7. Bölüm

518 61 3
                                    

'Aişe Teyze ben de yapabilir miyim?'

Boncuk gözleriyle ona bakan Angle' a kocaman gülümsedi Aişe Hanım.

'Tabi ki yapabilirsin canım. Sen keki karıştırırken ben de kurabiyeleri hazırlarım hem.'

Yardımcı olmanın sevinci içinde büyük bir hevesle çırpma telini eline aldı Angle. Yaptığı işe odaklanmış, dikkatle keki karıştırırken Anglia mutfak kapısından içeri girdi. Bir süredir odada resim yapmakla meşguldü. Su içmek için mutfağa geldiğinde Angle' ı iş yaparken gördü ve hemen atıldı.

'Ben de yapmak istiyorum.'

'Benim hamarat kızlarım. Siz böyle olursanız bana hiç iş kalmaz valla. Biraz bekle canım. Kurabiye hamurunu hazırlayayım. Senle onları yuvarlayalım olur mu Anglia?'

'Olurrr.'

Hümeyra'nın küçüklüğü aklına geldi birden. O da mutfakta iş yapmaya bayılırdı. Hatta lise zamanlarında yemek yapmayı çok sevdiğinden kendisini mutfağa almazdı. Şu an uğraşmaya ne fırsatı ne de hali oluyordu ama arada kendini mutlu etmeyi ihmal etmezdi. Tıp fakültesi ne kadar yorucu oluyordu kim bilir. Buna rağmen seviyordu kızı çalışmayı. Rabbine binlerce kez şükrediyordu böyle güzel evlatlar verdiği için. Şimdi üç evladı daha olmuştu. Ne mutlu.

'Evet mutfaktaki işimizi hallettiğimize göre içeri geçebiliriz.'

'Abim yaptıklarımızı yiyince çok mutlu olacak.'

İkizler aynı anda konuştuklarını fark edince büyük bir zafer edasıyla birbirlerine bakıp gülüştüler.

'Aişe Teyze, Hümeyra Abla ne zaman gelecek? Bize yeni oyun öğretecekti.'

'Bu gece Hümeyra Abla' n ders çalışması gerektiği için gelemeyecek canım. Yarın öğretir artık size.'

'Sen bizimle oyna Aişe Teyze, oynarsın değil mi?'

Hevesle sorulan soru Aişe Hanım' ı gülümsetti.

'Ben oynamak için fazla yaşlıyım ama.'

Hemen ikizlerden itiraz nidaları yükseldi. Beş saniye sonra unutup başka konuya geçtiler tabi.

'Aişe Teyze sana bir şey soracağım?'

Okuduğu kitaptan başını kaldırıp Anglia' ya döndü.

'Tabii sorabilirsin tatlı kızım.'

'O başındakinden ben de takabilir miyim?'

Küçüklerin bu tatlı merakı Ayşe Hanım' ın çok hoşuna gidiyordu. Keyifle yanıtladı.

'Olur kuzum. Bakalım size göre bir şeyler var mı dolapta?'

Yatak odasına gidip Hümeyra' nın küçüklüğünden kalma yazmalarını çıkardı. İkizler yaşlarındayken nereye gitse başından çıkarmazdı kızı. Altıncı sınıfa geçtiği gibi de kapanmıştı zaten. Hiçbir zaman Asım Bey' le tercihlerine karışmamışlardı. Buna rağmen çocukları çok şükür doğru yoldan ayrılmamıştı.

Yazmayı başlarına takan ikizler aynanın karşısında bir süre oyalandılar. Kendisi de o sırada abdest almaya gitti. Tam namaza başlayacağı an odanın kapısından gelen sese döndü.

'Aişe Teyze sürekli neden yatıp kalkıyorsun, O yaptığından yapabilir miyiz, yorulmuyor musun?'

'Bizim annemiz hiç böyle şeyler yapmazdı. Ama pazarları kiliseye gider bizi de götürürdü. Siz neden gitmiyorsunuz?

Dur durak bilmeyen sorularına yetişmekte zorlandı Aişe Hanım. Gitgide yaşlanan bedeni bu kadar enerjiyi kaldırmak için oldukça çabalıyordu. Konuşmayı bıraktıklarında anca cevap verebildi.

'O zaman şöyle yapalım. Benim namazım geçmeden ben namazımı kılayım. İsterseniz benim yaptıklarımı yapabilirsiniz. Namazdan sonra da sorularınızı yanıtlayayım. Olur mu?'

Anlaşmış gibi aynı anda başlarını salladılar ve Aişe Hanım' ın iki yanında yerlerini aldılar. Namaza başladıklarında dışarıdan yeni dönen Asım Bey, gördüğü manzara karşısında öyle mutlu oldu ki gözlerindeki dolu ifadeye engel olamadı.

///

İlk fırsatını bulduğu anda kendini dinlenme odasına attı Hümeyra. Doktor olsa bu kadar yorulmayacağını düşünüyordu. Stajyer olmak çekilecek çile değildi. Üstleri lafla ezmese bile yaptırdıkları işlerle pestilini çıkarıyordu. Diğer arkadaşlarına yaptıkları gibi. Fakat hastaların iyi dilekleri ve teşekkürleri, rüzgarın dağıttığı tozlar gibi dağıtıyordu yorgunluğunu. Şifayı veren Allah olsa da buna vesile olmak çok güzel bir duyguydu. Hayat felsefesi, insan yardım ettiği sürece insandı. Eğer sadece kendimiz için yaşıyorsak ona yaşamak denemezdi. Hayatın bir anlamı kalmazdı o zaman. O yüzdendir ki canla başla çalışıyordu. Boş vakti kalsın istemiyordu. Boş vakit demek şeytana açılan kapı demekti. Bazen her şeyi bırakıp dağda inzivaya çekilmek istemiyor değildi. Her şeye rağmen sabrediyordu. Sabrın sonu selametti. Hem kendine ödüller de veriyordu motivasyonunu artırmak için.

Odaya girdiği gibi ısıtıcıya koyduğu su kaynamaya başlayınca düşüncelerini zihnindeki bir dolaba kaldırdı. Çantasından çıkardığı poşet çayı raftan aldığı bardağa koydu. Onun üstüne de kaynamış suyu ilave etti. Şöyle güzelce demlenmiş bir çay harika olurdu aslında. Ama hastanede çoğu kişinin tercihi kahve olunca ve demlemeye vakti olmayınca poşet çaya talim oluyordu. Hem bir çaydanlık bile yoktu. Olsun buna da şükürdü.

Çayının son yudumunu içecekti ki odaya giren Sarah' nın ona seslenmesiyle bardağını sehpanın üzerine bıraktı.

'Bay Winches seni çağırıyor Hümeyra. Bugün çok sinirli. Dikkatli olsan iyi olur.'

'Teşekkürler Sarah.'

Odadan çıkıp hızlı adımlarla Bay Winches' in odasına giderken içinden besmele çekti. Yine bir koşuşturma onu bekliyordu.

BÖLÜM SONU


Demlenen KalpHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin