10. Bölüm

493 59 6
                                    

Ayağındaki acı bu gece uyuyamayacağının sinyalini vermişti Andre' ye. Hem biraz olsun acısını unutmak hem de vaktini boşa harcamamak için her daim yanında bulundurduğu defterinin kapağını açtı. Işığı yakmasına gerek yoktu. Parkın çevresini saran sokak lambaları evin içini loş bir kızıllığa boyuyordu. Pencereden cama çarpan ip gibi ince yağmur damlaları ise aradığı atmosferi ona en iyi şekilde sağlamıştı.

Klişeler bazı insanlar sıkıcı gelse bile seviyordu. Yağmurda ıslanmayı, mum ışığında oturmayı, kahve dolu kupanın sıcaklığını avucunda hissedip kokusunu içine çekmeyi.

Duygusal bir yapısı vardı Andre' nin. Romantik de denilebilirdi. Şimdiki gençlerle alakası yoktu. Bu durum bazı zamanlar kendini yaşlı gibi hissettirmesine rağmen karşı konulamaz biçimde ruhu eskilerde hayat buluyordu. Ailesinin yetiştiriş tarzından da kaynaklanıyor olabilirdi elbet. Ona, saygı ve mahremiyetin temelinde olduğu bir hayat inşa etmişlerdi. Kaya Ailesine bakınca kendilerinden farklı olmadığını görüyordu. Bu oldukça mutluluk vericiydi.

Kelimelerle dansı dakikalardan saatleri bulurken bilincinin yavaş yavaş kapanmasıyla uykunun kucağına bıraktı kendini.

///

Hümeyra yoğun geçen nöbetin ardından parmak uçlarında evin içine girdi. Normalde topukları üzerinde yürürdü ve çok ses çıkardığı için herkes onun geldiğini anlardı. Gece vakti bu alışkanlığını biraz olsun dizginlemeye çalışıyordu. Kimseyi rahatsız etmek istemezdi.

Holden geçerken oturma odasının kapısının kapalı olduğu gözüne çarpınca Andre' nin burada kaldığını anladı. Annesinin bırakmayacağını tahmin etmişti zaten. O kadar iyi bir ailesi vardı ki Rabb' ine binlerce kez şükrediyordu. Tartıştıkları oluyordu elbet, her aile gibi. Fakat saygı ve sevgi olduktan sonra çözülmeyecek mesele kalmıyor, en kısa sürede hallediyorlardı. Keşke dünyada da işler böyle yürüseydi. Herkes birbirine karşı saygılı, duyarlı olsaydı. O zaman ne savaş kalırdı ne de açlık. Ne ırkçılık kalırdı ne de zulüm.

Odasına aynı sessizlikte girdiğinde Angle ve Anglia' nın uyuyan masum yüzü, bütün yorgunluğuna rağmen dudaklarını iki yana kıvırdı. Kapanan gözlerine aldırmadan yatağın ucunu oturup bir süre onları izledi. Çok fazla ısınmıştı bu kısa zamanda. Hiç yoktan üç kardeşe sahip olmuştu ve ablalığı tadıyordu sayelerinde. İçi bir şeyler öğretme hevesiyle doluyordu. Tatlı seslerini dinlemek enerjisini tazeliyordu. Mutluydu. Fazlasıyla.

///

Andre Umut' un desteğiyle kapıdan içeri girdiğinde Aişe Hanım hemen cümlelerini sıralamaya başladı.

'Ah oğlum kırılmış mı ayağın? Çok acıyor mu? Nasıl düştün de bu hale geldi? Biraz daha dikkatli oynasaydınız ya. Tabi olacakla öleceğin önüne geçilmiyor ama...'

Oturma odasına doğru giderlerken annesinin endişeli sözcüklerinin arasına zar zor girebildi Umut.

'Anne bir nefes al Allah aşkına. Kırılmamış, çatlamış sadece. Alçıya aldılar. Beş hafta durması gerekiyormuş. Merak etme ölmeyecek.'

'Anneyle dalga geçilmez bakayım. İlerde anne baba olunca anlarsın sen de.'

'Ah benim evhamlı annem!'

Andre kendi acısıyla öyle meşguldü ki muhabbete pek katılamamıştı. Koltuğa yerleştiğinde Aişe Hanım' a döndü.

'Sizi de endişelendirdim kusura bakmayın. Şu an iyiyim, dert etmeyin lütfen.'

'Kusuru mu olurmuş bunun oğlum? Sen dinlene koy. Ben şimdi güzel bir kahvaltı hazırlayacağım. Hep birlikte bir şeyler yiyelim.'

Andre' nin cevap vermesine fırsat tanımadan çoktan mutfağa geçmişti. O sırada odaya giren uyku mahmuru Anglia herkese günaydın dedikten sonra abisinin yanına geldi.

'Abi ayağına noldu?'

Anglia' nın faltaşı gibi açık gözlerine tebessüm etti.

'Düştüm sadece canım, o yüzden biraz böyle kalacak.'

'Angle gibi mi? O da sürekli düşüyor ama ayağına böyle bir şey takmıyorlar.'

'Büyüyünce kemiklerimiz sertleşiyor. Ondan dolayı hemen iyileşemiyor. Bundan takmaları gerekiyor düzelmesi için.'

Abisinin yaptığı yorumu zihninde bir süre tarttıktan sonra kafasını salladı. Sanki Angle, Anglia' nın abisiyle vakit geçirdiğini hissetmiş gibi uyanıp gelmişti onlar konuşurken.

'Abim gelmiş beni kaldırmıyorsunuz?'

Küs bakışlarıyla yan yan abisine doğru ilerledi. Andre çoktan kollarını açmıştı.

'Gel bakalım benim nazlı prensesim.'

Angle ilgiden gayet memnun, koşarak yanına gitti. Kardeşinin engelinden abisinin ayağını fark edememişti.

'Hasta mı oldun abi? Neden yatıyorsun?

'Yok bir şey meleğim. Düştüm sadece.'

Alçıdaki ayağı görünce merakla incelemeye başladı.

'Aynı sen gibi Angle. Abim de sakarlık yapmış.'

Anglia' nın kıkırdayarak söylediği laf kardeşini memnun etmişe benzemiyordu.

'Sen de çok fazla düşüyorsun. Neden ben gibi oluyormuş?'

Minikler birbirini kızdırmayı sürdürürken, hastaneden sonra markete uğrayan Asım Bey eve dönmüştü. Onu gören ikizler hemen yanına koştu. Andre doğrulmaya çalışınca Asım Bey eliyle yatmasını söyledi. Umut ise ikizleri aynı anda kucağına alan babasına laf atmakla meşguldü.

'Aman baba dikkat et. Artık genç Asım yok.'

'Benim eşimim neyi varmış? Gayet genç. Sen kendine bak Umut. İki tabak getireyim, anneme yardım edeyim demiyorsun.'

Lafı döndürüp dolaştırıp kendisine çeviren annesine hayretle baktı. Her seferinde bunu nasıl başardığını anlayamıyordu. Yetenek olsa gerekti. Ellerini teslim oluyorum der gibi yukarı kaldırdı.

'Pes ediyorum ve mutfağa gidiyorum Asım Bey. Çok iyi bir avukatınız var.'

Asım bey, Andre ve ikizlerle ilgilenirken oğluna gülmekle yetindi.

Hümeyra odasına kadar gelen seslerle gözlerini açtı. Neşeli kahkahaları duyduğunda bir anlık terk ettiği uykusunun sıcak kollarına tekrardan bıraktı kendini. Yüzünde tatlı bir tebessümle.

BÖLÜM SONU

Demlenen KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin