Düşüncelerinin ne olduğuna karar veremiyordu Hümeyra. Merak, takıntı, hayranlık, suçluluk... Bunun gibi birçok ihtimalden hangisine sahipti de aklından bir türlü çıkaramıyordu? Kafasında sürekli dönüp dolaşan kelimelerle ne yapacağını şaşırmıştı. Düşününce, yemeden içmeden kesilecek kadar zihnini doldurması mantıklı mıydı? Öğrendiği gerçekler büyük olsa bile onu niye ilgilendirirdi ki?
Elleri titreyerek kağıdı aldığında bunun yanlış, çok büyük bir yanlış olduğunu biliyordu. İçindeki sese engel olabilseydi yaptığı hatadan kıl payı kurtulabilir miydi? Belki... Ama istememişti. Merakının esiriyken bir anda gerçeklerin tutsağı olmuştu.
Öğle arası yemekhanede Yasemin' le otururken aklından bu düşünceler geçiyordu.
'Yine suratını şekilden şekle sokup ne düşünüyorsun?'
Daldığı derinliklerden en yakın arkadaşının sözleriyle ayrıldı. Yasemin' le tanışalı iki yıl oluyordu. Bir Türk' ün kendi hastanesine atandığını duyunca o kadar mutlu olmuştu ki hemen kendisiyle tanışmak için can atmıştı. Bu zamana kadar Hümeyra sıcakkanlı kişiliği sayesinde çok fazla arkadaş edinmişti ve hemen hemen hepsiyle de iyi anlamıştı. Fakat onu heyecanlandıran kendi kültüründen biriyle arkadaşlık kurmaktı. Hümeyra' nın hiç tatmadığı bu duygu Yasemin' e olan ilgisini arttırmıştı. Bu koca şehirde bulunan o kadar Türk' ten kimseyle arkadaş olmamak garipti açıkçası. Hastalarından bazıları Türk oluyordu ama çok fazla muhabbet edemiyorlardı. Yasemin' le karakterlerinin benzerlik göstermesi ise iletişimlerini güçlendirmişti. Öyle ki artık aralarından su sızmıyordu.
Beş yaşından beri İskoçya' da bulunması ona kendi köklerini unutturmamıştı. Bir Türk gördüğü zaman kendisini vatanındaymışçasına mutlu hissederdi. Evde her zaman olmasa bile arada sırada Türkçe konuşurlardı. İkizlere az da olsa kendi dillerini öğretmeyi başarmışlardı. Eskiden her tatilde Türkiye' ye giderlerdi. Fakat ne zaman büyüklerini kaybettiler o zamandan sonra gitmez oldular. Çok büyük bir aile değillerdi bu yüzden yaşayan kimse kalmamıştı memleketlerinde. İşler filan derken de uğramak nasip olmamıştı ama Kaya Ailesi' nin aklındaydı. Fırsatını buldukları ilk an yeni üyeleriyle Türkiye' ye gideceklerdi. Yasemin' in ailesi davet etmişti üstelik. Davete icabet etmek gerekirdi.
'Yasemin ben yapmamam gereken bir şey yapıp birinin sırrını öğrendim ve aklımdan çıkaramıyorum.'
Yasemin düşünceli bir şekilde Hümeyra' ya baktı. Ne söyleyeceğini kafasında tartıyor gibiydi. Yasemin hiçbir zaman ayrıntıları sorup Hümeyra' yı sıkboğaz etmezdi. Sadece soyut şekilde olayı konuşup durum değerlendirmesi yaparlardı.
'Suçluluk duyduğun için mi aklından çıkaramıyorsun? O zaman kimin sırrını öğrendiysen ona itiraf et ve kurtul.'
Hümeyra Yasemin' in söyledikleriyle suçluluk seçeneğini eledi. Andre' ye söylese bile kelimeleri aklından atabileceğini sanmıyordu. Kafasını iki yana salladı.
'Değil. Öğrendiğim gerçekler beni etkiledi sanırım. Sanırım değil oldukça etkilendim.'
Yasemin çaresizce başını masaya dayayan arkadaşına baktı.
'Hümeyra yapın gereği her şeyden çok çabuk etkileniyorsun. Bir süre sonra kafandakiler beynini yakmayacaktır, endişelenme.'
Hümeyra kafasını kaldırıp zorlukla dudaklarını iki yana kıvırmaya çalıştı.
'Sanırım beni yorsa da bundan vazgeçmek istemiyorum Yasemin. Sorun da burada başlıyor. Bu kadar etkilenmem normal değil. Düşünmek istemem normal değil. Aklımdan çıkaramamam normal değil'
Yasemin gözlerini şaşkınlıkla açıp karşısında bocalayan insana baktı. Hayatında tanıdığı en kesin insanlardan biriydi Hümeyra. Onun bile kafasını kurcalayan bir meseleyse önemli olmalıydı. Meraklansa da bir şey sormadı. Yakında kokusunun çıkacağını umuyordu.
'O zaman aklından atmaya çalışma. Bırak oradan oraya savrulsun düşüncelerin. Bakalım ne kadar dayanıklıymış bu etki.'
Arkadaşının enerjisine gülümseyerek baktı Hümeyra.
'Haklısın benim zihnimde istedikleri kadar at koşturabilirler. Ben işime odaklanmalıyım.'
Yasemin arkadaşının lafıyla kısık bir kahkaha attı. Elini onun elinin üstüne koydu ve destek verircesine sıktı.
'Sen nelerin üstesinden gelmedin ki? Bunun da üstesinden gelirsin elbet.'
Konuşması bittiğinde çalan acil çağrıyı Hümeyra' ya gösterip koşarak hastane çıkışına ilerledi. Hümeyra da kendisine bir bardak çay daha doldurdu ve geri yerine oturdu. Acilde çalışmadığı için Yasemin kadar yorulmuyordu. Onun kadar koşturmuş olsaydı zihni fazladan mesai yapıp Hümeyra' yı meşgul etmezdi en azından. Kendi kendine gülüp insanın hiçbir zaman bulunduğu halden memnun olmadığını fark etti. Durumuna şükredip yeni doldurduğu çayın muhteşem kokusunu içine çekti. Gözü ışığı yanıp sönen telefona kaydığında dava vaktinin yaklaştığını gördü. Kısa bir tereddüdün ardından elleri tuşların üzerinde gezindi. Anında gelen cevap Hümeyra' yı heyecanlandırmadan edemedi.
'Teşekkürler desteğin için.'
BÖLÜM SONU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Demlenen Kalp
RomanceKalbin yol göstericiliği olmasa, ruh aradıklarını bulabilir mi ki?