Artık nihayet gündüz yerini karanlık rüzgarlı bir geceye bırakmıştı herkes odalarına çekilmişti Derin benden önce odaya gidip uyumuştu bile tavır yapıyordu aklınca neden olduğuna dair bir fikrim yoktu. Bende çalışma odamda bir kaç projeyi inceliyordum. Uykum da yavaş yavaş gelmeye başlamıştı aşağıya inip kendime kahve yapacakken camdan, bahçede birinin olduğunu fark ettim bu soğuk rüzgarlı gecede kendini dışarıya atmaktan çekinmemişti. Bu kişinin Duygu olduğunu biliyordum. Her şeyin başladığı o şezlongun üzerinde oturuyordu anlaşılan birinin daha kahveye ihtiyacı var. Mutfağa inip iki kahve yaptım ve küçük bir örtü kapıp şezlongların yanına geçtim hava düşündüğümden daha serindi üstelik daha yaz aylarında olmamıza rağmen. "Kahveye ne dersin?" Sesimle irkildikten sonra yüzüme baktı, ağlıyordu hemde öyle bir ağlıyordu ki onu hiç böyle görmemiştim gerçi onu ağlarken de sık gördüğüm söylenemez. Elimdeki fincanın birini Duyguya uzattığımda çekinmeden aldı. Kolumun üzerine attığım örtüyle de onun sırtını örttükten sonra yanına oturdum. "her şeyin başladığı yerdeyiz belki o gün seninle konuşmasaydım bunlar olmayacaktı üzgünüm" burnunu çekip eliyle kahve fincanını avuçlarken oldukça kısık bir sesle "bilemezdin." dedi. Bilmeyi bırak aklımın ucundan geçmezdi bu. Neler bildiğini ne kadarını bildiğini merak ediyordum bana bir şey anlatmamış olsa da bir şeyler bildiğimi biliyordu. Biraz daha gözyaşı döktükten sonra "Arif ile mi konuştun?" dedi. Ne diyecektim evet desem bir dert hayır desem daha büyük bir dert. Ne kadarını bildiğini bilmiyordum ve hepsini bilmediğine emindim bu bilmediği haliyse bilse kim bilir neler olurdu? "Neler geçti aranızda?" Dalga geçer gibi bir bakış attıktan sonra "gerçekten bilmiyor musun?" dedi. "Aranızda geçenlerden pek haberim yok" Bir müddet daha sessizliğimizde boğulurken kahvesinden bir yudum aldı ve gökyüzüne bakarak. "Bana artık beni sevmediğini söyledi, üstelik ben onu ölesiye severken" gözleri yıldızları ararken gökyüzünde bir tane bile yıldız olmadığını fark ettim. Yıldızlar sanki Duygu'nun içindeki sevinci, ümidi, sevgiyi temsil ediyordu ve gökyüzünün o bunaltıcı karanlığı ise onun karamsarlığını ve çaresizliğini sembolize ediyordu. Esen rüzgar içimi ürpertirken Duygu'nun konuşmasını istiyordum devam etmesini hissettiklerini benimle paylaşmasını istiyordum. "Kuzey sence Arif'in dediği gibi Arif, Burcuyu mu seviyor? Yoksa benden uzaklaşmak için mi söyledi bunu?" Allah senin belanı vermesin Arif, kıza Burcuyu sevdiğini de mi söyledin? Geri zekalısın resmen ne cevap verecektim şimdi? Biraz sessiz kalıp düşündükten sonra "Bilemiyorum Duygu artık Arif'i tanıyamıyorum." dedim çünkü aklıma daha mantıklı bir cevap gelmemişti. "Nerede yanlış yaptım? O kadar uzun süre düşündüm ki bunu tahmin bile edemezsin." Derin bir nefes aldı o buz gibi havayı ciğerlerine doldururken içindeki ateşi söndürmeye çalışıyordu ama içindeki ateş daha çok harlanıp daha çok canını yakıyordu bunu hissediyordum. "Ben ona güvenmiştim, ben onu sevmiştim her şeye rağmen ona şans vermiştim ve bunu kendime verdiğim söze rağmen yapmıştım" her bir kelimesinde daha çok canı yanıyor dudaklarından dökülen her bir kelime için çok büyük çaba sarf ediyordu, bense susmakla yetiniyordum çünkü söyleyecek bir şeyim yok haklıydı. Bir yanlış anlaşılma olmuş olsa bir şekilde araları düzelirdi ama bundan sonra ben bile Arif'in yüzünü görmek istemiyordum. "Söylesene Kuzey ben şimdi nasıl başka birine güveneceğim, nasıl başka birini seveceğim ona baktığım gibi nasıl başka birine bakacağım onunla kurduğum hayalleri başkasıyla nasıl yaşayacağım? Tüm sevgi sözcüklerini o adama sarf etmişken aynı kelimeleri başka birine söyleyemem ki ben yapamam çünkü o kelimelerin hepsi Arif'e ait. Ondan başkasına yakışmaz o kelimeler. Başkasına, ona baktığım gibi bakamam oldu ki baktım onun gözlerine baktığımda hissettiğimi, başka birinin gözlerinde de buldum ve ona da Arif'e baktığım gibi baktım. Kuzey ona olan bakışlarım bile ona aitken kalbimi onun avuçlarının içerisine bırakmışken bana zarar vermeyeceğine eminken o beni bu denli acılarımla yalnız bırakıp gitti. Ama şuan geri dönse boynuna atlarım HATA YAPTIM ÖZÜR DİLERİM dese düşünmeden onu affederim çünkü onu çok seviyorum. Hayatımda bir daha olmayacağını düşünmek sesini duymayacağımı yüzünü görmeyeceğimi hatta o beni sahiplenen bakışlarıyla bir daha denk gelmeyeceğimi düşünmek bile beni öldürürken ben bunları nasıl yaşayacağım?" Lanet olsun ki haklıydı bu söylediği her şey onun hissettiklerinin onda biri bile değildi farkındayım ne diyeceğimi bilemiyordum konuşsam hiç bir şeyi değiştiremeyeceğimi biliyordum bu yüzden de susuyorum ama onu desteklediğimi bilmesi için omzunu sıvazladım. Acıdan titreyen kalbi gibi vücudu da soğuktan titriyordu. "Emin ol her şey eski haline dönecek ve söz veriyorum hep burada yanı başında olacağım arkanı her döndüğünde ben burada seni kolluyor olacağım" Kafasını bana çevirdi uzun uzun suratıma baktıktan sonra boynuma atladı kulağıma "biliyorum" diye fısıldarken teşekkür edercesine bana sarılıyordu. Soğuktan titreyen bedenine aldırmadan üzerini örtmüş olduğum örtüyü şezlongun üzerine bırakmıştı. Tekrar gözleri gözlerime iliştiğinde "iyi ki varsın koca oğlan" Eskiden Emel teyze bana böyle seslenirdi bunu da nereden biliyordu? Yüzüme hafif bir tebessüm yayılırken onun da gülümsediğini fark ettim. " Haydi içeriye geç uyu artık" Ayağa kalkıp elimdeki fincanı ve kendi kisini de alıp içeriye geçti. Bende arkasından gittim eve girdiğimde iliklerime kadar donduğumun farkına vardım. Duygu salona geçip oturdu şaşkın şaşkın ona bakıyordum yatmaya niyeti yoktu belli ki. Aklıma Derin gelmişti "gece kuşu" olmayı seven bir tek Derin değilmiş demek. "Yatmıyor musun?"
Birazdan yatarım sen git yat yarın cumartesi nasılsa.
Peki çok oturma ama sende iyi geceler.
"İyi geceler koca oğlan." Ah Emel teyze ne vardı sanki bundan Duygu'ya bahsetmesen. Gerçi şikayetçi değildim hoşuma gitmişti. Odama girdiğimde Derin arkasını dönük bir şekilde uyuyordu, yanına uzanıp gözlerimi uykuya teslim ederken tüm gerginliğimin yerini büyük bir huzur kaplamıştı, sevdiğim kadının kokusunu alıyordum ciğerlerim bayram ediyordu daha ne isterim ki ben. Ona sımsıkı sarıldım ve uykuya yenik düştüm.
Sabah uyandığımda yanımda Derin yoktu oysaki ben uyanana kadar yanımdan kalkmaz beni izlerdi. Elimi yüzümü yıkadım ve aşağıya indim Derin ve Emel teyze dışında aşağıda kimse yoktu. "Günaydın sevgilim. Günaydın Emel teyze" Derinden ne kadar cevap gelmese de Emel teyze "Günaydın oğul " diye karşılık verdi. Anlamıyordum Derin'in bu hallerini ne diye durduk yere bana bu denli kızgındı bilmiyordum ama bana o ölümcül bakışlarını yollamayı sürdürüyordu. "Bir sorun mu var Derin?" Bana yaklaşarak "Senin daha iyi bilmen gerekmiyor mu bir sorun olup olmadığını?" Ne hakkında üstüme geldiğini bilmiyordum ama umarım Duygu'nun konusu açılmazdı. "Ne diyorsun Derin anlamıyorum seni, bir kaç gündür tavırların bir değişik bana olan bakışların öfkeli üstelik doğru düzgün konuşmuyorsun bile benimle" Daha fazla sinirlendiğini belli ederek ellerini yumruk yapıp aramızdaki mesafeyi tamamiyle kapadı " Konuşacak zamanımız kalıyor mu acaba? Yanıma uğruyor musun acaba? Ha kusura bakma senin arkadaşların daha önemli benden, kaç gündür gözünün içine bakıyorum yanıma gelmen için ama sen neredesin kiminlesin ya Duygu ya da Burcu neden öğrenebilir miyim acaba?" Sinirinin sadece Duygu olduğunu düşünüyorken bir de Burcuyu problem etmişti ve Emel teyzenin yanında yapıyordu bunu kadın nasıl da mahcup olmuştu kim bilir nasıl kırılmıştı aklına neler gelmişti kim bilir? "Derin sus! Sus yoksa.." "Yoksa ne Kuzey? Ne yapacaksın söyle."
Derin yeter, pişman olacağın şeyler söylüyorsun.
Asıl sen pişman olacağın hareketlerde bulunuyorsun ayağını denk al.
Evliliğimizden bu yana ilk kavgamızı ediyorduk. Neden bu kadar kıskanç bir kadına dönüşmüştü anlamıyorum daha fazla ileri giderse ne Duygu'nun ne Burcu'nun ne de Emel teyzenin yüzüne bakamayacaktı. Beni incitmesini bir kenara bırakın herkesi kırıyordu ve kızların bu kadar kötü bir süreçten geçerken onların arkasında durmayıp konuyu bana bağlaması beni sinirlendirmişti. Susmasını istiyordum bu kavganın son bulmasını istiyordum, birbirimizi daha fazla kırmayıp artık sesini kesmesini istiyordum ama öyle olmadı. "Neden beni anlamaya çalışmıyorsun Derin neden yardım etmiyorsun neden bir aile olmamız için çabalamıyorsun?"
"Birbirimize daha vakit ayıramazken ne ailesinden bahsediyorsun sen?" Burada lafı bana çarpmıştı ona vakit ayırmadığımı düşünüyordu. Ama tam aksine ben onunla ölene kadar beraber olmayı kabul etmiştim ve pişman değilim. "Kuzey sürekli ya Burcu ilesin ya Duyguyla neden kaçıyorsun benden?"
Senden kaçtığımı da nereden çıkardın?
Yalnız kalamıyoruz olmuyor bence biz bu evliliği yürütemiyoruz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Dönüm Noktası
RomansaKuzey'in hayatında bilmediği o kadar çok şey var ki, belki de kim olduğunu bile bilmiyor. Önüne bir fırsat çıkıyor denize düşmeden yakalaması gerekiyor o fırsatı yoksa ellerinin arasından kayıp yok olacak. Aslında hayatını tam anlamıyla yaşanacak bi...