Bölüm 25: Eveyl’in Hüznü
Archanger yatakta dönüp duruyordu. Bedenine söz geçiremiyor, ama uykuya direniyordu. En iyisi biraz hava alayım diye düşündü ve yatağının yanında duran komodinin üzerindeki kılıcını aldı.
Kılıcını kınına sokarak, kemerini beline doladı. Gerilerek paslanan bedenini açmaya çalıştı. Yatağının ayak ucunda özenle katlanan siyah pelerine baktı. Onu da alıp boynuna bağladı ve kapıyı aralayıp Belat’ın sıcak koridorlarında sessizce yürümeye başladı.
Merdivenlerin olduğu araya sapıp yavaşça yukarı çıktı. Dört kat yukarda, çatıya açılan gizli bir pencere vardı. Pencerenin kulpunu çevirdi ve pencere aşağı doğru kaydı. Elleriyle asılarak kendini yukarı çekti ve yıldızların altındaki engin karanlığa çıktı.
Toz olan ellerini pantolonuna vurarak temizlerken, çatının ucunda oturan Eveyl’i gördü.
Ayaklarını çatıdan sarkıtmış, önünde uzanan sonsuz denize karşı öylece oturuyordu. Üzerinde ince, kırmızı bir tunik vardı. Ayaza karşı açıkta kalan kollarıyla, otururken destek alıyordu.
Archanger, Eveyl’a doğru adımlamaya başladı. Ellerini cebine soktu ve çatının ucunda, Eveyl’in yanında dikildi. Gözleri, kendinden emin bir general gibi ufku tarıyordu. “Uyku tutmadı, ha?” Eveyl öylesine derin düşüncelerdeydi ki, yanında dikilen Archanger’i fark etmemişti. İrkilerek doğruldu ve sesin kaynağına baktı. Yüzünü tekrar denize çevirerek, “Seninkiyle aynı. Ama daha farklı.” dedi.
Archanger yavaşça Eveyl’in yanına oturdu ve ayaklarını sarkıttı. “O senin olduğu kadar benim de babam Evi. Ve emin ol...” Hışımla araya girdi Eveyl. Sözleri, parçalamak için can atıyor gibiydi.
“Ben onun kanındanım Arch. O, benim sahip olduğum tek şey! Babam olmasa bile seninle sonuna kadar gelecek dostların var. Gittiğin her yerde seni karşılayan bir namın var. İstediğini konuşabileceğin bir ejderhan ve seni her durumdan kurtarabilecek güçlerin var. Ama bende bunlar yok!” Sesi çatlamıştı. Birkaç damla kayarken yumuşak yanaklarından, “Onu kaybedemem...” diye sürdürdü sözlerini.
Archanger, çenesinden ensesine doğru kavradı Eveyl’i ve başparmaklarıyla ıslak yanaklarını sildi. Sesini sanki sadece onun duymasını istiyormuş gibi kıstı. Yatıştırıcı bir edaya büründü ve ilk kez mimiklerini kullandı. O an bir savaşçı değil gerçek bir dosttu.
“Galin Camprich ordusuna karışmayı göze aldı. Baban yarın seni korumak için elinden gelen her şeyi yapacak. Belat süvarileri gerekirse etten duvar örecek. Adamlarım, yarın hayatları uğruna savaşacak. Ve ben Evi... Gerekirse bu uğurda ejderham ile birlikte can vereceğim.”
Eveyl, ıslak gözlerle Archanger’a baktı. Hiçbir şey söylemeden, yüzünü Archanger’in göğsüne gömdü. Archanger sol eliyle pelerinin ucunu tuttu ve üşümüş Eveyl’i sardı. Sağ eliyle suratını örten kısa saçlarını çekti.
Eveyl Archanger’in göğsünde uyuya kaldı ve Archanger hiç kıpırdamadan öylece bekledi. Tüm geceyi, dalgaları dinleyerek ve Eveyl’in nefesini hissederek geçirdi. Kintaro bile Archanger’i rahatsız etmemiş, Eveyl ve derin düşünceleriyle baş başa bırakmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Archanger Destanı: Birinci Kısım (Kitap Oldu)
FantasyBaşını gökyüzüne kaldırıp baksaydı bütün mazisinin onu bir yere doğru götürdüğünü görebilecekti. O hengâme anından önceki son anda zaman onun için işlerken o kendisini bütün dünyadan uzaklaştırıp, bütün duygularını ve düşüncelerini aynı noktada birl...