Kırgınlık

69 1 0
                                    

Eve girdiğimizde ortalarda kimseler yoktu bir anda aklıma Duygu geldi normalde Arif getirirdi eve ama o olmadığına göre benim almam gerekiyordu.  "Hayatım Burcu bizde sen onun yanına git istersen çok özlemiş seni, ben de bir Arif'i arayayım işi vardı Duyguyu alamayacaksa ben alayım." Fısıldayarak "Kendi gelemiyor mu Duygu?" dedi.

Derin çok ayıp lütfen yapma böyle.

İyi tamam nerede Burcu çok özledim onu.

"Bilmiyorum yukarıdadırlar." Duyguyu arayıp ne zaman çıkacağını sordum. "Birazdan paydos yapacağız. Kuzey almaya falan gelme ben gelirim."

"Çıktım yola görüşürüz." Cevap vermesine izin vermeden telefonu kapatıp arabaya atladım. 15 dakika içerisinde bankanın önündeydim Duygu'da 6-7 dakika içerisinde bankadan çıktı. Beni fark etmesi için kornaya arka arkaya bastım. Beni görünce arabaya doğru koşar adım yürümeye başladı. Yanıma oturdu. "Eee günün nasıldı?"

"Her zamanki gibi." Biraz sessiz kaldıktan sonra sessizliği bozmak adına "Anladım." dedim. Yol boyu tek kelime etmedik ta ki evi geçene kadar.

Kuzey nereye?

"Sahil havası almak istersin diye düşündüm. Haksız mıyım?" Cevap vermedi bende sahilin önüne vardığımızda arabayı durdurdum. Bir kaç dakika sonra arabadan indi ve önümüzdeki banka oturdu bende peşinden gidip yanına kuruldum.

Bazen her şeyin yalan olduğunu düşünüyorum.

"Nedir seni bu düşünceye iten?" Yüzüne acı bir tebessüm yerleşti gözleri dolu dolu bana baktı ve "Hayat şartları" dedi sadece.

Anlatmayacak mısın yani?

Derin bir iç çekişin ardından "Belki sonra."

Elimi onun omzuna koyup sıvazlarken "ne zaman istersen" diyebildim sadece. Aslında olanları az çok biliyordum belki de Duygu'dan daha çok şey biliyordum onun duymak istemeyeceği iğrenç şeyler. Hayır her şeyi anlarım Arif'in artık Duyguyu sevmediğini mesela ya da sıkılıp Burcuyla vakit geçirmek istemesini ama bu kadarı fazlaydı benim dahi ondan beklemeyeceğim bir davranışı nasıl olur da bu kadar temiz bir kalbe yapabilirdi. Ona yapılan büyük bir haksızlıktı, babasız büyüyen bir kızın bir erkeğe güvenmesi çok zor olurmuş bunu Duygu'nun kardeşi Tunç söylemişti yeri geldiğinde Duygunun da ağzından duyduğum oluyordu. Bu yüzden daha çok kızıyordum Arif'e ulan bu kız ilk sana güvenmiş ilk sana açmış kendini ilk sana vermiş o masum kalbini ama sen senin eline verilen o kalbin pestilini çıkarıp çöp konteynırına atmışsın bile tabiri caizse o kalbin ağzına sıçmışsın. Bu mudur yani senin adamlığın yanımda oturan bu kıza üstelik ben senin için kefil olduğum bu kıza "Arif iyi çocuktur seni üzmez" dediğim bu kıza bunu yapman adamlık mıydı yani şimdi? Onu avutacak tek bir cümlem yok, onu teselli edebileceğim tek bir kelimem bile yok. Ona tek söyleyebileceğim cümlem "Üzgünüm yanıldım ben de senin sandığın gibi adam sandım" olurdu. Ama bunu bile söyleyemiyorum ona. Sen bana iki yaralı kuş bırakırken onların kanatlarını kırmışken onların bir çiçekten daha narin olabileceklerini unutmuşken kendini nasıl bir sonuca odaklamıştın senin varacağın sonuç en iyi ne olabilirdi sence? Ya ben o eve gelmeseydim ya geç kalsaydım? Arif bunları sana senin suratına saatlerce haykırarak küfür ederek anlatır sonra da suratına tükürür yoluma bakardım. Ama senin suratından iğrendim, ben bu kadar senden nefret etmişken Burcuyu ve Duyguyu tahmin bile edemiyorum. Merak ediyorum onların kanatlarını kırmaya nasıl cesaret ettin? Onları paramparça edip kaybolmak da neyin nesi?
    Ulan ufak da olsa içimde bir ümit vardı, Arif pişman olur gelir her şeyi düzeltmek için canını verirdi diye ama sen bu saatten sonra canını versen ne değişecek ki? Ben söyleyeyim mi hiç bir şey. Kafamdan Arif'e hakaretler yağdırırken düşüncelerimi dağıtan Duygu oldu. "Gidelim mi?"

"Gidelim istiyorsan."   Üşümüş olacak ki kollarını sıvazlayarak "Yorgunum biraz" dedi.

Eve dönmek için kalktık ama Duygu yürüyerek döneceğini söyledi bende ısrar etmedim sonuçta yalnız kalmak isteyebilirdi ve bu onun en doğal hakkıydı. Ben arabayla eve varmıştım bile Derin bahçede oturuyordu ve tek başınaydı Burcu'nun yanında neden değildi acaba, halbuki Burcu'nun şuan en çok Derin'e ihtiyacı vardı. Derin merakla bana yaklaşırken bu merakının nedenini anlayamamıştım. Olduğu yerde durarak "Nerede gelmedi mi?" diye sorunca kimden bahsettiğini anlamıştım Duygudan bahsediyordu. Aslında severdi Duyguyu ama bir kaç gündür hiç hoşlanmadığım bir şekilde hakkında iyi sayılmayacak şekilde çirkin imalar yapıyordu ve bunu benim üzerimden yapıyordu pek aldırmamaya çalışsam da artık sinirlenmeye başlamıştım. "Sahilde biraz yürüyüp gelecek."

  "Sahile mi gittiniz bir de?" Bu sorusunu duymazdan gelerek Burcuyu sordum ona katı bir ses tonuyla "yukarıda" diye cevap verdi. İlk olarak odama gidip üzerime rahat bir şeyler geçirdim ardından Burcu'nun kaldığı odanın önünde bir süre dikildim, derin bir nefes alıp kapıyı çaldığımda ablamın sesi geldi içeriden. "Geeel" Kapıyı aralayıp ilk olarak kafamı uzattım "Gelebilir miyim?" bunu doğrudan Burcu'ya sormuştum kafasını olumlu bir şekilde sallayarak cevap vermişti. " Eee ne kaynatıyorsunuz bakalım" sesimi oldukça şen çıkarmaya çalışsam da kırgın ve biraz da utangaç çıkmıştı. Ablam suratıma bakıp " Vallahi bir şey kaynatamıyoruz içeri geldiğimden beri tek kelime etmedi az önce de Derinle kavga etmişler." Şimdi anlaşıldı Derin'in o hali neden burada olmak yerine bahçede olduğu. Ablamı kibar bir şekilde odadan çıkarmam gerekiyordu aslında onunla daha rahat konuşacaklarına inanıyordum ama ben her şeye bizzat şahit olduğum için olayı başından anlatmak zorunda olmadığını ve bu halinin nedenini bildiğim için cevap vermese bile bir kaç bir şey söyleyip onu rahatlatmaya çalışacaktım."Bence biraz da Derin'in yanına git epey öfkeliydi" kaşlarını kaldırarak ne yapmak istediğimi anlamış olacak ki "İyi siz konuşun bakalım" deyip dışarı çıktı ve tahminimce Derin'in yanına gitti. Ablamın arkasından Burcuyla gözlerimiz buluştuğunda hemen kaçırdı. "Sabahtan beri odadan çıkmadığını söyleme bana" ilk önce cevap vermedi ama onun vereceği cevabı beklediğimi görünce sadece "tamam" dedi. "Çıktın mı yani?" "Hayır ama sen çıkmadığını söyleme dedin." Hafif bir tebessümle ona bakarken  kırılan onuru ve gururunu saklamak için çocuksu bir hal aldığını fark etmiştim ne kadar saklamaya çalışsa da bunu anlayabiliyordum. Onuru, gururu ve kalbinin kırılması kaçınılmaz bir sonuçtu zaten. 

"Şuan ne hissediyorsun?" Gözlerini tavana dikmişken aniden suratıma çevirdi " Sence?" Sustum önce, ne cevap vereceğimi bilmiyordum çünkü ne desem az kalacaktı ne desem eksik. Öfkeliydi, üzerinde öyle bir hayal kırıklığı ve güven sarsıntısı vardı ki bunu anlamamak mümkün değildi. "Biraz konuşmak ister misin?" O da farkındaydı konuşursa ağlardı konuşursa hiç susmazdı eğer konuşmaya başlarsa tüm nefretini, öfkesini, utancını, kırılmışlığını kusmadan susmazdı. "Şimdi değil biraz yalnız kalmak istiyorum?" Sabahtan beri yalnız değil misin zaten diyecek oldum ama onu anlayışla karşılamam gerekiyordu kolay değildi ve bu onun için iğrenç bir kabus olarak kalacaktı. Belki de asıl kırgınlığı da Derine idi ona bir şeyden bahsetmemi istemiyordu ama onu yanında istiyordu. Burcu, Derin'e sahip çıkmıştı onu en savunmasız zamanında yanına almış her saniyesinde dibinde olmuştu kim bilir kaç gün kaç hafta ya da kaç ay sabahlamıştı onunla. Şimdi de doğal olarak en yakın arkadaşının da onun gibi davranmasını istiyordu ama Derin onu hiç dinlememiş üstüne üstlük onunla kavga edip odadan ayrılmıştı, henüz kavganın nedenini bilmesem de Derin'in oldukça değiştiğini düşünmeye başladım. Bu en son isteyeceğim şeylerdendi aşık olduğum kadın nereye gidiyordu? Benim gözlerine bakmaya doyamadığım Derinim benden de, yakın dostlarından da uzaklaşmayı kendi köşesine çekilmeyi seçmişti..

Aşkın Dönüm NoktasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin