Bölüm 15

6.9K 690 282
                                    

Jungkook parlak mavi sahne ışıklarına gözlerini kapamıştı, kulaklarını sadece M! Countdown sunucularının sesi dolduruyordu. Şans, sinir sistemi aracılığıyla kendisine mırıldanıyordu ama yine de uğursuzluk getirmek istemiyordu. Parmaklarını, arkasında çaprazlanmış şekilde tutuyordu. Işıklar göz kapaklarında dolaşıyordu.

Parmakları seğiriyordu. Fazla uzun sürmeyecekti.

Üç saniye, inanılmaz uzun olabileceğini onlara ispat etti, Jungkook henüz sahip olmadıklarını biliyordu ancak kafasında, isimlerinin hecelerinin çınladığını hayal edebiliyordu. Çok çalışmışlardı. Son üç aydır, Namjoon'un gözlerindeki tükenmişliği, dans stüdyosunun zeminindeki teri görmüştü; sayısız uykusuz gecelerde yurttaki gerginliği hissetmişti. Dillerine, şeker gibi ağrı kesici düşürüyorlar, rekor hızlarda kupalarca kahve tüketiyorlardı. Ve her nasılsa hayatta kaldılar. Ve bir şekilde orada, o aşamada, o sahnedeydiler.

Gerçekleştiğinde, adlarının çağrıldığını zar zor duymuştu; vücudu, Hoseok'un yukarı aşağı zıplamaya başladığı saniyeler içinde, statik olarak donmuştu ve Namjoon omzunun etrafına elini o kadar sıkı sarmıştı ki yıldızları görüyordu belki de sadece konfetilerdi. Konfetiler düştükçe, gerçek kafasına dank ediyordu ve Namjoon kendi sırıtışıyla mikrofonu aldığında, Jungkook'un gülümsemesi de genişlemişti. Çok büyük gülümsediği için yanakları acımıştı ancak durduramıyordu, hiçbir şey durduramazdı.

Namjoon kısa konuşmasını yaptı ve mikrofonu teşekkür ederim'lerini ve sizi seviyorum'larını söyleyen Taehyung'a pasladı ve sonra Jimin teşekkür ederim'lerini ve sizi seviyorum'larını söyledi. Jungkook, Jimin'in sesindeki mutlu kıvraklığı dinlerken Namjoon'u arkasından kucaklıyordu.

I Need You çalmaya başladığında, ruj, herkesin dudaklarının uygun kırmızı ve parlak olması konusundaki görevi üstlenen Seokjin tarafından kıkırdayarak elden ele gezdirildi. Jungkook, Jimin'in Hoseok'a karşı mücadelesini izliyordu, ruj Jimin'in alt dudağının üzerine baskı yapıyordu ve ikisine de kendi kırmızı gülümsemesinden verdi. Bir karmaşalardı ancak karmaşanın zirvesinde. Taehyung sahnenin etrafında zıplıyordu ve Yoongi delicesine sırıtıyordu, ödülün parlatılmış yüzeyi, ruj kaplı yüzünü yansıtıyordu. Müziğin sesi solmaya ve ışıklar sönmeye başlayıncaya kadar, her dizenin sonunda kahkahalar atarak şarkılarını söylediler, raplerini yaptılar. Çöküyormuş gibi hissettiren bacaklarla sahneden ayrıldılar.

Karanlık sahne arkasına girdiklerinde, dolusuyla 'tebrik' sözcükleriyle ve sırtlarına, bu noktaya nerelerden geldiklerini söyleyen vurmalarla karşılaştılar. Bir kamera, her bir üyeden teşekkür ve şaşkınlık kelimeleri duymak için yalvararak, peşlerinde dolanıyordu ve Taehyung kamerayı kendine çekip çılgınca öperek -yalnızca Taehyung böyle bir şey yapardı- daha fazlasını verdi. Seokjin, objektife doğru mükemmel bir öpücük uçurdu, Yoongi ve Hoseok yan tarafa doğru, birbirlerinin boyalı dudaklarına sırıtırken. Menajerler etraflarında koşuşturuyordu, Jungkook gülmeye ve daha çok gülmeye devam ediyordu, dudaklarının köşeleri neredeyse gözlerine ulaşmıştı. Fakat, sonra dönüp Jimin'in koridorun karanlığında gizlendiğini gördüğünde, kazanmalarından bu yana ilk kez, gülümsemesi bocaladı, gücünü kaybetti.

Jimin yüzünü avuçlarının içine gizlemişti, parmaklarının arkasındaki kırmızı gözleri donuktu. Ruj ağzına ve çenesine bulaşmıştı, alt dudağını, pembe lekeli dudağını, sanki bir hıçkırığı tutmaya çalışıyormuş gibi sertçe ısırıyordu. Zayıflamış omuzları duvara yaslanmıştı, vücudu karanlığa karışmaya çalışıyormuş gibiydi, ve Jungkook aklında bir plan ya da kelime olmaksızın yakınına doğru yürüdü. Jimin'i halka açık ağlıyor görmek garipti. Genellikle geri çekilmeyi, ardında tutmayı iyi bilirdi.

girdap Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin