Bölüm 22: Galin

1.5K 111 1
                                    

Bölüm 22: Galin

Sabah olduğunda Archanger üstünü giydi ve dışarı çıktı. Son derece şık, siyah bir pelerin geçirmişti üstüne. Belat’ın mermer basamaklarına oturdu ve Kintaro ile olan rutin konuşmalarından birini yapmaya başladı.

Gökyüzünde hareket eden bir şey gördü ve oturduğu yerden kalkıp birkaç adım attı. Kabzasını sardığı kılıcı zeminde sürterek, tiz bir ses çıkartıyordu. Heykellerin biraz önünde durdu ve kulak tırmalayan ses yok oldu. Gözlerini kısıp izlemeye devam etti Archanger.

Bir ejderha kadar hızlı olmasına rağmen çok uzaktaydı ve bu yüzden emin olamıyordu. Ejderha yaklaştıkça gerçek büyüklüğünü anladı Arch ve yetişkin bir ejderha için pozisyon aldı. Gri ejderha oldukça yüksekteydi ve Archanger bir süre sonra, görebilmek için başını kaldırmak zorunda kaldı.

Ejderha adaya yaklaştığında süvari kendini serbest bıraktı ve ejderhanın sırtından ayrıldı. Gri ejderha bir toz bulutuna dönüştü ve süvarinin kılıcına girdi.

Süvari, kıyı hizasında dümdüz düşüyordu. Kendini kilitledi ve hızını çok daha arttırdı. Yere gittikçe yaklaştı ve Archanger istem dışı bir korku belirtisi gösterdi. “Yardım etsek mi?” diye sordu Kintaro. Archanger ise sesini çıkartmadan olacakları izliyordu.

Süvari yaklaşmıştı. Eğer hemen bir şey yapmazsa yere çakılacaktı. Ama öyle olmadı.

Havada dönerek düzleşti ve karnı yere döndü. Kollarını ve bacaklarını açarak pelerininin açılmasına neden oldu. Açılan pelerini, kollarının altından beline, bacaklarının arasından dizlerine kadar genişliyor ve bir paraşüt görevi görüyordu.

Süvari öne doğru eğildi ve tapınağa doğru yöneldi. Rüzgâra hükmedercesine havada süzülüyordu. Sağa ve sola eğilerek hareketler yapıyor ve bundan büyük bir zevk alıyor gibiydi.

Süvari daha da alçaldı ve toprağın bir karış üzerinde, toprağa paralel uçmaya başladı. Kumsalın başından tapınağın girişine kadar gelmesi, yalnızca saniyeler sürmüştü. Archanger hala şaşkınlıkla süvariyi izliyordu. Sonunda Kintaro onu kendine getirdi. “Bir şeyler yap, sersem!”

Archanger kendine geldi ve kılıcını, kolunun bir uzantısı gibi uçan süvariye doğrulttu. Süvari Archanger’in önüne geldi. Ardından düzleşerek tüm rüzgârı kesti ve durdu. Ayaklarının üzerinde doğrularak Archanger’in önüne dikildi.

Süvari öyle bir zamanlamayla durmuştu ki, Archanger’in kılıcı süvarinin burnuna değiyordu. “Kimsin sen?” diye sordu Archanger. Genç süvari haince güldü. “Sana kim lazım?”

Archanger duraksadı. Bu sesi bir yerden tanıyordu. “Göster kendini!” dedi. Süvari elini kapüşonuna daldırdı ve geriye itti. Kapüşonu kısacık saçlarından ayrıldığında yüzü göründü.

İri gözleri dolup taşan gözaltı torbalarından fışkırıyordu. Esmer teni, ince uzun yüzü ve ortalamanın biraz üzerindeki açık alnında belirgindi. Düz burnunun yanlarındaki geniş kulakları, dışa doğru olduğu için dikkat çekiyordu. Archanger kılıcını yana çekti ve ona sarıldı.

Archanger’dan yaklaşık iki baş kadar daha uzundu ve sarıldığı zaman, kemikli göğsüne ancak gelebiliyordu. “Fırtına...” diye mırıldandı ve onu iyice sıktı. Galin de onu sarıp belinden havaya kaldırdı ve geri bıraktı.

Archanger derin bir nefes aldı ve Galin’in üzerine sinen yoğun şarap kokusunu içine çekti. Galin cebinden iki matara çıkarttı ve birini Archanger’ a uzatırken gülümsedi. “İçkiler benden.”

Archanger Destanı: Birinci Kısım (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin