AO 8.Bölüm "Don lastiklerinin refahını koruma derneği."

2.7K 239 159
                                    

MULTİMEDİA: Karaca YILMAZ

Şarkılar;

*şebnem ferah - bu aşk fazla sana

*sertap erener - koparılan çiçekler

8.Bölüm/ "Don lastiklerinin refahını koruma derneği."

Çağan'ın söylediklerinden sonra gelen öksürme isteğini def edemezken deli gibi öksürmeye başlamıştım. Beynimde yeni zaman şeritleri dallanmaya başlamış, hepsi ortak bir ağaç kütüğünden filizlenirken sonları farklı diyarlarda bitip, solmuştu. Diyarlar arasında kaos, mutsuzluk ve şok olma durumu hakimdi. Birbirlerine savaş açmak yerine son akşam yemeğinde toplanmış, olanları anlamaya, anlam vermeye çalışıyorlardı.

Bartu ve kavga etmek? Yok daha neler.

"Gerçekten mi?" diye sordu Akasya meraklı bir tonda. Çağan kafasını olumlu anlamda ileri geri salladı ve "Oyalamayın lan beni," diyerek yanımızdan ayrıldı. Aşırı stresli ve gergindi. Önüne geçip ona yol vermeyen birini ensesinden tuttuğu gibi yana fırlatmıştı. İlki yetmemiş olacak ki çocuğu tekrar yerden havaya kaldırmış ve yine tekrar yana fırlatmış, yere düşmesini sağlamıştı. Abartmadan duramıyordu işte. Kendine, önüne çıkan zorlukları şiddet kullanarak açtığı yoldan son sürat ilerlerken zavallı çocuğa seslenmeyi de ihmal etmemişti. "Kardeşim, çok sinirliyim özür dilerim, pazartesi günü söz gönlünü alacağım." Çocuk ona nah cevap verdi. Yanındaki arkadaşını beklemeden okul çıkışından defolup gitti.

Öksürüğüm hala dinmemişti. Durduramıyordum kendini. Ciğerlerim parçalanacakmış gibi hissediyordum. Her bir parçasından atom bombası imal edilecek ve sonu kötü bitecekti. Lütfen sakinleşir misiniz öksürük beyciğim?

"Helal kız," dedi Akasya ve sırtıma iki tane geçirdi. Bu kızın eli gerçekten çok ağırdı. Çağan ve Baran ile birlikte sarı böcüğü de çağırsalardı kavgaya. Liva gözlerini bir saniye olsun Bartu'ların olduğu yerden çekmiyor, pürdikkat orayı izliyordu. Elinde, avcunda, götünde çekirdek yoktu ama yine de parmağını ağzına götürüyor, çekirdek çitliyor gibi yapıyor, çekirdek kabuklarını yere atıyordu. Bunu bir hocaya götürüp üfletmek gerekiyordu. İlginç.

Biraz önce gözüme takılan, her yaştan ve her boydan kişinin bulunduğu kalabalık erkek çetesi yürüyüşlerini bitirmek, Bartu'ların karşısına dikilmek üzereydiler. Baran'la Çağan'da vardı aralarında. Biri Yağız'ın, diğeri ise Doruk'un yanında duruyordu. Onların yanına tanıdık olarak Ozan, İlker, Utku ve adı Doruk olan çocuk da katılmıştı. İki kişi hariç hepsi de çok ciddi görünüyordu. Bunlardan biri Yağız diğeri ise Utkuydu. Birbirleriyle habire göz göze gelip duruyor ve gülmemek için kendilerini sıkıyorlardı. Aynı ciddi ortamlarda ben temsilisiydi.

"Büyük olay var," diye mırıldandı Liva sessiz bir tonda. Hayali çekirdeğini yemeği bitirmiş, üzerine aslında hiçbir şey dökülmemiş eteklerini silkeliyordu. Ona tip tip baktığımı görünce "Kanka çekirdeğim olmadığını ben de biliyorum, stresim geçsin diye böyle bir şey yaptım. STRES OLDUM," diye bir açıklama yapmıştı. Sonlara doğru sesi yükselmişti. Gözleri Baran ve Çağan'ın üzerinde korkuyla geziniyor, onlar için endişelendiğini açıkça belli ediyordu. Stresten çekirdekten tırnak yemeye geçtiğinde eline hafifçe vurmuş, konuşmaya başlamıştım.

"Ben bir şey anlamadım," dedim şaşkınlığımı dile getirerek tane tane. "Valla bende üç yıldır bu okula geliyorum ama bende hiç bir şey anlamadım," diye mırıldandı Akasya, gözleriyle çevreyi tararken. Onun ifadesi kara böcüğün endişesinden çok kavgayı büyük bir memnuniyetle izleyip tezahürat yapacakmış gibiydi. Bir an önce kavga etmeleri için yanıp tutuşuyordu kaos kraliçesi, bela mıknatıslığı birincisi kupası kazananı.

AŞK OLSUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin