Tuhaflıklar

62 1 2
                                    

Evliliğimizin 3. ayını dolduruyoruz. İkimizde işlerimize devam ediyoruz ve iş günlerinden birine uyanıyorum. Güneş ışığı perdenin aralığından suratıma vuruyor gözlerimi açarken kamaşmasından bile mutlu oluyorum, yanımda güzeller güzeli karım varken yaşamanın keyfine varıyorum. Yanımda uyuyan bir melek var ve ben onu uyandırmaya nasıl kıyacağım diye düşünürken gözlerini aralayıp o güzel yeşillerini bana bahşetti.

Şimdi günüm daha güzel geçecek.

Nedenmiş o?

Nedeni o gözlerinin rengi olabilir mi acaba?

Sana da günaydın hayatım... yatakta biraz daha oyalanırsak geç kalacağız.

Yetiştiririm ben seni. Giyindikten sonra aşağıya indik, ablam ile Emel teyze kahvaltı için son şeyleri masaya koyuyorlardı. "Günaydın, Duygu kalkmadı mı daha?"

Yok oğlum kalkmadı daha.

Kaldırayım ben onu işe geç kalacak.

KUZEY! Ben.. kaldırırım otur sen sofraya.

Peki hayatım çabuk gel ama.

Bu geçen zaman zarfında biz tam anlamıyla büyük bir aile olmuştuk. Burcu, Duygu kardeşimden öte insanlardı dertleşebildiğim her şeyimi anlatabildiğim tabi onlarında bana anlatabildiği bir dostluğumuz var. Ben hayatım boyunca tek dostumu Arif olarak bildim ama 3'ü de benim için o kadar ayrıydı ki canım sıkkın olsa hepsi yanıma koşar bir dakika yalnız bırakmazlar onları çok seviyorum. Emel teyze annem gibi hatta ablamda onu öyle görmeye başladı. Ablamla Derin'in arası zaten çok iyiydi ama Duyguyla da iyi anlaşıyorlar ilk başlarda ısınamamış gibi gelse de çok iyi arkadaş oldu onlarda ya da abla kardeş mi desek, Derin ablama ilk başlarda Nil diye hitap ediyordu ama evlendikten sonra Nil abla demeye başladı ablam ne kadar ısrar etse de o kararından caymadı. Ciddi söylüyorum hayatım boyunca böyle bir aile atmosferi çerisinde yer almadım tabi ablamda kısmen. Hayatımın bu kadar değişmiş olduğuna inanamıyordum hala. Birilerine güvenmeye birilerine hiç tereddüt etmeden içinizi dökebilmeye gözünüz kapalı canınızı teslim etmeye ihtiyacınız vardır bazen. Onlar bana iyi geliyor bende hayatımı onlara adadım. Eskiden kendim için çalışıyordum şimdi ise ailem için daha çok çalışıyorum o kadar mutlu ediyor ki beni onlar için bir şeyler yapmak onlar için çaba sarf etmek. Eskiden neden ben diye sorular sorardım kendime şimdi iyi ki benim diyorum iyi ki böyle bir ablam var iyi ki böyle bir karım var ve iyi ki dostlarım hep yanımda. İnsanın sevildiğini bilmesi de ayrı güzel.   
Derin ile Duygu merdivenlerden iniyor ama Duygu daha kendini toparlayamamış sanki Derin'in arkasından yavaş yavaş geliyor, morali biraz bozuk sanki ya da uykusunu alamamış. Ama her sabah onun şen şakrak hallerine alıştıktan sonra bu hali biraz tuhaf geldi.

Günaydın Duygu iyi uyuyamadın mı?

"Biraz halsizim o kadar." Derin ile göz göze geldiğimizde biraz sert bir tavırla karşılaştım, demek ki aralarında bir şey geçmişti ya da ben öyle sanıyordum. Kahvaltıya oturduk Duygu erken ayaklanıp odasına geçti. Biz de çayımızı içtikten sonra sonra ayaklandık ama aklıma takılmıştı Duygu'nun halleri.  "Hayatım sen arabaya geç ben geliyorum."

"Tamam birtanem." Duygu'nun odasının kapısının önünde durup kapıyı tık tıkladım. "gir" içeri girdiğimde üstünü giyinmiş dudaklarına uçuk pembe bir ruj sürüyordu. "Erken kalktın sofradan."

Öyle oldu biraz.

"Arif almaya gelmeyecek mi?" Aynada kendisine bir kez daha bakıp rujunu yerine bıraktı. "Sence oldu mu?" 

Duygu bir şey sordum değil mi?

Gelemeyecek.

Gel ben bırakayım seni.

Yok ya taksiyle gideceğim.

Duygu saçmalama uzak değil ilk seni bırakırız.

Ters yönde Kuzey gidin siz.

Bekliyorum seni aşağıda hazırlan gel ve ayrıca bu konuyu eve gelince konuşacağız anlaştık mı?

Tamam ama Arif bir şey sorarsa benim hakkımda nasıldı falan diye, hiç bir şey söyleme olur mu?

"Olur söylemem, çok bekletme hadi." dedim dalgaya vurupArabaya geçip beklemeye başladım. Derin bana dönüp " ee neyi bekliyoruz hadi gidelim".

Duygu gelecek hayatım onu bekliyorum.

İyi de onun iş yeri ters yönde kalmıyor mu bize?

Hayatım 15 dakikalık yer ne olacak?

 Derin gözlerini devirerek"Geliyor zaten." dedi. Bunların arasında kesin benim bilmediğim bir şey olmuştu Derin'in ters tepkileri hoşuma gitmemeye başlamıştı ama şu anlık bir şey söylemedim. Duyguyu iş yerine bıraktıktan sonra Derin'i de hastaneye bıraktım oradan sonra servis görevim bittiği için şirkete geçtim. Odama geçtiğimde daha ne Burcu gelmişti ne de Ariften ses seda vardı.  Projeleri önüme açıp çalışmaya başladım. Önümdeki proje restoran krokisiydi. Üstünde epey çalıştıktan sonra öğle arasına çıktım ama Burcu henüz gelmemişti. Arayıp aramamak arasında kalmıştım sonuçta kız işe ilk defa geç kalmıştı ama en azından bu kadar geç kalacaksa haber vermesi gerekmez miydi? Ya başına bir şey geldiyse diye düşünmeye başladım. Umarım iyidir ama ben en iyisi bir arayayım. Burcu'nun telefon numarasını çevirdim. Telefonda Burcu aranıyor.. yazdıktan bir müddet sonra çağrı sonlandırıldı yazdı. Tekrar aradım ve tekrar telefona cevap verilmedi. Derin'i arayıp da tedirgin etmek istemediğim için aramadım. Didem'e sormaya gittim. "Didem, Burcu bir şey söyledi mi gelmeyeceği hakkında ya da gecikeceği."

Hayır Kuzey bey bir sorun mu var?

Yok teşekkür ederim işine dönebilirsin ben çıkıyorum şirketten biri gelirse Arif'e yönlendir.

Yalnız Kuzey bey..Arif Bey de yok gelmedi daha.

Tamam sen beni cebimden ara bir şey olursa olur mu?

"Nasıl isterseniz Kuzey Bey." Şirketten çıkıp Burcu'nun evinin önünde durdum. Derin ile evlendikten sonra uğramaz olmuştuk bu eve. Oysa birlikteliğimizin bir nedeni de bu ev değil miydi? Yukarı çıkıp Burcu'nun kapısını çaldım. İçeriden sesler geliyordu ama çalan zili ya duymuyordu ya da açmak istemiyordu. Telefonunu çaldırdım. Evet içerideydi "Burcu aç kapıyı içeride olduğunu biliyorum, neyin var konuşalım."

Kuzey git, müsait değilim.

"Açar mısın kapıyı?" Kapı hafiften aralandı. Burcu'nun gözleri kıpkırmızıydı ve hala ağlamaya devam ediyordu. "Girebilir miyim müsaade edersen?"

"Girmesen daha iyi." Kapıyı itip içeri girdim. Salona doğru geçtim kapı arkamdan yavaşça kapandı. Burcu'da salona geldiğinde fısıldayarak "Evde başka biri daha var" dedi. İrkilmiştim başka biri ama kim? "Kim var arkadaşın mı?" Fısıldayarak "şşt sessiz ol duyacak, içeride benim odama girdi." İyice Burcu'nun ruh sağlığından şüphe duymaya başlamıştım. Söyledikleri anlamsız geliyordu ve korkmuş gibiydi, evde birinin olduğunu iddia ediyordu ama ben şahsen pek inanmıyordum. "Gel bakalım kim varmış."

"Olmaz buradan hemen gitmelisin."  "Burcu lütfen". Ayağa kalkıp onun odasına doğru yürümeye başladım gerçekten de odadan bir takım tuhaf sesler işitiyordum. İçeriden fısıldamalar geliyordu. Ya biri kendi kendine konuşuyordu ya da içeride birden fazla kişi vardı ve bu kişi ben geldiğim için içeriye gizlenmişti. Burcu kolumdan tutup içeri girmemin doğru olmadığını buradan gitmemi söyledi ama içeriye girecektim. Bu kızı bu hale getiren kişinin kim olduğunu bulmam gerekliydi. Kapıyı yavaşça araladım ve odanın içerisinde bir aşağı bir yukarı dolaşan insan silueti gördüm. Suratına gün ışığı vuruyordu kapının sesiyle irkilip bana doğru döndü. O anda zaman durdu ve karşımdaki kişiyi gördüğümde donakaldım. Nasıl olurdu bu? Ne demek oluyor? Neler olmuştu bu evde? Burcu'nun bu tedirginliğinin, hırpalanmış halinin bu içerideki kişiyle umarım alakası yoktur. Eğer varsa eğer aklımdakiler bir şekilde gerçekten olmuşsa hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Ortada ne dostluk kalacak ne evlilik, hiç bir şey eski haline geri dönmeyecek....... Bunu nasıl yapabildin?




Aşkın Dönüm NoktasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin