Bölüm 14: Birkaç Söylenti

2.3K 131 1
                                    

Bölüm 14: Birkaç Söylenti

Hanın kapısı açıldığı anda terle karışık, mayhoş bir koku doldu Archanger’in burnuna. İçeride oturan onlarca adam, açılan kapıya baktı ve gözlerini buralarda daha önce görmedikleri adamdan ayırmadan, ellerindeki biralarını yudumladılar.

Hanın içi yuvarlak masalarla doluydu ve her masada, en az dört kişi oturuyordu. Masaların arasından, büyük bir asaletle geçti Archanger ve tam karşısındaki bara yöneldi. Kapı açıldığından beri arkasını hiç dönmeyen hatta en ufak bir tepki bile göstermeyen adamın yanına geçip yuvarlak sandalyeye oturdu.

“En iyi birandan istiyorum.” diye tüm hanın duyabileceği şekilde bağırdı Archanger. Hancı bir pislik gibi baktı Archanger’a ve arkasını dönüp bira doldurmaya başladı. Ellerini köşegen ve pis masaya koyan Archanger, sağındaki Rainen’e sordu. “Buralarda söylentiler yaygın mıdır, genç?”

Rainen, Archanger’in oyununu küçümsercesine güldü ve parmaklarıyla birasını çevirdi. “Evet. Hem de çok çabuk yayılırlar.” Birasından büyük bir yudum daha aldı.

Hancı Archanger’in önüne bira kupasını koydu ve geri çekildi. Archanger Rainen’e döndü. “Peki, sen neden buradasın?” Ağzına kadar dolu birasından bir yudum aldı. Rainen, hiç istifini bozmadan sürdürdü. “Büyük bir süvari ordusu toplanıyor. Başlarındaki Penta’ya kılıcımı sunmaya geldim.”

Karşılarında dikkatlice izleyen hancı, onları dinliyor gibiydi. Archanger fark etmemiş gibi sürdürdü. “Neler biliyorsun peki?” Rainen derin bir nefes aldı ve anlatmaya başladı. “Lennos cephesini komple kapatmaya çalışan bir savaş var bu toprakların dışında. Tahtın Varisi bir Penta var ve güçlerini bir an önce toplamalı. Yoksa tüm sınırlar tekrar çizilecek.”

Archanger duvara çarpmış gibi oldu. “Peki, ya diğer Penta? O ne durumda?” Rainen hancıya baktı. “Hey, buralarda Prens Archanger ile ilgili ne söylentiler var?” Hancının surat ifadesi değişti ve ürkek adımlarla yaklaştı. Ellerini eski masaya koydu ve Rainen’e doğru eğildi. Sesi titriyor, iri gözleri ürkekçe etrafı izliyordu. “Buralarda onlardan bahsedemezsiniz. Anında tutuklanırsınız!” Archanger gülümsedi. “Peki neden? Bu kadar mı korkuyorlar yoksa?”

Hancı, zor duyulan bir sesle açıklamaya başladı. Öyle kısık konuşuyordu ki duyabilmek için eğilmek zorunda kalmışlardı. “Ülkenin başındakiler, Siyahların tekrar gelip tahtı almasından korkuyor. Bu yüzden kimse onlarla birleşemiyor. Bazı gizli tarikatlar var elbet. Ama hepsini yakalayıp idam ediyorlar. Sözde bizi koruyorlarmış. Peh! Külahıma anlat...”

Archanger ve Rainen birbirine baktı. “Hancı, adın ne?” Hancı doğruldu. “Adım Dagwood. Şehrin çeşitli yerlerinde hanlarım var.” Rainen, yarıdan fazla olan birasını tek dikişte bitirdi ve sertçe masaya vurdu. “Peki, ya sen, Dagwood? Sen tahtı kimin hak ettiğini düşünüyorsun?” Hancı irkildi. Böyle bir soru beklemiyordu. Sert bir ifadeyle sordu hancı: “Kimsiniz siz?”

Archanger ve Rainen gülümsedi. “Tahtı geri alacak olanlarız.” Archanger’in kavradığı buzlu bira bardağı fokurdamaya başladı. Hancı korkuyla Archanger’a bakarken Rainen olur da bağırırsa diye parmaklarının arasında bir bıçak çeviriyordu.

Arkasını döndü ve barın arkasındaki depo kapısına yöneldi. Kapıyı açarken ufak bir baş hareketiyle yanına çağırdı diğerlerini. Archanger Crangor’a baktı ve Rainen ile birlikte depoya girdiler. Dagwood arkalarından kapıyı kapatırken Crangor merakla etrafı süzüyordu.

Depo raflara dizilen yüzlerce bira şişesiyle doluydu. Yerde de onlarca fıçı, servis edilmeyi bekliyordu. Dagwood kapıya sırtını döndü ve eğilerek selamladı. “Siyah’ın Kanı... Burada ne işiniz var?”

Archanger Destanı: Birinci Kısım (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin