Bölüm 34: Savaş
“Ejderhanı gizle ve gel benimle.” dedi Raffe ve hızlı adımlarla ilerledi. Bir evin kapısını açtı ve “Dikkat et.” diye uyararak kendini boşluğa bıraktı. Archanger buranın bir kaçış yeri olduğunu anladı ve aşağıda yumuşak minderlerin olduğunu umarak boşluğa atladı.
Boyunun iki katı bir düşüşün ardından ayakları taşa bastı ve doğrularak Raffe’i takip etti.
İçinde bulundukları tünel, bir kuyu gibi, halka şeklinde örülüydü ve taşlarla sağlamlaştırılmıştı. Kısa bir yürüyüşten sonra, Raffe bir merdivene tutundu ve yukarı çıktı. Archanger da merdivene yanaştı ve kendini yukarı çekti.
Büyük bir cephaneliğe giren Archanger, oldukça şaşırmıştı. “Bu kadar silahı nerden buluyorsun?” diye sordu elini büyük ve dikenli bir gürzün üzerinde gezdirirken. “Savaş gemileri bu taraflara oldukça sık geliyor.” diye cevap verdi Raffe. “Gemilere ok attığınızı söyleme bana Raffe.” diye somurttu Archanger.
Raffe kahkaha attı. “Biz büyük bir kabileyiz, kardeşim. Küçük bir kasabaya sığamayız.” Duvara iki kez yavaşça vurdu ve çok iyi gizlenmiş bir kapı açıldı. Belinde kılıcı üzerinde zırhı ile bir adam belirdi. “Kendine uygun bir şey al, kardeşim; yola çıkıyoruz.” dedi ve gitti Raffe.
Archanger raflara döndü ve her birine göz gezdirdi.
Onlarca farklı kılıç; boyları, ağırlıkları ve genişliklerine göre dizilmişti. Yaylar ve oklar yan yana konmuş altlarında da bir ok çantası duruyordu. Gürzler ve mızraklar bir tarafta dökme zırhlar ise üst raflarında duruyordu.
Archanger odanın büyüsüne kapılmıştı ki Raffe’nin sesi tekrar duyuldu. “Hadi artık, geç kaldık!” En üstte duran zırhı aldı. “Çok geç kaldık!” Kısa bir bıçağı da ayakkabısının arkasına sıkıştırıp kapıya yöneldi. Tedirgindi.
Kapı ardından kapatıldı ve kendini büyük bir mağarada buldu Archanger. Etrafında yüze yakın asker, silahları ve zırhları ile bekliyordu. “Gemileri hazırlayın indirmemiz gereken bir filo var.” Raffe, başka bir cephe daha açıyor gibiydi. Kasaba bir yana buradaki askerler bir yana savaşacak gibi duruyordu.
“Peki, burada kaç adamın var Raffe?” diye sordu Archanger. Raffe Archanger’a döndü ve tam cevap vermek üzereyken, bir kadının sesi duyuldu. “Hiç.” Archanger döndü ve sesin sahibini aradı.
Deri göğüslüğü omuzlarını dışarıda bırakıyor ve sadece göğüslerini kapatmasını sağlıyordu. Belini çevreleyen aynı renkte derisi, dizlerinin çok üzerinde son buluyordu. Diz kapağının altından ayak bileklerine kadar saran demir koruyucu, dirseklerinden bileklerine kadar da sarılmıştı.
Dalgalı siyah saçları kulağının üzerinden kaçıyor ve birkaç tel gözünün önüne düşüyordu. “Burası ona ait değil. Burası ve içindekiler benim!” Raffe gülümsedi. “Seyl, bu Archanger.” Archanger nezaketen elini uzattı ama Seyl hiç umursamadı. “Peki, bizimle mi?” Koyu gözleriyle Archanger’i inceledi.
“Hayır, Seyl. O bizimle değil.” Seyl kaşlarını çattı ve bir adım geriledi. Raffe devam etti. “Biz onunlayız.”
Seyl Archanger’i incelemeye devam etti. “Son Penta’sın, öyle değil mi?” Archanger başıyla doğruladı. “Peki, niye buradasın?” Archanger Raffe’e baktı ve Raffe hemen durumu açıkladı. “Peşinde büyük bir filo olduğundan biraz yardıma ihtiyacı var.”
Bir asker bağırdı. “Ejderhalar! Kasabada!”
Raffe mağaranın ağzına baktı. “Ne diyorsun, Seyl? Yardım edecek misin?” Seyl, Archanger’a bakmayı sürdürdü. “Barbarlarla omuz omuza çarpışmak istediğine emin misin genç prens?” Archanger, Raffe’nin omzunu kavradı. “Yeni dostlar edinmek güzeldir. Daha güzel olanıysa o dostlarla omuz omuza çarpışmaktır.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Archanger Destanı: Birinci Kısım (Kitap Oldu)
FantasyBaşını gökyüzüne kaldırıp baksaydı bütün mazisinin onu bir yere doğru götürdüğünü görebilecekti. O hengâme anından önceki son anda zaman onun için işlerken o kendisini bütün dünyadan uzaklaştırıp, bütün duygularını ve düşüncelerini aynı noktada birl...