Üç günlük tatilinin büyük kısmı, zihnini uyuşturmak için bir mazeret olarak sonuçlanmıştı. Ailesi ile vakit geçirdi, video oyunları oynadı, ailesiyle daha fazla vakit geçirdi, otuzbir çekti, farklı video oyunları oynadı, sonra uyuyakaldı. Bütün hepsini aynı yöntemleri kullanarak tekrar ve tekrar yaptı. Beyni, günün aynı saatinde yalnızca aynı şeyi düşünmek istediğinde üretken olmak zordu ve sadece -beyninin- çalışmasını durdurmak, Park Jimin hakkında aklına gelen tüm düşüncelerin hakkından gelmek zorunda kalmaktan daha kolaydı.
İlk çıkış -Bangtan'ın ilk çıkışı- başından beri -Jimin ile- birlikte oldukları her bir etkileşimi fazla analiz etmemeye çalışıyordu, ancak uzaya baktığında anılar aklına kaçıyordu. Anılar; Jungkook, televizyonun ses şiddetini artırıp kendini toparlayana kadar, tutunup, kök salıyorlardı.
İstasyondan ayrıldıkları andan itibaren tekrar konuşmadılar. Jimin muhtemelen çocukluk ve lise arkadaşlarını görmekle çok meşguldü. Video oyun kumandasına hafifçe vurdu ve görmesi gereken birilerine sahip olmayı diledi ama o, hala genç ve bebek yüzlüyken Seul'e gitmek için ayrıldığında, bütün bunlardan vazgeçmişti. Çocukluğunda edindiği tüm arkadaşları o olmadan ilerlemişti.
Jungkook nihayet Jimin'e bir mesaj göndermesi gerektiğine karar verdiğinde, üçüncü günün öğleden sonrasıydı. O gece şehirden ayrılıyorlardı; çok sayıda, uçsuz bucaksız otomobil ve insan dolu şehir manzarasına geri dönmek zorunda kalmadan önce Jimin hala okyanus görmekle ilgili üstü kapalı planlarını gündeme getirmemişti. Ne diyeceğini ve nasıl söyleyeceğini düşünerek on dakika boyunca telefonuna baktı, silindir şeklindeki çantası, içerisindekilerin çoğunluğu çıkarılmamış halde yatağında seriliydi. Aptalca davrandığını fark etmeden önce üç farklı mesaj yazdı ve üçünü de sildi, çünkü o sadece lanet olası Jimin'di, sabırsız değil, sakin olmalıydı.
Jungkook > Jiminie || 3:57 PM
>> bugün sahil?
Jiminie > Jungkook || 4:02 PM
>> tabii :))
>> önce bazı arkadaşlarıma hoşça kal demem lazım
>> bir saat içinde nasıl?
Jungkook ekrana surat astı. Arkadaşlarının kim olduğunu merak ediyordu; eğer yakınlarsa.
Jungkook > Jiminie || 4:03 PM
>> bana uyar
>> giderken bana mesaj at
Jiminie > Jungkook || 4:03 PM
>> :)
Yatağının üzerine düşüverdi, kahrolası hayatında hiç gülen yüz emojisi görmemiş gibi Jimin'in gönderdiği ifadeye bakıyordu ve sızlandı. O, çok derindeydi.
Her şeyin nasıl bu kadar çabuk gerçekleştiği şaşırtıcı geliyordu; Jiminde bir arkadaştan daha fazlasını görmek. Âşık olunan kişilerin insanlara böyle gizlice yaklaştığını tahmin ediyordu; onlar aldırış etmediklerinde, ilgilenmediklerinde, âşık olanların yoluna taş koyuyorlar, onları hata yapmaya zorluyorlardı. Bu uygunsuz ve çılgıncaydı, ama Jimin her güldüğü an sıçrayan kalbini durduramıyordu. Böyle bir şey olmuyormuş gibi davranamazdı. Ve eğer kendisine dürüst olması gerekirse, belki de -yeni değil- bir süredir oluyordu diye düşünüyordu.
Boş, silindir şeklindeki çantasına şöyle bir baktı ve iradesini kullanarak, bir şekilde, kendini yataktan çıkarmaya çalıştı. Lanet olsun. Gerçekten toparlanmaya başlamalıydı. Bu son üç günde odasına dağılmış halde, çeşitli yerlerde, zeminde, yatağın altında sürünen kıyafetlerini çantaya atmaya başladı. Masasının altında, ilk başta tanımadığı bir gömlek vardı ve sadece, tişörte köpeklenmek için eline alıp silkti çünkü Jimin'in olduğuna emindi. Yakalanmaktan korktuğu için tereddütle yüzüne yaklaştırdı, endişeyle yatak odasının kapısına bakıyor ve aynı zamanda kumaşa sinmiş olan parfümü kokluyordu. Evet, kesinlikle Jimin'indi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
girdap
FanfictionJeon Jungkook'un değişimi, büyümeyi ve bir arkadaşa âşık olmanın güçlüklerini öğrendiği hikâyesi.