Bölüm 13: Zorlu Kaçış

2.8K 134 1
                                    

Bölüm 13: Zorlu Kaçış

“Yeterince geç kaldık. Muhtemelen şehrin her yanı kuşatılmıştır. Önerisi olan var mı?” Archanger ekibe baktı. Kimseden ses çıkmayınca ekledi. “Peki, o halde. Ne yapacağımızı biliyoruz.”

Kılıcını, büyük bir çınlama ile kınından ayırdı. Kintaro’nun gücüyle birleşen kılıç, kabzasına kadar alevle doluydu. Sancester bu karara oldukça sevinmiş olacaktı ki, dudakları zevkle gerildi. Walcomir tam itiraz etmek için ağzını açınca, Archanger kılıcını tavana geçirdi.

Taşlar ufalanarak, altındaki Archanger’in uzun saçlarına karıştı. “Yapmasak mı?” diye ürkekçe sordu Crangor.”Hadi yapalım.” diye araya girdi ve kılıcını Archanger gibi tavana batırıp çekmeye başladı Sancester.

Tavandan ince bir ışık süzüldü rutubetli koridora. Archanger ışığın geldiği noktaya daha hızlı vurmaya başladı ve tavan, saniyeler içinde delindi. Sancester delikten delini uzattı ve kırılmış taşları yere çekti. Delik bir baş kadar büyümüşken yukarıdan korkmuş bir ses duyuldu. “Kim var orada?”

Kimse cevap verme zahmetine girmeden deliği genişletmeye devam ettiler ve sonunda içinden geçebilecekleri kadar büyüttüler. Yukarı ilk çıkan, esnek Rainen oldu ve elini aşağı uzatıp Archanger’i çekti. Arch kafasını delikten çıkarttığı anda, Nocius korkudan geriledi ve arkasındaki vazoyu büyük bir gürültüyle yere düşürdü.

Archanger, Nocius’a doğru bir adım attı ve dikkatle süzdü. Üzerindeki gösterişli elbisesi, uzun pelerini ile birleşiyordu. Geriye taranmış saçları, korkudan kas katı kesilen yüzü açığa çıkartmıştı. “Görmeyeli kilo almışsın. İyi besleniyorsun anlaşılan.” diye konuşmaya başladı Archanger. Nocius ise korkudan ağzını açamıyordu.

“Sancester ve Rainen, kapıyı tutar mısınız? Bu buluşmanın bölünmesini istemiyordum.” dedi ve Nocius’a doğru bir adım attı. Archanger’in her adımında geri kaçan Nocius, sonunda duvara dayandı. Archanger elindeki kılıcına bakarak konuşmayı sürdürdü. “İnsanlar kaçacak yeri kalmayınca ne yaparlar bilir misin?”

Nocius iyice duvara yapıştı ve alnından terler akmaya başladı. Archanger, kılıcının ucuyla Nocius’un çenesine dokundu ve yavaşça geriye itti. Beyaz boynu ardına kadar açılan Nocius, nefes almakta dahi zorlanıyordu. Archanger, kılıcını düz boğaza dayadı ve sordu, “Beni o gece yakalasaydınız, ne yapacaktınız?”

Uzun bir süre kimse konuşmadı. Archanger bakışlarıyla delerken Nocius adeta yalvarıyordu. Gözlerindeki korku, Archanger’in defalarca şahit olduğu türdendi. “Peki, ben söyleyeyim. Kılıcını benim şu an yaptığım gibi boğazıma dayayacaktın.” Alevler saçan kılıcını biraz daha itti ve boğazını, nefes almasını engelleyecek şekilde kapattı. “Sonra da beni öldürecektin.” Bir anda bağırdı. “Tıpkı böyle!” Kılıcını, Nocius’un boğazından kaydırıp arkasındaki duvara yöneltti.

Rainen dayanamayıp yüksek sesli bir kahkaha attı. Peşinden de tüm ekip olanlara güldü ve Nocius’un anlamsız bakışları karşısında açıkladı. “Seni böyle bir yerde öldürürsem adım kötüye çıkar. Taht için babasını öldürenler, genelde aydınlık yıllar yaşatmazlar. Üzerimde yeteri kadar söylenti varken, bir de baba katili olmak istemiyorum. Hemen sevinme, Nocius, ilk fırsatta kelleni alacağım. Ama böyle kimsenin olmadığı bir yerde değil. Aklımdaki plan, önce ordularını yere sermeyi gerektiriyor. Sonra da seni sereriz. Zor olacağını sanmıyorum.” Kılıcını kınına soktu ve bir şey demesi için bekledi.

Nocius, ağzını araladı ve tüm cesaretini toplayıp bağırdı. “Muhafızlar!” Archanger somurttu. “Şurada adam gibi iki laf edelim dedik iyi ki. Hemen çağır o çok sevgili muhafızlarını.” Sancester arkasındaki kapıya yaslanmış Rainen ile birlikte kapının açılmasını engelliyordu. “Bir an önce ordularını topla, Nocius. Çünkü seni öldürmeye geliyorum.” dedi ve Crangor’a döndü Archanger.

Archanger Destanı: Birinci Kısım (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin