Sabah kahvaltıda herkes hamile olduğumu öğrenecekti ikimiz de o kadar heyecanlıydık ki. Tüm ev halkının kahvaltıya gelmesini beklerken yerimde duramıyordum. Nasıl söyleyecektik? Konuya nasıl girecektik? Derin sakin ol, nereden çıktı bu heyecan? Ben az önce kendi kendime mi konuştum? Evet evet hatta hala konuşmaya devam ediyorum. Heyecandan deliriyor olmalıyım. Duygu iniyor işte elimi kalbimin üzerine koyduğumda sanki yerinden fırlayacak gibi attığını fark ettim. O kadar şiddetli atıyordu ki kalbimin atışıyla sanki bende sarsılıyordum. Duygu gülümseyerek "Günaaydıın." dedi. Cevap verecek mecalim yoktu hemen hamileyim diye bağırmak istiyordum ağzım kuruyor avuç içlerim terliyordu Kuzey heyecanımı anlamış olacak ki elimi tuttu. Ve Duygu'ya dönerek "günaydın" dedi. Kuzey nasıl bu kadar sakin olabiliyor anlamıyorum sanki baba olan benim. Duygu ikimizin de suratına tuhaf bir bakış atarken yerine oturdu " Siz iyi misiniz?" her an bağırabilirdim çünkü hamileydim ve çocuğu doğurmadan söylemek istiyordum. "Burcu ile Nil nerede Allah aşkına" Kuzey gülerek "Sakin Derin" dedi. "Anladım siz bu gün iyi değilsiniz." "Duygu anneni çağırsana nerede kaldı?" Şaşkın bakışları hala üzerimizde geziyordu. Burcu ile Nil'i de görmüştüm geliyorlardı. Dayanamayacağım artık heyecanım tüm vücudumu ele geçirmişti neden böyle olduğumu bilmiyorum ama anne oluyordum. Emel teyze de elinde çaydanlıkla geldiğinde büyük bir oh çekmiştim. "Sonunda geldiniz" Burcu, Nil ve Emel teyze sandalyelerine otururken suratıma acayip bir şekilde bakıyorlardı. Şaşkın desem değil, korkmuş veya endişeli desem de değil. Acayip işte, "Hayırdır kızım bir şey mi oldu?" Kuzey'e dönüp baktığımda elimi hala tutuyor ve gözlerimin içine bakıyordu. "Sen söyle." Bu güzel haberi benim vermemi istiyordu. Hala o doğru kelimeyi bulamamıştım. Sevincimi dile getirecek tek bir cümle kuramıyordum. İlk önce Nil'in gözlerine baktım o her şeyi biliyordu gözlerinde cesareti bulduğumda gözlerimi diğerlerine çevirdim. "Kaybettiğim ailemin yerini sizler doldurdunuz. Elbette kırgınlıklar, kızgınlıklar ufak tefek kavgalar, yanlış anlaşılmalar.." Kuzey lafa atlayarak "kıskançlıklar" kelimesini ekleyip eliyle devam etmemi işaret etti. Gülümseyerek elime kenetlenmiş eline baktım ve devam ettim. "hayal kırıklıkları oldu. Ama hep bir arada hep birbirimizin arkasında durduk. Kayıplarımız da oldu. Ama düşününce biz bir aile olarak sürekli ayakta durmayı sürekli bir arada birbirimize destek olmayı başardık. Birbirimizi yalnız bırakmadık. Siz bana arada kan bağı olmadan nasıl aile olunur onu öğrettiniz. Hepinize teşekkür ederim. Hiç birinizin hakkını ödeyemem. Kocam bana yaşamam için gerekli kuvveti verdi, hayat arkadaşım oldu, gözlerine baktığımda beni huzura erdiren tek kişi. Burcu bana dostluğun önemini kardeşliğin hiç bir beklentiyle yapılmayacağını ve her zaman bir omzunun beni beklediğini hissettirdi, Duygu bana her zaman güçlü olunabileceğini ve hiç bir zaman pes edilmeyeceğini öğretti, Nil hastalıkta ve sağlıkta ne kadar umutsuz olunursa olunsun hayattan hiç kopmamam gerektiğini ve yaşama dört kolla sarılmam gerektiğini gösterdi ayrıca hiç bir zaman ablam olmadı ama o bana ablalık da yaptı, Emel teyze sen bana kaybettiğim annemin her zaman yanımda olacağını ve senin de benim bir nebze annem olduğunu tertemiz kalbinle şefkatli kollarınla ve bir anne edasıyla o duyguyu yaşatırdın. Ama hiç birinizin bana hissettiremeyeceği tek bir duygu var... Annelik duygusu kocama baba, Burcu ve Duygu'ya teyze, Nil'e hala , Emel teyze sana anneanne ve bana ANNE diyecek o yumurcak ailemize katılmak istiyor. " Bunları söylerken her birinin gözlerine bakıyordum her birinden bahsederken o kişiye kenetlenmiştim hepsinin gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Farkında değilim ama benimde öyle. Neden bu kadar duygusal konuşmuştum? Ağlayacağımı hiç düşünmemiştim oysa. Sevinç çığlıkları bekliyordum. Herkes ağlıyor ve bana bakıyordu, acaba ne demek istediğimi anlamamışlar mıydı? İlk Emel teyze girdi lafa " Kızım inan ne kadar mutlu olduğumu anlatamam annelik sana çok yakışacak." Ne diyeceğimi bilmiyordum, artık dilim kelimelere küsmüştü. Boğazımda neden büyük bir yumru varmış gibi hissediyordum? Çok farklıydı ağlamak istiyorum ağlayamıyorum konuşmak istiyorum dilim müsaade etmiyor. Belki de şuan düşünme eylemini bile yapamıyorum. Duygu daha şoktan çıkamamıştı kendine geldiğinde inanmıyorum diyerek yavaşça ayağa kalkıp zıplamaya başladı en son arkamdan sarılıp beni tebrik etti. Böylece bu duygusal andan biraz olsun ayrılıp gülümsemeye başlamıştık.
*********************
Akşam ailecek aramızda küçük bir kutlama yaptık. Artık nihayet herkesin yüzünde güller açıyordu kimsede hüzün yoktu ve bu beni daha da çok mutlu ediyordu. Çok geçe kalmadan herkes odalarına çekildi çünkü her şeye rağmen iş devam ediyordu. Kuzey ne kadar işi bırakmam için ısrar etse de henüz bırakmayı düşünmüyordum çünkü işimi gerçekten çok seviyorum. Akşam 3 sıraları ya da sabah mı demeliyim bilemedim. Neyse içeriden bir takım sesler duydum. Mırıltı gibi ama sanki biri can çekişiyordu, ister istemez annemle babamın son gecesi geldi aklıma beynim bana oyun oynuyor olmalı. Ben şuan böyle bir şey duymuyorum "Kimsin?!" İşte aynı ses tekrar duydum. içeride yabancı biri vardı. Hayır olamaz öyle bir şey yok. Derin sakin ol bunlar hormonlardan dolayı. Şimdi gözlerimi kapatacağım ve yatacağım "Bırak beni kimsin sen!?" aynı ses hayır rüya değil gayibten sesler de duymuyorum. Hormonla falan da alakası yok gerçekten içeride yabancı biri vardı. Ama kimdi bu? "Kuzey..Kuzey uyan..Kuzey!!" Zor da olsa Kuzey'i uyandırmayı başarmıştım. "İçeride biri var ses Burcu'nun odasından geliyor" Kuzey hemen ayaklanarak odadan çıktı hiç bir şey söylemeden Burcu'nun odasına attı kendini ben de peşi sıra arkasından gittim. Gerçekten odada biri vardı, Burcuyu kucağına almış götürmeye çalışıyordu. Çok korkuyordum gerçekten çok korkuyordum çünkü adamın elindeki silahı görebiliyordum. Kuzey'e ya da Burcu'ya bir şey olacak diye aklım çıkıyordu.Duygu odasından çıkıp gözlerini kırpıştırırken "neler oluyor ne bu sesler?" demesiyle Duygu'yu yanıma çektim. İçerideki kişi bize yakalandığı için tedirgin değildi aksine oldukça rahattı. Elindeki silahı da Burcu'ya doğrultmuyordu direk olarak Kuzey'i nişan almıştı. "Kimsin sen, bırak o kızı" Karşı taraftan büyük bir kahkaha sesi geldi odanın içerisi karanlık olduğu için sadece bir gölge olarak gözüküyordu. Burcu ise adamın kucağında debeleniyor ama kurtulamıyordu. "Söyle ne istiyorsun?" Karşı taraftan cevap geldi " Sana söylemiştim Burcu'yu alacağım demiştim. Altın yumurtlayan tavuk." Duygu ile aynı anda birbirimize baktık "mektup" mektubu ne kadar yok etmiş olsak da tehlikeyle burun buruna olmamızı değiştirmedi. Arif geri gelmiş ya da hiç gitmemişti yurt dışına. Ne olursa olsun Burcu'ya zarar vermeyeceğini biliyorduk ama Kuzey'e zarar vermesi olağan bir şeydi. "Bu ses..Arif!!" tekrar bir kahkaha patlatırken medivenlerden Emel teyze yukarı çıktı "hırsız mı!!?" şuan ona kimse cevap verecek durumda değildi. Burcuyu onun elinden kurtarmamız gerekiyordu ama nasıl? "Açılın çıkacağız ya da hepinizi tek..tek...tek vururum. Babalığına da yazık olur Kuzey" Bir dakika benim hamile olduğumu nereden biliyordu? Yoksa o zamana kadar bizi takip mi etmişti? Kuzey iyice köpürmeye başlamıştı. Burcu korkudan bir şey söyleyemiyor sadece debeleniyordu. " Burcuyu hemen bırakıyorsun ve buradan defolup gidiyorsun hayatımıza da bir daha girmiyorsun anladın mı beni? Bırak kızı!!" Tekrar güldü bu sefer silahı hepimizin üzerine doğrultarak "Hayatınızdan çıkacağım sizi rahat da bırakacağım ama Burcu'yu almadan asla unut onu. Şimdi çekilin yoksa kıymetli karının karnındaki öbür tarafı boylar." Silahı tam bana doğrultmuştu. Korkuyordum artık bu gecenin son bulmasını istiyordum. Kuzey; "Tamam, açılın. Açılın defolup gitsin" Burcuyu ona mı vermişti şimdi? Hayır olmaz olamaz bu Burcuyu o adamın ellerine bırakmış olamaz o psikopat kim bilir neler yapar ona? İçinde nasıl birinin yattığını bile bilmiyoruz bunca zaman bizi turnaya getirdi. Onun için sevgi yataktan geçiyordu. Burcuyu ona veremezdi. "Kuzey hayır Burcuyu ona bırakamazsın!!" Kuzey derin bir nefes alıp yanıma geldi "Başka çaremiz yok Derin, seni ve çocuğumu kaybedemem." Ne diyordu bu adam söylediklerini kulağı duyuyor muydu? Emel teyze de "bırakın gitsinler" deyince iyice kafayı yemeye başladım. "Kuzey senin söylediklerini kulağın duyuyor mu?" Kuzey Arif'e dönerek "Hadi çıkıp gidin bir daha da aileme yaklaşma sana bir kişi daha vermem." Arif yavaşça bize yaklaşıp "Vaay olayı çözmüşsün sen herhalde amcanın yaptığı o kazayı hatırlıyor musun? O benim eserim. Hiç tebrik etmedin ama." Kuzey delirmişti. Arif haddini fazlasıyla aşarak konuşmayı sürdürdü "O mektuba yazacaktım aslında hepsi planımın bir parçasıydı ama yüzünün şeklini görmek istedim. Amcan ölünce ortak olarak beni alacaktın ve aldın da ama ben o kadar aşık oldum ki baksana paradan daha önemli şeylerin olduğunu öğrettin bana" Kuzey kıpkırmızı kesilmişti benim ise adeta kanım çekilmişti bu nasıl vicdansızlık. Kuzey'in amcasının katili tam karşısında duruyordu ama Kuzey sinirden morarmasına rağmen ona dokunmuyordu. "Defol git! Eğer bir daha karşıma çıkarsan ölümün benim elimden olur. He bir de aklında bulunsun bu yaşattıklarının hepsinin hesabını senden tek.....tek....tek soracağım." Arif kucağında Burcu ile merdivenlerden inerken Burcuyla gözlerimiz buluştu onu son görüşüm olamazdı bu. Onu şuan kaybedemezdim "Kuzey bir şey yap!!" Kuzey bana sarılmaya çalıştı ama ona izin vermedim. Burcu gidiyordu o bir psikopatın hatta bir katilin ellerindeydi şuan....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Dönüm Noktası
RomanceKuzey'in hayatında bilmediği o kadar çok şey var ki, belki de kim olduğunu bile bilmiyor. Önüne bir fırsat çıkıyor denize düşmeden yakalaması gerekiyor o fırsatı yoksa ellerinin arasından kayıp yok olacak. Aslında hayatını tam anlamıyla yaşanacak bi...