Bölüm 28: Donanma
Önde beş Siyah her zamanki dizilimindeydi. Arkalarından Port ve muhafızlar geliyordu. Archanger Kintaro’nun sırtında döndü ve konuşmaya başladı. “Rainen ve Sancester, sizleri gemilere bırakmamız zor olacak. Bunun için ayrılmamız gerek.” Sesini yükselterek arkalarındaki Port’a seslendi. Port yaklaştı ve Archanger devam etti.
“Adamlarını ikiye ayırmanı istiyorum. Birisi donanmanın alt kanadına saldırırken, diğeri üst kanadı alacak. Tek noktada kargaşa yaratmak bizim işimizi zorlaştırır. Donanma kendini savunmak için kanatlara yönelecektir. Biz de fırsattan yararlanıp Rainen ve Sancester’i komuta gemisine bırakacağız. Komuta gemisi düşerse tüm donanma dağılır. Bu da mutlak yenilgi demektir.”
Port anladığını belli edercesine başını salladı. Archanger başıyla ona gitmesini işaret etti ve Port’un ejderhası geriye doğru devrildi, muhafızların arasına girdi ve hızını sabitledi. Crangor Port’un uzaklaşmasını bekledi ve duymayacağından emin olduğu bir anda, “Yapabileceklerine emin misin? Bu kadar güçlü olmalarını beklemek aptallık olur.” dedi.
Archanger muhafızlara göz gezdirdi. Hepsinin suratından büyük bir kararlılık seziliyordu. Gözlerini ayırmadan yanıtladı. “Onlar Galapagos’un eğitiminden geçebilen kişiler Crangor. Öyle olmasalar bile onlara güvenmek zorundayız, başka şansımız yok.” Crangor ümitsizce başını salladı ve Dreth’i hissetti. “Onlara ve yeteneklerine güvenmesek bile, Archanger onlara güveniyor. Bu yeter bizim için.” Crangor başını eğdi. “Sanırım haklısın...”
Archanger, Rainen ve Sancester’a baktı. Sesi kısıldı ve yaşlı, oğlunu cepheye gönderen bir babaya benzedi. “Bunu istediğinizden emin misiniz?” Rainen ve Sancester birbirlerine baktı. Durumu daha da kötüleştirmemek için kahkaha attılar. “Sizinle gurur duyuyorum, Siyah’ın Kanları...”
Archanger önüne döndü ve Kintaro zihninde belirdi. “Çok fazlalar Arch. Onları bölsek bile, saldırmak için yeterli zamanımız olmaz.” Archanger aklındaki yüzlerce düşünceden arınmaya çalışarak sordu. “Kaç gemi var?” Hiç beklemeden yanıtladı Kintaro. “En az yüz. Görünüşe göre üç kol halinde yönetiliyor. Sağ, sol ve ön kanat olarak ayrılmışlar.”
Archanger elini kaldırdı ve tüm ejderhalar yavaşladı. Port hemen yanına geldi. “Biz hazırız.” Archanger bakışlarını ufuktan ayırmadı. Gemileri henüz göremiyordu. Kintaro’nun söyledikleriyle yetinmek zorundaydı. Onlar da bizi göremiyor, diye fısıldadı kendi kendine. Elini indirdi ve Kintaro tüm gücüyle yükseldi.
Düz bir çizgi halinde hareket ediyordu. Hiçbir sapma olmadan yukarı tırmanıyordu. Boynunda taşıdığı Archanger, düşmemek için bacaklarını iyice bastırmıştı ejderhasının boynuna. Belinden geriye doğru sarktı ve tüm dünyayı tersten görmeye başladı. Havada koca bir okyanus yerde ise sonsuz gökyüzü vardı.
Yaptığı şeyin saçmalığına bir an olsun gülerek gerçeklerden uzaklaşabilmişti. Peşinden gelen ejderhaları tepetaklak izlerken, gözü tekrar Rainen ile Sancester’a takıldı ve yine ciddileşti.
Kintaro, yeteri kadar yükseldiğinde yavaşça düzeldi ve Archanger ejderhasının sırtında tekrar doğruldu. Port aceleyle yanına gelip, telaşla sordu. “Şimdiki plan ne?” Archanger kendi kendine güldü. “Plan falan yok sadece alevler var...”
Port’un yüzü kasıldı. “Kararlarınızı sorgulamak bana düşmez, efendim. Lakin bu açıkça intihar olur.” Yüzünü yarım çevirdi ve ölümcül bir şekilde Port’a baktı. “O halde sorgulama.” Ekibi Archanger’in yanında yerini aldı ve bulutların üzerinde Kintaro ile aynı hızda ilerlemeye devam ettiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Archanger Destanı: Birinci Kısım (Kitap Oldu)
FantasyBaşını gökyüzüne kaldırıp baksaydı bütün mazisinin onu bir yere doğru götürdüğünü görebilecekti. O hengâme anından önceki son anda zaman onun için işlerken o kendisini bütün dünyadan uzaklaştırıp, bütün duygularını ve düşüncelerini aynı noktada birl...