Bölüm 10: Hanedan
Archanger tüm ciddiyetini takındı. “Bana ne kadar zaman kazandırabilirsin?” Sendrox bu sefer asalet maskesini takmış gibiydi. Sesi sertleşti ve derinden gelmeye başladı. “Ne istediğine bağlı… Lord Kane ile görüşmek istiyorsan bir görüşme ayarlayabilirim. Babanı görmek istiyorsan da seni zincirleyebiliriz.” Eliyle arkadaki bir askeri gösterdi. Askerin elinde, uzun ve paslı bir zincir vardı. “Hangisini istersin?”
Crangor arkadan söze karıştı: “Hazır konusu açılmışken, beni de çözseniz olmaz mı?” Sendrox gülümseyip eliyle Crangor’u işaret etti. Omzundan tutan asker, Crangor’un ince bileklerine doladığı ipi çözdü ve Crangor bileklerini ovuşturdu.
Archanger Crangor’dan gözlerini ayırıp devam etti. “Sadece geçiyoruz, Sör Sendrox. Bizi doğu kapısına çıkartabilir misin?” Sendrox bir süre düşündü. Ardından derin bir nefes alıp, “Sizi benim götürmem fazla dikkat çeker. Ayrıca şu an sizi gören askerlerim de var. Bunu yapamam Archanger. Üzgünüm...”
Archanger hemen düşünmeye başladı. “Sanırım arabayı da bırakıyoruz.” “Sahi, Archanger... Neden kraliyet arabasını çalıp şehre girdiniz?”
Arkadan Walcomir’in sesi duyuldu. “Evet, Arch... Senin yaptığın işten de bu beklenirdi.” dedi ve somurttu. Sendrox cevap beklercesine bakıyordu. Archanger sessizliği bozdu. “Şehre girmemiz gerekiyordu.” Crangor’a bakarak devam etti. “Fikrimiz de arabayla girmekti.”
“Dürüst olalım. Gelmeni bekliyordum ama bu şekilde değil.” Dostça bir gülümsemenin ardından, elini Archanger’in omzuna koydu ve sesini biraz daha kıstı. “Beni ve askerlerimi yendikten sonra, benim bu kalabalıkta saraya gidip krala haber vermem, onun süvarileri yollaması ve süvarilerin tepenize binmesi en fazla on beş dakika sürer. Yetinebilir misin?”
Arch, kahkaha atmamak için zor duruyordu. “En az bizimki kadar kötü bir plan, Sör Sendrox. Ama yine de...” Sendrox’un yüzüne iyice yaklaştı Arch, “Teşekkür ederim...”
Bir anda Sendrox’u var gücüyle itti. Omuzlarından sarkan pelerinini savurdu ve daha Sendrox yere düşmeden, kılıcını çekip gardını aldı Archanger. Demirin sürtme sesini duyan ekip anında Archanger’in etrafına dizilip kılıçlarını doğrulttu.
Sendrox bilerek yere düşmüştü. Archanger’a son kez baktıktan sonra var gücüyle bağırdı ve ekibi işaret etti. “Öldürün onları!”
Askerler daha mızraklarını doğrultmaya fırsat bulamadan, Sancester ve Rainen üçünü devirmişti. Crangor üzerine koşan askerin mızrağını kılıcıyla yana itip karnını deldi ve var gücüyle kılıcını geri çekti. Askerin cansız bedeni yere düşerken, Crangor’un ucundan kanlar akan kılıcı, sağ omzunun dibinde dümdüz duruyordu.
Rainen arkasına bakınca, bir askerin kendine doğru geldiği gördü ve yerdeki mızraklardan birini alıp fırlattı. Mızrak, askerin zırhındaki boşluktan geçerek omzuna saplandı ve asker acı çığlıkları eşliğinde yere devrildi.
Arabanın diğer tarafından gelen üç askerin üzerine atladı Archanger ve tek hamlede ikisinin boğazını kesti. Diğeriyle de kılıç çarpıştırıp birkaç hamlede onu da yere serdi.
Sancester, devirdiği askerin üzerinden kalkarak kılıcını bileğinde çevirdi ve geriye kalan son dört askere doğrulttu. Askerler, ellerinde tuttukları mızrakları bırakarak var gücüyle kaçmaya başladılar. “İndirelim mi?” diye sordu Rainen, Archanger’a bakarak. Archanger umursamaz bir tavır aldı. “Koş.”
Rainen ve Sancester askerlerin peşine takıldı ve saniyeler içinde üstlerine çıkıp kanlarını akıttı.
Kılıcını kınına koyup Sendrox’a yöneldi Archanger. Elini uzatıp Sendrox’un bileğini kavradı ve çekip kaldırdı. “Bunun için üzgünüm Sör Sendrox.” Sendrox ayağa kalkıp tek eliyle arkasını çırptı. “Size yeni bir yol lazım. Beni izleyin.”
Ekip her zamanki V şeklini aldı. En önde, tüm asaleti ve kararlılığıyla yürüyen Archanger vardı. Hemen arkasında, solda Crangor, sağda ise Walcomir vardı. Onların da arkalarından Sancester ve Rainen geliyordu.
Sendrox surların biraz ilerisinde duran bir barakaya götürdü ekibi. Kapıyı açıp, “Bunlar Camprich’in üniformaları. Bunlar üzerinizde olduğu sürece, kimsenin size hesap soracağını sanmam.” dedi.
Walcomir hemen içeri dalıp bir zırhı üzerine geçirdi. Arkasından sarkan pelerinini Crangor içine soktu. Başına geçirdiği miğferi sayesinde de gözleri haricinde bir yeri görünmüyordu.
Walcomir, yan tarafta bulduğu gereğinden büyük bir örsü eline alıp dengede tutmaya çalıştı. Ağırlığı yüzünden zorlanıyordu. “Nasıl olmuşum?” diye dalga geçerek. Ufak bir tebessüm yarattı ekibin üzerinde.
Üstlerini giyerken Archanger zamanı kullandı. “Sör Sendrox. Ülke ne durumda?” Sendrox derin bir nefes alıp anlatmaya koyuldu.
“Gittiğinden beri çok şey değişti Archanger.” Sesinde ilginç sayılabilecek bir hüzün vardı. Devam etti. “İki krallık birbirini yerken Camprich gücünün zirvesine ulaştı ve uygun zamanın gelmesini bekledi.”
“Bana savaştan bahset Sör Sendrox. Babamın derdi ne?” Sendrox, sanki sormaması gereken bir şey sormuş gibi bakıyordu Archanger’e. Kafasını sallayıp anlatmaya başladı:
“Nocius, elindeki gücü istediği gibi kullanabileceğini fark etti ve tüm dünyaya hâkim olmak istedi. Bağlılığını sunan tüm dere beylere bir haberci yollayıp, oldukça büyük bir ordu kurdu. İlk hamleyi Camprich yaptı ve Hertop şehrini kuşattı. Lennos orduları da Hertop kuşatmasına karşı harekete geçti ve savaş başladı.
“Camprich, Hertop şehrini rahatlıkla alabilecek bir orduya sahipken, şehir yerine ordulara döndü ve ilk savaşını verdi. Lennos’un kayıpları oldukça fazlaydı ve yenilgiyi kabullenerek geri çekildi. Şehir tamamen savunmasızken Wernest müdahale etti ve ordularımıza arkadan saldırarak, şehir güvenliği ile birlikte bizi bertaraf etti.
Ordularımız, daha neler olduğunu bile anlamadan öldürüldü. Süvariler de yükselmeye fırsatı kalmadan vuruldu ve savaşı tam anlamıyla kaybettik. Wernest ve Lennos’un birbirlerini yemesini beklerken, birleşip bize cephe aldılar ve belki de tarihin en güçlü ittifakını oluşturdular.
Lennos’un düşmesi, diğer tüm kralları etkileyeceği için tüm dünya, Camprich’e cephe aldı. Normal şartlarda hiç kimse, bu cepheye girme cesaretini dahi gösteremezken, Nocius havada kaptı. Tüm dünya Nocius’un geri çekilmesini beklerken o daha da ilerledi.
Dur durak bilemeyen bir hücum başlatıp tüm bölgeleri ele geçirdi. Bastığı köylerden yaşına gelen tüm erkek çocuklarını aldı ve ön cepheye koydu. Savaş esirleri orduya hizmet etmek için kullanıldı ve gün geçtikçe ordunun güveni azaldı.
Bu savaş çok uzun sürmez, Archanger. Nocius tarihin en kudretli ordusunu toplamayı başardı.” Ekibin suratındaki şaşkınlığa cevaben, “Penta ordularından birini kurdu. Hem de daha fazla süvarisi olan bir ordu...
Çağrıyı duyan her Ejder Beyi, Camprich’e bağlılığını sundu. Camprich gücünün zirvesine ulaştı ve savaşı tek hamlede bitirebilecek güce sahip.”
Archanger şaşkın bir edayla sordu. “Süvariler asil insanlardır. Haklı davaları olmadıkça kan dökmezler. Neden babama boyun eğsinler?”
Sendrox adımladı. “Sen gittikten çok kısa bir süre sonra kardeşin akla gelmeyecek kadar değişti. Hâlâ bir savaş budalası ve eskisi gibi kör bir budala.” Sendrox, Archanger’in omzuna koydu elini ve yüzünü iyice yaklaştırdı. “Ama o bir Penta...”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Archanger Destanı: Birinci Kısım (Kitap Oldu)
FantasyBaşını gökyüzüne kaldırıp baksaydı bütün mazisinin onu bir yere doğru götürdüğünü görebilecekti. O hengâme anından önceki son anda zaman onun için işlerken o kendisini bütün dünyadan uzaklaştırıp, bütün duygularını ve düşüncelerini aynı noktada birl...