Bölüm 6: Yolculuk
Kintaro’nun yanında olduğunu hissettiği anda kılıcını bıraktı ve koşarak ejderhasının dev kafasına atladı. Ejderha da karnının üstüne yatarak çenesini kuma koydu ve Archanger’in rahatça sarılmasına izin verdi.
Başını, ejderhanın devasa burnuna gömdü ve çenesine sıkıca sarıldı. Hüzünlü ama sadece Kintaro’nun duyabileceği kadar kısık bir sesle, “Seni çok özledim dostum.” dedi. Kintaro da cevap olarak, koca burnundan derin bir nefes verdi ve Archanger iliklerine kadar ısındı.
Gereğinden uzun süren bu kucaklaşma Archanger’i uzun süredir hiç olmadığı kadar rahatlatmıştı. Sonunda hiç istemeyerek de olsa ejderhasının koca kafasından ayrıldı ve ekibe döndü. Güçlü ve otoriter sesi geri gelmişti. “Bana neler olduğunu kim anlatacak peki?” diye sordu. Sancester, “Konuşmak için çok zamanımız var, Arch. Ama önce yapmamız gereken daha önemli işlerimiz var.” dedi.
Archanger onaylarcasına bir tebessüm gösterdi ve Kintaro’ya baktı. Ejderhası her zamanki böbürlenmelerine başlamıştı. Kart sesiyle, “Aaah, yapma Arch! Ben her zaman hazırım.” diğer ejderhalara baktı Arch. “Peki ya siz?”Sancester, “Onlar çıkalı çok oldu Arch, onlar hazır.” dedi ve ejderhasının sırtına oturdu.
Meydandaki en büyük ve en güçlü ejder hiç şüphesiz Archanger’in ejderiydi. Kintaro dev siyah kafası, yeni dövülmüş çelik gibi parlayan pençeleri, uzun ve sivri kuyruğu, geniş ve kalın kanatları ve pürüzsüz bedeniyle, asil bir ejderhaydı. Keskin dişleriyle birlikte ‘Katil Ejder’ olarak da biliniyordu.
En büyük ikinci ejder Crangor’un ejderi Dreth idi. Siyah, kat kat bedeni, onu tüm saldırılardan koruyabilecek sertlikteydi. Üçgen biçimli kuyruğu bir balığı anımsatıyor ve daha hızlı yükselmesini sağlıyordu. Koyu gözleri lacivert kafasında olduğundan, gözlerinin açık mı kapalı mı olduğu da belli olmuyordu.
Sürüdeki tek dişi ejder Walcomir’in ejderi Morrew idi. Alev püsküllü kuyruğu, geniş burun delikleri vardı. Zarif ve keskin kanatları, en görkemli ağaçları bile kesip atabilirdi. İnce uzun çenesi tüm dişlerini gösterebilmesini sağlıyordu. Uzun pençeleriyle birlikte bir dişiden beklenenin çok üstünde bir savaşçıydı.
Rainen’in ejderi Syclaes, tıpkı sürüdeki diğer ejderler gibi ortalamanın üzerinde bir cüsseye sahipti. Sırtı genişti ve sert bir derisi vardı. Bir ejderhanın boynunu kopartabilecek kadar güçlü bir çenesi ve diğerlerine göre kısa sayılabilecek bir kuyruğu vardı.
Meydandaki son ejder Sancester’in ejderi Periabus idi. Kalın bilekleri, yere sağlam basmasını ve havada olmadığı zamanlar bile yeterince güçlü çarpışabilmesini sağlıyordu. Yine de yerde olsa bile hiçbir ejder Archanger’in Katil’ine meydan okuyamazdı.
Arch, aceleyle Kintaro’nun sırtına atladı ve boynunun üzerinde gezdirdi avuçlarını. Dev kafasını, kulaklarına doğru okşadı. Rainen yanına gelip az önce bıraktığı kılıcını uzatıncaya kadar kendinden geçmiş gibiydi. Kılıcını alıp demir kında itti ve iterken, kökündeki ejderha işlemesinin silindiğini fark etti.
Archanger etrafına baktı ve herkesin, ejderhalarının sırtına oturduğunu gördü. Hazır olduğunda Kintaro’nun kulağına fısıldadı. “Karanlığı Kucakla...”
Dev ejderha arka ayaklarının üzerinde şaha kalktı. Metrelerce uzanan kanatlarını olabildiğince gerdi ve koca ağzını açıp gökyüzünü mavi alevlere boğdu.
Birkaç adım atıp yamaçtan aşağı atladı Kintaro. Kanatlarını da geriye atarak iyice hızlandı. Kavisli çenesinden boynuna kaçan hava Archanger’i geriye itiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Archanger Destanı: Birinci Kısım (Kitap Oldu)
FantasyBaşını gökyüzüne kaldırıp baksaydı bütün mazisinin onu bir yere doğru götürdüğünü görebilecekti. O hengâme anından önceki son anda zaman onun için işlerken o kendisini bütün dünyadan uzaklaştırıp, bütün duygularını ve düşüncelerini aynı noktada birl...