8. Bölüm

512 64 2
                                    

Not: İlk defa not yazıyorum. Normalde her gün paylaşmaya özen göstersem de bazen aksaya biliyor. O yüzden üst üste iki bölüm paylaşmak istedim. Keyifli okumalar. Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. :)


Günler öylece geçerken, Andre' nin hayatı aynı sadelikte akmaya devam etti. Ruhunun altında ezildiği o zamanlardan sonra, bu tek düzelik canını sıkmaktan çok mutlu olmasını sağlıyordu. Kafasını sadece derslere yoruyordu ki buna yorulmak denemezdi. Çalışmayı seven bünyesi için bir zevkti. Vizeler bittiğine göre zihni artık tamamen boşalmıştı. Fırsattan istifade bayadır ihmal ettiği yazılarına vakit ayırmaya karar verdi.

Seher vaktinde ney sesiyle, Umut' tan öğrenmişti adını, uyanmak bu süre zarfında vazgeçilmezi haline gelmişti. Pencerenin önündeki masasının başında; boş sokakları, parkın ahesteliğini izlerken, gelen sesle kendini hiç olmadığı kadar dinç hissediyordu.

Babasından yadigar dolma kalemini elinde çevirirken, pencerenin önüne kurumuş bir yaprak düştü. Beyni bu anı beklermişçesine bir gösteri sundu Andre' ye. Sanki sinema izlermiş gibi, kalemi tutan parmaklarından mürekkep öylece akıp gitti.

Tatil olması dolayısıyla kahvaltıdan sonra meleklerini parka götürdü. Doyasıya oynamalarını, masum gülüşmelerini izledi. Onlarla maç yapmayı da ihmal etmedi.

<'Anglia hadi. Yapabilirsin tatlım. Annene nasıl gol atıldığını gösterelim.'

'Göstermenize gerek yok hayatım. Biz oğlumla sizden daha iyi oynadığımız için sizin bizden öğrenmeniz gereken çok şey var.'

Anne babasının tatlı atışmasından yararlanan Anglia, Angle' a pas verdi. Angle topa vururken Andre gülmekle meşgul olduğundan atışı kurtaramamıştı. Baba ve kızları sevinçle kucaklaşırken Rosalin oğluna kızıyordu.

'Ahh Robert neden bu kadar dikkatsizsin? Ne güzel akşam yemeklerini babana yaptıracaktık.'

Andre dizinin üzerine çöküp annesinin elinin yüzeyine hafif bir öpücük bıraktı.

'Güzel leydim siz yeter ki isteyin. Ben size mükemmel bir sofra hazırlarım.'

Rosalin gülerek oğlunu ayağa kaldırdı ve kolunu omzuna attı. Sevinçle Henry' nin yanına ilerlemeye başladılar.

'Bilmez miyim? Centilmen oğlumun yemeklerini yemek büyük zevk.'

'Anne sizi nasıl yendik ama? Abimden daha güzel oynuyoruz değil mi?

Yanına gelen Angle' ı kucağına aldı Rosalin.

'Abin sizin yanınızda çok sönük kalıyor meleğim. Bundan sonra sizinle takım olmalıyım.'>

'Abi, abi beni duyuyor musun?'

Anglia' nın sesiyle geçmişten sıyrılıp şimdiki ana döndü Andre.

'Ne söylüyordun tatlım?'

'Çok acıktım ben. Eve gidelim hadi.'

'Dışarıda size güzel şeyler almayı planlıyordum. İstemiyor musunuz?'

Bilmiş ifadesiyle cevap verdi Anglia.

'Ayşe Teyze' nin yemekleri daha güzel oluyor bir kere.'

Angle da onaylarcasına başını sallayınca birlikte evin yolunu tuttular.

///

Kaya Ailesi, ne kadar yoğun olursa olsun pazarları birlikte vakit geçirmek için işlerini bir günlük askıya alırdı. Kafe işleri, Hümeyra'nın stajı, Umut'un dersleri derken çok bir arada olamıyorlardı. Bu verdikleri günlük izin, enerjilerini toplamalarına yardımcı oluyordu. Andre ve kardeşleri evde olsalardı, hep birlikte bir şeyler yapmayı planlıyorlardı. Fakat yanlarında olmalarını isteseler bile, azıcık mahremiyet onların hakkı diye düşünüyorlardı. Kısa bir zaman geçmesine rağmen Kaya Ailesi yeni üyelerin yokluğunu hemen hissediyordu.

Uzunca bir Pazar kahvaltısından sonra Hümeyra' nın hazırladığı kahveler ellerinde, güzel bir sohbete başladılar.

'Oğlum yeni ev arkadaşınla nasıl gidiyor? Rahatsız etmiyorsun değil mi çocuğu?'

Asım Bey oğluyla her zamanki gibi uğraşıyordu.

'Allah aşkına baba. Küçük çocuk muyum ben? Tabiî ki etmiyorum.'

'Onu bir de Andre' ye sormak lazım. Senin hiperaktifliğinden ders çalışabiliyordur umarım.'

Umut derince bir iç çekti.

'Sorma baba. O kadar çok ders çalışıyor ki onun yanında kendimi kötü hissettiğimden, ben de daha fazla çalışmak zorunda kalıyorum.'

'Andre' ye gelince bir teşekkür etmeliyim desene.'

Sitemle omuz silkti Umut.

'Baba gören de beni hiçbir şey yapmıyor sanır.'

Babasının işaretiyle hemen Hümeyra devreye girdi.

'Yapıyor musun sanki? Anca dışarı çık, basket oyna. Kafeye uğradığın yok.'

Asım Bey ve Hümeyra ikisi bir olup Umut' u deli etmeyi pek severdi. Hümeyra ve Umut ikiz olmalarına rağmen evin küçüğü genelde Umut olurdu.

'Uğraşmayın benim oğlumla. Çalışıyor o. Siz görmüyorsunuz.'

'Canım annem beni biliyor siz anca eleştirin.'

Umut babasına numaradan bir sitemle annesinin yanına oturup yanağına kocaman öpücüklerinden kondurdu. Aişe Hanım bu ilgiden gayet memnun şekilde, konuyu oğlundan çekip başka muhabbete yönlendirdi. Zamanın nasıl geçtiğini anlamayan ev ahali, cemaatle ikindi namazını kıldıktan sonra Andreler de gelmişti. Hümeyra ve Aişe Hanım mutfağa gidip yemekleri hazırlamaya başladılar. İkizler de hevesle mutfakta yardım ediyordu. Kısa sürede sofra kurulmuştu. Hümeyra içeride yemek yiyebileceğini söylese bile, bu sefer isteği kabul görmemişti. Artık bir ailelerdi ve en azından sofraya birlikte oturmalılardı. İkizler Hümeyra' nın dibinden ayrılmıyordu zaten. Bu yüzden el mahkum oturdu.

Hümeyra sığ bir insan değildi. Sadece imkanı olduğu sürece erkeklerle bir araya gelmemeye çalışırdı. Kendini ister istemez gergin hissediyordu yapısı gereği ve buna engel olamıyordu.

Yemek boyunca kafasını bir kez olsun kaldırmayan Hümeyra, Andre için gizemli bulmaca gibiydi. İnancının gereklerini az çok biliyor olsa da diğer Müslüman arkadaşları bu şekilde davranmadığı için, ona karşı olan düşünceleri garip bir meraka boyanmıştı. Hümeyra' nın zihnini okuma isteği önünü alamayacağı kadar güçleniyordu.

BÖLÜM SONU

Demlenen KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin