Bazen odamdan bile kaçmak istediğim zamanlar oluyor. Sanki tek çıkış noktam yine kapanıyormuş gibi. Ben de bilgisayarımı açıyorum, birkaç tuşa basıp hangi Dünya'ya gitmek istediğimi seçiyorum. Kendi görünüşümü değiştirdiğim zamanlar bile oluyor. Hiçbir zaman sonuçtan memnun olamıyordum ama. Hep bir şey eksik kalıyor. Mükemmel diye bir şey yokmuş ama sürekli onu arıyormuş gibiyim. Oyun oynamak beni tanrının yarattığı oyundan daha uzak tutuyordu. Ben istediğim olabiliyordum, istediğim şeyi yapabiliyordum. Ama oyundaki kısıtlamalar, kurallar benim sinirimi bozuyordu. Bir de paradan dolayı doğan bir eşitsizlik. Yani Dünya'dan çok farkı kalmıyordu. Güzel yanı ise yeni bir dünyayı gezebilmek için odamdan çıkmama gerek olmaması. Gözlerim dolaşıyordu, beynim de inanıyordu gerçekten gezdiğine. Bir ekran,bir klavye bir fare. Gereken şeyler bunlardı . Kendimi oyuna kaptırmıştım. Age of Empires diye bir oyun oynuyordum. Çocukluğumun oyunuydu. O adam ile geçirdiğimiz nadir güzel anıları bu oyunu oynarken yaşamıştık. Bana bir kültür katmıştı, oyun kültürü. Ama o zamanlar çok yeniydi oyunlar. Daha yeni piyasaya çıkıyorlardı. Bütün bir odayı kaplayan kablolar,kablolara bağlı bir bilgisayar, bilgisayara bağlı bir kasa. Hepsi birbirinden büyük ve çirkin görünüyordu. Şimdiki çok özellikli bilgisayarlarla alakası yoktu. Oyun zaten pikselliydi . Ama o adamla bana pikselli bir oyun değil, yeni bir Dünya gibi geliyordu. Çok güzeldi,eğlenceliydi. Ama asla unutamayacağım bir şey var o oyun hakkında. Bir gün annem yanlışıkla bir şey yaptı. Bilgisayara bağlı olan kablolar, kabloların bağlı olduğu çoklu priz ve prizin bağlı olduğu güç butonu. Annem o adamın oyun oynadığını unutarak güç butonuna bastı ve kablolara giden elektrik kesildi bir anda. O adam ayağa kalktı ve annemi buldu, bağırmaya başladı , çılgına döndü. Bir oyun için, annemi mahvetmişti belki de ona vurmuştu bile. Korkmuştum,oyun artık umurumda bile değildi ama o adam için her şey olmuştu. Bağımlıydı o oyuna. Tabi o yaşımda bağımlılık nedir nereden bilebilirdim. Oyundan ses geldi, savaş çıkmıştı. Bitmeyecek bir savaşın habercisiydi . O adam ile benim aramda asla bitmeyecek olan bir savaş. Benim silahım müzikti,her zaman da öyle olmuştu. Kalkanım da silahım da müzikti. Her seferinde kazanmıyordum savaşı, çoğu zaman kaybediyordum aslında. Ama bu sefer kaybetmeyecektim.Bu bir oyun değildi,gerçek savaşın temsilcisiydi . O adamın dünyasıydı,ben de onu yok edecek olandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Oda #wattys2022
Non-FictionOdamın büyük olması onun git gide daha da küçüldüğünü hissetmeme engel olmuyordu. Dünya'nın büyük olması benim için yeterli alan olduğu anlamına gelmiyordu. Kötü şeyler yaşamamış olmanız onların var olmadığı anlamına gelmiyor. İstemeyeceğiniz kadar...