Bölüm 17

8.2K 653 684
                                        


Jungkook yemekten sonra kalbi ve midesi, dolu ve mutlu olarak sırtüstü yatıyordu. Bir çeşit Amerikan Indie müziği, Taehyung'un iPhone'unu aracılığıyla, komodinin üzerindeki çalar saatin hoparlöründen çalıyordu. Gözlerini kapattı, nefes alıp verirken ellerinin göğsünde dinlenmesine izin verdi.

Jimin'i düşünüyordu.

"Gülümsemeyi bırak, beni korkutuyorsun."

Jungkook gözlerini açtı, parmaklarını, dudakları yukarı doğru kıvrılmış olan ağzına dokundurdu. Kıvrımları aşağıya doğru bastırdı. Mahcup edici.

Kapıya sessizce vuruldu, o kadar sessizdi ki, Taehyung ona kapıdakinin kim olduğuna bakması için gitmesini söyleyene kadar, Jungkook hayal olabileceğini düşündü. İç çekti, kapının diğer tarafından bir ses duyunca yataktan aceleyle yere indi.

"Jungkookie?"

Jimin'in sesiydi. Kapı tekrar tıktıklandı.

Jungkook kapıyı hedeflediğinden daha hızlı açtı, bir zafer imgesi gibi kaldırdığı yumruğu havada süzülürken geride bıraktığı Taehyung'un gözleri genişlemişti. Jimin ince uzun kollu bir gömlek giyiyordu, sadece parmaklarının uçları en sondan dışarı uzanıyordu. Yüzü makyajsız ve saçı nemden dolayı biraz bukleliydi.

Jungkook nasıl konuşulduğunu unutmuştu.

"Ah..." diye başladı Jimin, emin olamayarak. "Selam."

"Naber?"

"Merak ediyordum da," Jimin'in bakışları arkadaki Taehyung'a bir gitti, sonra geri döndü, "Yorgun değilsen, belki yürüyüşe çıkabiliriz?"

"Yürüyüş?"

"Yürüyüş."

Boynunun arkasına dokundu. "Tabii."

Jungkook sandaletlerini giymeye gittiğinde, Jimin kapı aralığında bekliyordu, Taehyung göz kırptı ve Jimin onu görmezden geldi, arkasına bir bakış daha atmadan kapının ardına geri gitti.

"Çok geç saate kadar dışarda kalmayın," Taehyung yatağından bağırdı.

Jungkook, başından savarcasına el salladı ve Jimin güldü.

"Kalmayız," temin etti Jimin, Jungkook'u bileğinden tutarak nazikçe odanın dışına çekti.

Koridor sessizdi ve Jimin sessizliği dolduracak hiçbir şey yapmıyordu, Jungkook'un bileğini serbest bıraktı, ama yakında tuttu, yürürken kolları birbirlerinin yanında asılı, sallanıyordu; dirsekleri birbirine çarpıyordu. İlk zamanlarda gizlice kaçtıkları tüm duygularıyla diğer üyelerin odalarını, menajerlerinin odalarını sessizce hareket ederek geçtiler, ayaklarının ucuna basarak asansöre ilerlediler. Beraber yiyecek aldıklarını ya da internet kafeye gittiklerini hatırlıyordu ve bir keresinde Jimin onu nehre götürmüştü, o gece ay büyüktü, suya bakıp geleceği düşünmüştü.

Ay, bu gece de büyüktü. Issız havuz güvertesine çıktıklarında, Jungkook'un fark ettiği ilk şey buydu. Jimin yürümeye devam ediyor, Jungkook da takip ediyordu, kumların içine girmiş beton yer döşemeleri üzerinden ilerleyerek sarı şemsiyeleri ve boş barı geçtiler. Hamaklar, onları sabit tutacak herhangi bir ağırlık olmadığından, esintide bir yandan öbür yana sallanıyorlardı ve palmiye ağaçları hışırdıyordu. Okyanus sakince merhaba diyormuş gibi kıyıya vuruyordu.

Jimin, gelgitin ulaştığı noktayı hemen geçerek, kumlara oturdu. Sandaletlerini yanına yerleştirdi, deniz suyunun ayak parmaklarına kadar yaklaşmasına izin verdi ama daha fazlasına değil. Jungkook yere oturarak ona katıldığında, ıslak kumdaki halleri Jimin'in içini kıpır kıpır oynatmıştı.

girdap Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin