Hayatın ne getireceğini bilemiyordu insan. Bir dakika önce gülüp eğlenirken bir dakika sonra aldığın kötü haber hayatını karartabiliyordu. Bir saniye önce evinde televizyonunu izlerken bir saniye sonra milyoner olabiliyordun. O yüzden ne her şeyden emin olmalıydık ne de umutsuz.
Andre'nin hayatını değiştiren ise iki cümleydi.
'Andre benim bir oğlum bir de kızım var. İki oğlum üç kızım olsa öyle mutlu olurum ki.'
Geçen bir hafta öylesine tuhaf, öylesine huzurluydu ki bir rüyanın içinde hissetmek kendini alamıyordu.
İlk olarak Asım Bey, ona ve kardeşlerine kalacak yer ayarlamıştı. Kendi evlerinin çatı katında kalan oğlu Umut, ailesinin yanına yerleşerek kendisi ve kardeşleri için evini boşaltmıştı.
Bütün itirazlarına rağmen Asım Bey yarım kalan okulunu tamamlamasını istemişti. Halbuki yapılan iyiliklerin karşısında çalışmasını gerektiğini düşünüyordu. Onları bu fikirden caydırmayı başaramamıştı. Fakat elinden geldiği kadar hayal kırıklığına uğratmayacaktı. Okuldan arta kalan zamanlar çalışabileceğini düşünüyordu ayrıca. Bunca yoğunluğun arasında ikizler yalnız kalmasın diye Umut' la kardeşleri bugün yer değiştireceklerdi. Bunu teklif eden Aişe Hanımdı. Çocuklarla ilgilenmenin mutluluk kaynağı olduğunu söylüyordu. Kaya Ailesini ikna etmek boşa debelenmekten başka bir şey değildi. Oluruna bırakmak en doğrusu gibi geliyordu.
İkizler bir hafta süresince nasıl olduysa Hümeyra ve annesine çok bağlanmıştı ve evin geri kalan üyeleriyle de oldukça iyi anlaşmıştı. Bu yüzden pek itirazları yoktu. İtiraz bir yana taşınma fikri onları fazlasıyla mutlu etmişe benziyordu. Sevecen karakterlerinin aksine ısınmaları zaman aldığından ilk başta durumu garipsese de memnun olmuştu Andre. Kıskanmakla sevinmek arası bir ikileme düşmüştü. Sevinmenin ağır bastığı bir ikilemdi bu. Hem zaten aralarında bir kat vardı ve sürekli yan yana olacaklardı.
Umut' a gelince iki yaş büyüktü kendisinden. Karakterleri uyuşuyordu. Sevmişti üstelik. Şikayetçi değildi o yüzden. Onun için değişik bir deneyim olacaktı. Ailesi dışında kimseyle birlikte kalmamıştı. Amcası haricinde. Onu ve eşini ailesinden saymıyordu gerçi. Dahil etmek için bir sebebi de yoktu. Hatırlamasa daha iyiydi. Artık yeni bir başlangıca adım atmıştı.
Okula tekrar dönme fikri, çok üşüyen bir insanın şömine başına oturmasıyla eşdeğerdi. Yaşam enerjisinin geri döndüğünü hissediyordu. Kaya Ailesinin sıcaklığı yavaş yavaş bütün vücuduna yayılıyordu. İçindeki acı belki azalmak için çok tazeydi. Fakat dünya dönmeye devam ediyordu. Bir yerden yaşama tutunmak zorundaydı. Annesi ve babası böyle olmasını isterdi. Hayata karamsar bakmayacaktı. Her doğan güneş onu yeşertecekti. Ebeveynlerinin bu yaşına kadar öğrettiklerinin, onlar gitti diye öylece tozlanmasına izin vermeyecekti. Kardeşlerine de bunu aşılayacaktı.
<'Anne ben başaracağıma inanmıyorum. Herkes böyle iyi yaparken benim o liseye gitmemin imkanı yok.'
'Gel bakalım benimle küçük adam.'
Somurtan gözlerle annesine baktığında, onun ısrar eden gözleriyle baş edemeyeceğini düşünüp oturduğu çimlerden kalktı. Nereye gittiklerini bilmiyordu. Öğrenmeyi istemek gibi bir düşüncesi de yoktu. Bu minicik aklı daha dünyayı görmemişti ama dünya başına yıkılmış gibi davranıyordu. Farkında değildi elbet. Zamanla öğrenecekti.
'Otur bakalım.'
Annesinin yanına vurarak konuşmasıyla etrafını yeni fark etmişti. Anı odasındalardı. Elindeki albümü gördüğünde usulca yanına oturdu. Gösterdiği resme baktığında evlerine çok benzeyen eski bir ev gördü.
'Burası neresi biliyor musun Robert?'
Kafasını sağa sola salladı. Annesi gülümseyerek anlatmaya başladı.
'Şimdi oturduğumuz ev. Yıllar önce dedenler bize bu evi verdiğinde oldukça eskiydi. İflah olmaz duruyordu. Baban canla başla çalıştı ve evimizi ilk yapıldığından daha güzel bir hale getirdi. Bazen her şey çok umutsuz görünür. Sanki her şey yıkılacak ve altında kalacakmış gibi hissederiz. Ne kadar düşersek düşelim, evimiz gibi yeniden ayağa kalkabiliriz. Bir şeyleri başarmak bizim elimizde. Baban bunu nasıl başardıysa elbet sen de başarabilirsin. Ben daima sana inanıyorum. Sende kendine inanmalısın. İnanan insanın başaramayacağı hiçbir şey yoktur. Bunu sakın aklından çıkarma. Eğer güneş doğmaya devam ediyorsa umut vardır.'>
Anılar gözlerinin önüne geldiğinde yüzüne tatlı bir tebessüm bıraktı. Sıradan olayları kafasında ne çok büyütürdü küçükken. Onun bile ne kadar değerli olduğu şu an anlıyordu. Artık daha fazla yüzsüzlük yapmaması gerekiyordu. Elindekinin kıymetini anlamalıydı ki yaşamının bir tadı olsundu.
Kapıdan Umut'un seslenmesiyle, ders çalışmayı bırakıp düşüncelere daldığını yeni fark ediyordu.
'Annem yemeğe çağırıyor. Daha sonra çalışırsın. Hiç birlikte yemek yiyemedik. Bu kadar yorma kendini. '
'Tamam geliyorum.'
Birlikte alt kata inerlerken nefis yemek kokuları geliyordu. Asım Bey' le konuşmasının ardından iki gün içinde okula geri dönmüştü. Geçen hafta boyunca da derslerindeki açığı kapatmak için çalışıyordu. Koşturma dolayısıyla hiç aileyle birlikte yemek yiyememişti. Aişe Teyze ona bir şeyler getirmeyi ihmal etmiyordu fakat onlarla vakit geçirmek hoşuna gidiyordu.
Kapıyı açan Aişe Hanım anaç bir tavırla karşıladı oğullarını. Andre' nin meraklı bakışlarını görünce zihninden geçenleri okumuş gibi yanıtladı.
'Çocuklar oynarken uyuyakaldı. Hümeyra'nın odasındalar. Yemeğini ye de sonra görürsün.'
Kafasını sallayıp salona doğru yürüdü. Koridordan geçerken mutfakta yemek yiyen Hümeyra' yla aklında binlerce soru oluştu. Kaya Ailesi hakkında öğrenmek istediği o kadar çok şey vardı ki.
BÖLÜM SONU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Demlenen Kalp
RomanceKalbin yol göstericiliği olmasa, ruh aradıklarını bulabilir mi ki?