9. Bölüm

482 60 2
                                    

Umut' la sözleştikleri üzere üniversitenin kapalı basket sahasında buluştular. Dün akşam sohbetleri sırasında Umut, basket maçının olduğunu ve kendisinin de katılabileceğini söylemişti. Lisenin ilk yıllarında basket takımında olmasına rağmen uzun zamandır oynamadığı için tereddüde düşmüştü. Fakat kendisi için değişiklik olacağını düşünüp kabul etmişti. Maçı akşam saatlerinde yapmaları iyi olmuştu. Bugün dersi çok geç bittiğinden yetişme sıkıntısı çekmemişti. Şimdi bütün enerjisini attıktan sonra duşa girip güzel bir uyku çekebilirdi.

Umut arkadaşlarıyla kapıdan içeri girdiğinde Andre de oturduğu banktan ayağa kalktı.

'Erkencisin Andre.'

'Dersim bitince direk buraya geldim. Zaten çok olmadı, bir on beş dakika kadar.'

'O zaman iyi. Gençler tanıştırayım, yeni ev arkadaşım Andre.'

Andre hepsiyle tek tek tanıştıktan sonra takımlara ayrılıp maça başladılar. Hamladığı için vücudu biraz zorlanmıştı ama kaslarının açıldığını hissettikçe rahatlıyordu. Stres atmanın en güzel yollarından biriydi spor. Düzenli spor hayatı bitmişti zamansız kaybından sonra. Babasıyla her sabah yaptığı düzenli koşularını öyle çok özlüyordu ki. Tabi koşu bahane, babasını öyle çok özlüyordu ki. Annesini de aynı şekilde.

Ebeveynlerle arkadaş olunmaması gerektiğine inanmıştı her zaman. Çünkü arada aşılmaması gereken sınırlar vardı. Mesela babasıyla iyi anlaşmasına rağmen arkadaşı gibi görmüyordu. O bir idoldü gözünde. Arkasında hissettiği koskocaman bir dağ. Bir sırdaş. Ama arkadaş değil. O yüzden ona karşı olan saygısı sonsuzdu, sevgisi gibi.

Zihni yine geçmişteki bir filme takılı kaldığından dikkati dağıldı. Bu sırada karşısından gelen James' i görememişti. Sert bir çarpışmanın ardından yere düştü.

Olayın şokunu atlattığında James' e bakmak geldi aklına ve iyi olduğunu görünce sevindi. Kendi ayağında hissettiği ağrıyla başa çıkabileceğini düşünüp kalkmaya çalıştı. Yanına gelen arkadaşlarına 'İyiyim, bir şey yok.' dese bile biraz yürümesiyle acı artınca ciddi bir şey olduğu kanısına kapıldı.

Gerisi çok hızlı gerçekleşmişti. Arkadaşları şişliği fark edince hemen bir taksiyle hastaneye getirmişti. Çok bir şey varmış gibi gözükmemesine rağmen midesindeki burulma kötü hissettiriyordu.

Doktor gelip kontrol ettiğinde kendini az çok toparlayabildi. Filmi çekilince çıkan sonuçtan ayağındaki çatlaktan şüphelenildi. Fakat acildeki doktor işin uzmanı olmadığı için sargı sarıldıktan sonra yarın tekrar gelmesini söyledi. Tekerlekli sandalyeyle bir odaya götürüldü. Kendisini yardım edenin Hümeyra olduğunu görünce gözlerinin irileşmesine engel olamadı. Yüzüne bakmadığından şaşkınlığını Hümeyra görmemişti.

'Sıkı sarmam gerektiği için biraz acıyabilir.'

Kafasını salladı fakat Hümeyra' nın bakmadığı aklına gelince cevap verdi.

'Sorun değil.'

Sesi duyan Hümeyra önündeki kişinin yüzüne bakma ihtiyacı hissetti. Umut bir arkadaşı olduğunu söylemişti ama Andre' yi görmeyi beklemiyordu. Kendisini toparlayıp hemen işine geri döndü.

'Daha önce resmi olarak tanışmamıştık. Bu şekilde olması garip ama ben Andre.'

'Hümeyra.'

Tek kelimelik cevap ortamı tekrardan sessizliğe boğmuştu.

'Bitti. Geçmiş olsun.'

Hümeyra ayağa kalkıp tekerlekli sandalyeyi ittirdi. Kapının dışında onları bekleyen bir adet Umut vardı.

'Nasılsın Andre? Hala acıyor mu?'

'Biraz acıyor ama ne yapalım olacak o kadar.'

Umut Andre' nin omzunu sıvazlayıp Hümeyra' ya döndü.

'Bir de kızıyorsun bana basketbol oynuyorum diye. Bak sana müşteri getiriyorum.'

'Birincisi ben sana basketbol oynuyorsun diye kızmıyorum. Çok fazla oynayıp annemlere yardım etmiyorsun diye kızıyorum. İkincisi o nasıl söz öyle? Tövbe de. Keşke kimse hastalanmasa da işsiz kalsam.'

'Şaka yapıyorum kızma hemen. Evden bir şeye ihtiyacın olursa ya da acıkırsan filan söyle, uyusam bile getiririm.'

'Gıcıksın ama iyisin iyi.'

'Daha yeni mi anlıyorsun iyi olduğumu?'

'Senin bu kendini beğenmişliğin... cık cık cık.'

Hümeyra Umut' u kınarken Umut' un pek umrunda olduğu söylenemezdi.

'Olanı söylüyorum ben tatlı kız?'

'Çok konuştun bugün. İşimi yapamıyorum senin yüzünden. Yazık arkadaşına, seni bekliyor. Götür dinlensin.'

'Haklısın. Andre kusura bakma kardeşim. Görünce uğraşmadan duramıyorum işte.'

'Yok önemli değil.'

Andre gülerek cevap vermişti. İki kardeşin atışması zevkliydi. Kendi kardeşlerini izlemek gibiydi. Hayatı ikizlerle çevrilmişti. Kendi çocukları da ikiz olsa ne güzel olurdu. Dört minik el. Dört minik ayak. Kendinden iki parça. Düşüncesi bile yüzünde garip bir tebessüm oluşturdu. Kafasını salladı. Ne ara böyle hayaller kurmaya başlamıştı. Daha önünde çabalaması gereken bir hayat vardı. Şu an başka şeylere kafa yorması gerekiyordu. Kardeşleri, dersleri, yazıları...

Umut' la Andre eve geldiklerinde sakinleştirmeleri gereken bir Aişe Hanım vakası vardı. Biraz zorlanmışlardı fakat her işte vardır bir hayır, olanla ölene çare yok felsefeleriyle nihayet durulmasını sağlamışlardı.

Andre oturma odasındaki kanepede yerini aldığında, bu konuda ikna edememişlerdi Aişe Hanım'ı, beyni o iki saniyeyi tekrar etmeye başladı. Yeşilin içindeki kahve hareler...

BÖLÜM SONU

Demlenen KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin