Yılbaşı öncesi bir sürü yayın telaşı, kupalarca kahve ve Jimin'in atlı kızak çanları gibi çınlayan kahkahalarıyla gelip geçiyordu.
Jungkook'un Yılbaşı arifesi gece gördüğü son ve sabah uyandığında gördüğü ilk kişiydi. İkisi de ev hasreti çekiyordu, bir parça evi ancak birbirlerinin kollarında bulmuşlardı. Jimin ona günaydın fısıldamış ve Jungkook da geri bir günaydın fısıldamıştı sessizce, yayın ve provaya rağmen iyi bir gündü.
Çoğunlukla, kendini, çizgi romanlarla, Namjoon'dan aldığı Troye Sivan albümü, bir esrarengiz kondom paketi, yanında iliştirilmiş not olmaksızın yatağında bırakılmış kayganlaştırıcı ile buluyordu. Görür görmez, yanan yüzüyle kıyfetlerinin altına gizliyor, içgüdüsü ya Seokjin ya da Yoongi'nin olduğunu söylüyordu ancak herhangi birine sormaktan çok utanıyordu.
Jimin ona bir yüzük getirmişti, çekmecesinde olan basit, gümüş bir şeydi, ve o sabah kahvaltısı sırasında çekingen bir şekilde utanarak vermişti. Jungkook'un yüzüğü takmak zorunda olmadığı ve dışarı çıkıp bir şey alacak vakti olmadığı konuları hakkında lafı döndürüp dolaştırıyordu, yüzük birazcık da büyüktü ancak onda güzel görüneceğini düşünüyordu. Jungkook, Jimin daha cümlesinin ortasındayken parmağına takmıştı, sessiz kaldığında Jimin'in yüzündeki bakışın keyfini çıkarıyordu. Tıpkı, cover şarkısının kendisinin bir parçası olması gibi yüzüğün de Jimin için aynı olduğunu düşünüyordu. İşaret parmağında döndürdü, sanki Jimin, kalbini kolundan çekip çıkarmış ve avucuna yerleştirmiş, ona, al bakayım, senin demişti.
Yıbaşı arifesini planlandığı gibi gitmeyen Kobe konserleri takip etmişti; Taehyung ve Yoongi hastalanmış, hayal kırıklığına uğramış fanların gözlerinin önünden gitmeyen bakışları karşısında ikinci konserleri iptal edilmişti. Yoongi herkesten daha çok üzülmüştü. Akabinde Namjoon da kendini incitmişti, bu, tam da sene sonunda, başka çareleri olmadığı için üstlenip atlattıkları bir karışıklıktı.
Namjoon'un yokluğuyla koreografinin değiştiği yoğun birkaç gündü, Jungkook ve Jimin ancak uykularında (uykuya da pek vakit buldukları söylenemezdi) birbirlerine zaman ayırıyorlardı. Jimin solo dansını tek başına prova ediyor, Jungkook Zion T. ile düeti Yanghwa Bridge üzerine çalışıyor ve aralarda da ertesi günkü MBC için Perfect Man provasına geri dönüyorlardı. Oraya varana kadar her şey inanılmaz hızlı tempoda geçmişti, yıllarının sonuna KBS Song Festival'ı ile başlamışlardı, kalabalığın tezahürat sesi sahne arkasını dolduruyordu.
Beyaz ceketli takım elbise giymişler, sahneye çıkmadan hemen önce kulisten performans sergileyen sanatçıları izliyorlardı. Jungkook, konuşmayı bırakma, sahneyi gözetirken uzaktaki ve uzaydaki bir yerlere bakma yönteminden Jimin'in gergin olduğunu söyleyebilirdi. Onun gevşemiş saç tutamlarını geri yerine fırçalamadan önce, buradayım'ın sessiz bir güvencesi olarak dudaklarını hafifçe saçlarının arkasına bastırdı. Yavaş tempolu bir şarkı başlayana kadar elleri Jimin'in omuzlarında sabit kaldı, sonrasında onları beline indirdi.
"İyi olacaksın," dedi Jungkook. Jimin yanıt vermedi, sadece kendini daha da yakınlaştırdı.
Birlikte bir yandan öbür yana sallandılar, Jungkook, göğsü Jimin'in sırtına dokunana kadar ileri, içeri adımladı, etrafları insanlarla çevriliydi ancak umrunda değildi. Ellerinde sahip olduğu, bir daha asla sahip olamayacakları, onu bırak uzaktan yakından asla yaklaşamayacakları bir şeydi. Jimin geri yaslandı ve olduğundan daha da geri gelmeden önce Jungkook onu kalçalarından tuttu, Jimin, Jungkook'un kollarını etrafına daha sıkı sardırdı, ağırlığını ona taşıttı. Jungkook bedenini ona dayalı dinlendirirken yanağını kulağına bastırdı, ve Hoseok sanki herkesin önünde alenen öpüşmeye başlayacaklarından korkuyormuş gibi bir bakış attı onlara.
"Vakit geldi."
Sahne ışıkları soluklaşmış, müzik kaybolmuştu ve Jimin kendini çekip ayırırken başını sallıyordu. Olmaları gereken yerlerini bulmak için ikisi de kalabalığın içinde kaybolmadan önce Jungkook ona doğru iki başparmağını da havaya kaldırdı.
Hepsi bekliyordu, kafalarında adımları son bir kez geçtikleri sırada sahnede bir başka performans vardı ve Jimin'in merkezdeki yerini alması, onu dünyevi değilmiş gibi gösteren beyaz ışık altında biçim alması uzun sürmemişti. Performanslar öncesinde yüreği ağzına gelse bile dans etmeye başladığı her daim gerginlik yüzünden kaybolurdu. Jungkook onu yan taraftan izliyor, ipucunu bekliyor ve Jimin'in muhtemel olarak sahne için doğduğunu düşünüyordu.
Bütün gece sorunsuz sonuçlanmış, tüm performansları yolunda gitmişti, ve hatta bütün o kulis kargaşası arasında Taehyung'un doğum gününü kutlama fırsatları bile olmuştu. Jimin artık daha rahattı ve kıkır kıkır gülüyordu, arkadaşlığı da bozmuş Taehyung'a mutlu yıllar dilerken poposunu tokatlamıştı. Daha evvelki dokunuşlardan da daha fazlası vardı, yanısıra Jimin gergin değildi ve sanki ne düşündüğünü duyabiliyormuş gibi Jungkook'a gülümsemesini durduramıyordu. Her ikisinde de artakalan adrenalin ellerini birbirlerinden uzak tutmalarını zorlaştırıyordu, sahne arkası karanlığında gözleri birbirlerinin üzerindeydi.
"Çok iyi görünüyordun," Jungkook, avuçları Jimin'in ufak sırtına baskı yapıyorken söylemişti.
"Hı-hı, bütün performans sadece kıçıma bakmadığına emin misin?"
Yanıtlarken Jimin'in poposunu çimdikleyerek sırıtışını suratından sildi. "Bir şekilde kendimi tuttum."
"Öyle olsun bari."
Sırıtarak birbirlerine baktılar, aralarında bir şey elektrik kıvılcımları yaratıyor, gözlerinde hızlıca kanat çırpıyor, titreyerek yanıyordu. Jimin kışkırtıcı biçimde dudağını ısırdı, kırmızıya döndürdü, Jungkook'un avuçları uzunca bir süre hiç böyle terlememişti.
Jimin sokulup ağzını kulağına yakınlaştırdığında Jungkook'un nefes alışı çabuklaşmıştı. "Beni hemen şu an öpebilmeni dilerdim."
Jungkook çatlamış dudaklarını yaladı. "Yorgun değil misin?"
"Hayır."
"Öyleyse... sonradan otel?" Soluk aldı.
"Sonradan," Jimin pekiştirdi, Jungkook'u baştan aşağı süzdü.
"Güzel."
"Güzel." Yere doğru gülümsedi, sonra, sanki az önce odayı yüz derece daha sıcak yapmamış gibi avare avare dolaşıp durdu.
Jungkook arkasından baktı, yakasının altından terliyor ve gecenin bitmesini bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
girdap
FanfictionJeon Jungkook'un değişimi, büyümeyi ve bir arkadaşa âşık olmanın güçlüklerini öğrendiği hikâyesi.