Derin devam ediyor..
Nil, " ee ne izleyeceğiz? "
Bilmem bulamadım güzel bir şey, istersen sen biraz uyu nasıl olur? Ben de kitap okuyacağım.
Tamam biraz yorgunum ben de zaten.
Kitaplıktan elime rastgele bir kitap aldım. Odadan çıkarken Nil, "burada okuyabilirsin rahatsız olmam." dedi.
Ne yapacağımı bilemedim korkuyordu farkındayım, ben de buna benzer süreçten geçmiştim. Yalnız kalmaktan korkuyorsun. Sanki yalnız kaldığında ölüm sana adım adım yaklaşıyor. Korkuyorsun ama söyleyemiyorsun kimseye bir şey. Güçsüzsün ama güçlüymüşsün gibi görünmek zorunda hissediyorsun kendini. Peki NEDEN? Bunu kendime defalarca sordum bu süreçte iken. Cevap bulamadım, hiç bir şey mantıklı gelmedi. Ama şuan mantıklı düşünebildiğim için, cevabında basit ve anlaşılır olduğunun farkına vardım. Çünkü kendine yediremiyorsun, başkasına ihtiyacın olduğunu kabullenemiyorsun. Birisinin sen uyurken yanında kalmasını elini tutmasını sürekli seni sevdiğini hatırlatmasını ve yanında olacağını tekrarlamasını istiyorsun ama bunları söyleyemiyorsun. Sen sevildiğini bilmek istiyorsun, ne kadar üzgün olsan da senin yanında birilerinin varlığı sana iyi geliyor. Ne kadar güçsüz olsan da sevildiğini bilmek sana muazzam geliyor. Söyleyemiyorsun sanki dilin susuyor. Kelimeler yasaklanıyor. Artık konuşmak yok diyor beynin sana. Susacaksın... Belki bir hafta belki bir ay belki de ölene kadar. Konuşursan canın yanar, konuşursan incinirsin, susman lazım. Duyguların sana ağır gelmeye başlıyor, artık konuşmaya ihtiyacın var belki biraz göz yaşı dökmeye. Ama sen bunları kimseye söylemedin ki, yanında kimse yok bunları anlatacak, omzuna yaslanıp ağlayacak seni teselli edecek kimse yok. Belki bir yastık bir yorgan daha fazlası değil. İşte bu yüzden benim düştüğüm hataya Nil düşmeyecekti. Konuşmak için gelmişti bir adım atmıştı ve konuşacaktı. Onu yalnız bırakmayacaktım. Bir psikolog olarak değil bir dost olarak yaklaşıyordum ona. Umutsuzdu, gereken umudu belki veremezdim ama destek olacaktım.
Yatağımda uzanıyor bana bakıyordu. Gidecek miydim? Yoksa yanına oturup onun uyumasını mı bekleyecektim. Yalvaran gözlerle bana bakıyordu. İhtiyacım var diyordu gözleri. Elimi kapının kolundan çektim ve yatağın yanındaki zamanında Kuzey'in de oturduğu sandalyeye oturdum. Tek kelime etmiyordu yavaşça kafasını yastığa koydu ve tavanı izlemeye başladı.
Ne kadar tuhaf değil mi?
Nedir tuhaf olan diye bile soramadım konuşmasına izin verdim. Ne istiyorsa onu anlatsın içinde ne varsa döksün diye.
Dün onu bulduğum için çok heyecanlı ve çok mutluydum. Beni ne kadar inkar etse de kabulleneceğini biliyordum. Kardeşim ailemden bir parça. Yıllar önce kaybettiğim ailemden geriye kalan son parçam. Bende gidiyorum. Bitiyor bu hayat. Ne zaman bilmiyorum ama yakın bir zamanda hissediyorum bunu. Bünyem bu hastalıkla savaşacak kadar güçlü değil. Tabi ki de savaşa başlamadan yenilgiyi kabullenmeyeceğim, tıpkı senin dediğin gibi. Ama düşünmeden edemiyorum ya bu gün son günümse ya yarın yok olacaksam. Vücudum toprakla buluşacaksa. Kimseyle vedalaşmadan öylece çekip gideceksem bu hayattan. Kardeşime bu yükü bırakmak istemiyorum. Bu suçluluk duygusunu ona bırakmak istemiyorum. Kardeşimin benim güçsüzlüğümden dolayı beni kabullenmesini istemiyorum. Hastalığımın buna aracı olmasını istemiyorum. Keşke hiç bilmeseydi, söylemeseydim ona. Kurtulamasam da seni ikinci kez terk etti derdiniz. Nefret ederdi benden ama bu yükü ona bırakmış olmazdım. Şimdi ise her şeyden korkuyorum. Nefes almaktan, yaşamaktan, ölmekten, yanlış bir şey yapmaktan ve onu kaybetmekten her şeyden korkuyorum. Söylesene ne yapmam lazım böylece ölümü beklemek mi doğru olan yoksa hayata devam etmek mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Dönüm Noktası
Любовные романыKuzey'in hayatında bilmediği o kadar çok şey var ki, belki de kim olduğunu bile bilmiyor. Önüne bir fırsat çıkıyor denize düşmeden yakalaması gerekiyor o fırsatı yoksa ellerinin arasından kayıp yok olacak. Aslında hayatını tam anlamıyla yaşanacak bi...