Dolabımı karıştırıyordum, belki yapacak yeni bir şeyler bulma umuduyla her yere bakıyordum. Eski oyuncaklarımdan hala kurtulamamıştım ,onlar benim bir parçam olmuştu. Soğuk odamdaki başka bir parçam. Bir tane satranç kutusu gördüm,eskiden çok oynardım hatta turnuvalara bile katılmışlığım olmuştu. Beyni geliştirmekle kalmıyordu, çok da güzel vakit geçirmemi sağlıyordu. Katıldığım yarışmalardan derece ile çıkardım; üç kez birinci üç kez ikinci ve bir kez de üçüncü olmuştum. Çocukken her şey güzeldi,eğlenceliydi ,basitti . Ya da ben öyle hatırlıyordum. İnsan istediği zaman Dünya'nın güzelliklerini, istediği zaman kötülüklerini görmeyi seçiyor. Genelde üzülmemek için yapıyorlar bu seçimleri. Kötü şeyler yaşadıkları zaman eski zamanın güzelliklerini hatırlamak isterler, iyi şeyler yaşadıklar zaman neler atlatmışım deyip geçmişin kötülüklerine bakarlar. Aslında bütün bunların hepsi bir oyun,bir satranç oyunu.Satranç kutusunu aldım,içinden oyunun tahtası ve taşları çıktı. Biraz eskimişti ama oynanabilecek durumdaydılar. Tahta ise tozluydu. Islak mendil alıp üzerini bir güzel sildim. Oyunun taşlarını dizdim,müzik çalarımdan müziğimi açtım. Satranç ile en güzel klasik müzik gidiyordu. Mozart'ın tüylerimi diken diken eden güzel bir parçasıydı. Kendi kendime oynuyordum,hem beyaz taşları hem de siyah taşları almıştım. Taşların hepsini ben kontrol ediyordum. Bu his hoşuma gidiyordu. O kadar çok şey vardı ki elimizde olmayan. Sanıyoruz ki özgürüz. Çoğumuz özgür olmadığımız gerçeğini kabullenmiş olsa da özgürlüğün var olduğuna inanan insanlar da oldukça fazla. Hiçbir şeyini seçmediğin bir Dünya'ya geliyorsun. Ne hayat hakkında ne de olacaklar hakkında bir bilgin var. Her şey önceden belirlenmiş, sen sadece bu büyük satranç oyunundaki başka bir piyonsun. İstediğini yaptığını düşünüyorsun ama her yaptığın hareket önceden belli oluyor. Kader denilen bir oyunun içindeyiz. İçindeki piyonlara "düşünce" verildi ."Eğer yere düşen bir taş düşünebilseydi kendi isteğiyle düştüğünü zannederdi"denilmiş.
Bu piyonlar düşünebildikleri için kendi iradeleriyle hareket ettiklerini zannediyorlarmış. Bunun adına da özgür irade diyorlarmış. Böylece piyonları oynatan asıl şeyi kimse görememiş,görenler de çılgına dönmüş. Yaşadıkları her şey bir oyun olmuş, sahteymiş bir deneymiş. Bu yüzden kendilerini yok etmişler ve nesilleri git gide azalıyormuş. Sadece en güçlüleri ayakta kalmış. Diğer piyonlar ise düşünce tarzlarını değiştirip onlar da özgür iradeye inanmaya başlamışlardı. O sözdeki taş gibi olmuşlardı... Piyonlar zaten birer taştı şimdi ise düşünen birer taş olmuşlardı. Ama çok önemli bir şeyi unutmuşlardı. Eğer oyunda her taş kendi kafasına göte hareket etseydi oyunun düzeni bozulurdu ve büyük bir karmaşa ortaya çıkardı. Aslında piyonları yönetmek oyunun bir parçasıydı. Oyunun ayrılmayan bir parçası. Düzen ile kaosa engel olan, olmayan özgürlüktü bu oyunu ayakta tutan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Oda #wattys2022
Non-FictionOdamın büyük olması onun git gide daha da küçüldüğünü hissetmeme engel olmuyordu. Dünya'nın büyük olması benim için yeterli alan olduğu anlamına gelmiyordu. Kötü şeyler yaşamamış olmanız onların var olmadığı anlamına gelmiyor. İstemeyeceğiniz kadar...