı olduğu, çekici gözüktüğü konusunda uzun uzun konuşmaya devam ettiğinde ya da filmlerdeki ve televizyon dramalarındaki kızlara bariz ilgisizliği açık bir şekilde görünürlük kazandığında başlayan bir iletişim. Birbirleri arasındaki kısa bakışmalar sonrası, gözlerini kanepeye çevirirlerdi ve orada, Jimin her şeyden tamamen habersiz kalırdı.

Jungkook, bunu erken baharda fark etmeye başladı.

Daha önce aklından geçen bir soru değildi. Şüphelenmeye başlamıştı, daha da kötüsü, bunu düşünmesinin bile nezaketsiz -kaba- olduğunu hissederdi. Her şey, herkes ona eşcinsel insanların, Amerika'da bir perde arkasında ya da denizler ötesinde yaşayan insanlar olduğunu veyahut mağazaların yalnızca on sekiz yaş üstünün erişimine sınırlandırılmış bölümlerindeki çizgi roman sayfaları için var olduklarını öğretmişti. Namjoon'un üyelerle LGBT hakları hakkında, tüm hayranlarına açık bir grup oldukları hakkında konuşmalar yapmıştı. Ancak Jungkook bütün on altı yıllık yaşamı boyunca hiçbir eşcinsel insan ile tanışmamıştı ve bazen, bu durum onu etrafında hayaletler dolaşıyormuş gibi endişeli, huzursuz hissettiriyordu.

Jimin bir hayaletten çok daha görünürdü, en azından şeffaf olanları kadar.

Hava ısınmaya başlamıştı. Hep beraber, boş gecelerini, oturma odasına yığılıp bir film izleyerek değerlendirmeyi planlamışlardı ancak hangi film olacağına karar vermek için yirmi dakika savaşmışlardı, çünkü Yoongi Minion'ları üçüncü kez izlemeyi reddediyor ve Namjoon bir tek kendisinin sevdiğini bilmesine rağmen Donnie Darko'yu izlemekte ısrar ediyordu. Sonunda, bir Kore filmi izlemeye karar verdiler çünkü herkes, herhangi bir şekilde, altyazı okuyamayacak ya da boktan dublaja katlanamayacak kadar yorgundu. Çok geçmeden, film başlamadan önceki beş dakikalarında da kimin kanepeyi kapacağı konusunda tartışmaya başlamışlardı.

"Namjoonie, Donnie Darko'yu izlemiyoruz diye telefonuna bakmayı bırak," diye şikayet etti Seokjin, Namjoon'un omzunu dirseğiyle dürterken.

Jimin, Jungkook'un oturduğu kanepenin aşağısındaki zemine, ayak bileklerinin arasına otururken az önceki muhabbete ve o an yaptığı eyleme gülüyordu. Jungkook ayağının üzerine doğru hareket eden haylaz parmak uçlarını hissedebiliyordu, aynı zamanda, kanepede elini Jungkook'un uyluğuna bastıran Taehyung'un da, nefesini tutma biçimini fark etmemesini umuyordu. Birlikte uyumayı bıraktıktan sonra Jimin'in dokunuşlarında küçük bir sükûnet baş göstermişti fakat, şimdilik, filmin açılış sahnesiyle beraber başını Jungkook'un dizine yaslayan Jimin'in o eski sükunetinden eser yoktu.

Film iyiydi, ama Jungkook'un dürüst olması gerekirse filmle pek ilgilenmiyordu. Televizyonun soluk ışığında Jimin'in tepkilerini, meraklandığında gözlerinin açılışını, ilgisini çekmediği anlarda telefonuyla uğraşmasını izliyordu. Bütün romantik anlarda kıpır kıpır edişini, kanlı sahnelerde korkudan nasıl sindiğini izliyordu. Gözlerini kapadığını gördüğünde, kendi kendine sessizce kıkırdayarak kalçasına tekme attı.

"Fışkıran kandan mı korkuyorsun, hyung?"

Jimin bacağını tokatladı.

Bir süre böyle devam etti. Film uzundu, Namjoon ve Seokjin paylaşmayı reddettikleri patlamış mısırı bitirmişken, Yoongi de Hoseok'un omzunda kendinden geçmişti. Filmin ana karakteri ekrana geldiğinde Jimin'in gözleri genişledi ve kelimenin tam anlamıyla televizyonun ekranına yapıştı. Bu, Jungkook'un farkına vardığı -gözünden kaçmayan- bir andı.

Savaşçı üstsüzdü ve geniş omuzları, karın kasları muhtemelen sevişme günleri içindi. Jimin dik dik bakıyordu, gözleri aşağıdan yukarıya doğru ekranda yolculuk ediyordu ve dili dudaklarını ıslatmak için hafifçe dışarı fırlamıştı. Jungkook'un ayak bileğinde desenler keşfeden parmakları, solunum sesleriyle birlikte durdu ve o adam ekrandan ayrılana kadar o şekilde kaldı. Jungkook bir daha tekrarlanıncaya kadar, bunun belki de beklenmedik talih olduğunu düşünmüştü. Tekrarlandı, Jimin ilgisini ekrandaki adamın göğsüne kaydırdı, tekrar. Jungkook sebebini bilmiyordu ama yüzündeki sıcaklığı hissedebiliyordu.

Akabinde, tatlı kadınlar ortaya çıktı ve Jungkook aşağısında oturan Jimin'e daha fazla dikkatini verdi. Kadın, Bay Karın Kasına doğru yürürken Jimin telefonunu çıkardı. Kadın erkeğe dik dik baktı. Jimin bir oyun açtı. Kadın erkeği öptü. Jimin telefonunu şiddetle kullanmaya başladı. Kadın ve erkek yatağa düştü. Jimin oyunu kaybetti. Adam inledi. Jimin yeni bir oyun başlatmadan önce ekrana çabucak bir göz attı. Rahatsızlığı dalgalar halinde yayılıyordu ama sahne nihayet sona erdiğinde ferahlama nefesini çeken -iç çeken- Jungkook'tu.

Diğer taraftan Hoseok, içi geçmiş Yoongi'nin üzerinden eğilerek konuştu.

"Jiminie, o aptal oyunu oynamayı bırak, sevgilin ekrana geri döndü."

Jimin ekrandaki büyük yeşil alanlara ve uzak dağlara hemen bir göz gezdirdi ve sonrasında Hoseok'a bir bakış atmak için başını aşağı yukarı kütürdetti.

Dikkatini telefonuna geri döndürmeden önce kuru bir cevap verdi.

"Komik mi, hyung."

Atmosfer değiştiğinde Jungkook, Taehyung'un yanında kaskatı kesildiğini hissetti, göz göze geldiler ama sessiz kaldılar. Jimin omuzlarının gevşeyip yığılmasına direnemedi, kendine yenildi, yukarı bakmayı reddetti. Gerginliği azaltmak için bir şeyler söyleyebilmeyi diledi. Oda, televizyondan gelen ayak sesleri dışında sessizdi. Zaten, yine de ne diyeceğinden emin değildi. Öyle olmadığını söyleyemezdi, çünkü ya öyleyse. Ve ne olmuş yani eğer öyleyse de diyemezdi, çünkü ya öyle değilse. Bu iki uçlu bir kılıçtı. Jungkook çok şey bilmiyor olabilirdi ancak siz dilimlemeye çalışırken sizi derinden kesecek bir şeylerle uğraşmak nasıldır iyi biliyordu.

Dolayısıyla, sessiz kalmayı tercih etti. Yerine, iyi misin sorusunun sözsüz girişimi olarak Jimin'in kalçasına ayakucuyla vurdu.

Jimin yerinden kaykıldı, derin bir iç çekip ayakta dikilmeye başlamadan önce dudaklarına hafif bir gülümseme yerleştirdi. Jungkook bu cevabı, pek sayılmaz olarak tercüme etti.

Sesine hafif acı bir ton ekleyen Jimin söylendi. "Ben yatacağım."

Yatak odasının kapısını arkasından kapatana kadar herkes onu izledi.

"Ne oldu şimdi?" diye sordu Namjoon.

Hoseok'un gözleri hala kapalı kapıdaydı. "Sonra, onunla konuşacağım."

Namjoon başını salladı ve herkes filmin geri kalanını sessizce izledi.

girdap Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin