AO 23.Bölüm "Bastonun Lütfiye şubesi."

2K 129 51
                                    

MULTİMEDİA: Bartu DEMİR

ŞARKI: Mor ve Ötesi - Daha Mutlu Olamam

23.Bölüm/ "Bastonun Lütfiye şubesi."

🌈

Ayak parmaklarımın dibinde mayışan Doğay'ı kucağıma alıp koltuğun üzerine bıraktıktan sonra kafamı yan tarafa çevirmiştim. Kendimi çok gergin aynı zamanda da çaresiz hissediyordum.

"Haklı değil miyim ama?"

Biri şu böceğin kapatma tuşunu bulup oraya bomba yerleştirebilir mi? Söz ben yanlış kabloyu keseceğim.

Takmadım. Söylediklerini duymamış gibi gözlerimi etrafta gezdirdim. Sağolsun duvar bana ev sahipliği yapmış, bakışları mı yetim bırakmamıştı. Tavan da bir büyüğü olarak bazı konularda ona yardımcı olmuş ve gözlerimi çok iyi ağırlamışlardı.

"Bana baksana sen." Kara böcüğün koltukta biraz daha bana yaklaştığını oturduğum yerin aşağıya çökmesiyle anladım. Aramıza bariyer olarak koyduğum Doğay'ı koltuğun sonuna bırakmıştı. Nefesi saçlarımın arasına süzüldüğünde tamamiyle dibimde olduğuna kanaat getirmiştim.

Yutkundum.

Çok mu sıcak oldu burası ne? Cam, pencere, kapı mı açsak ne yapsak?

"Artık o güzel sesini duymak istiyorum. Konuşsana kızım." Sesi sonlara doğru carlar gibi çıkmıştı. Omuzlarımdan tutup bedenimi sarsmıştı. Artık sıkılmıştı.

Ofladım.

Birinin bana hesap sormasından nefret ediyordum. Hele ki ona verecek cevabım yoksa çift düğümlü nefret ediyordum, zor durumda tıkılıp kalıyordum.

"Of ya," diye mırıldandım ve omzumdaki elini ittirdim.

Kolları mı göğsümde bağlarken tavır yapar bir havaya bürünmüştüm. Açıkçası işin içinden sıyrılması epey zor olacaktı. Teşkilatçı yeteneklerimi konuşturarak konuyu başka yerlere çekmem gerekecekti.

Kara böcük bu oyunlara biraz zor gelir gibi gözüküyordu ama ben başarabileceğime inanıyordum. Hadi, inşallah!

"Hem, sanane," diye mızmızlandım ona doğru dönerken. Kolları mı birbirinden bağımsız hale getirirken ağzımın içine girecek olan saçımı elimin tersiyle ittirmiştim.

Çocukluğum tutmuştu.

Gözlerinin içi parlarken dudaklarına kocaman bir gülümseme kondurmuştu. Resmen beni köşeye sıkıştırmış, dört yanımı zehirli sarmaşıklarla sarmıştı. Buradan çıkışım yoktu. Oyun falan hikâyeydi. Alt edemeyecektim onu. Bu konu ya konuşulacak ya konuşulacaktı.

"Sessiz kaldığın zaten haklı olduğumun bir göstergesi değil mi?"

O zaman niye kurstan beri car car başımı ağrıtıyorsun be! Sinir etmeyin canım adamı.

"Sen evine gitsene," diye söylendim kaşlarımı çatıp ayaklarımı ona doğru uzatarak koltuktan itmeye çalışırken. "Annen, baban merak etmiştir seni."

Yüzsüzlüğünü konuşturma sırası geldim mi kaçırmazdı kara böcük. Hemen fırsatı değerlendirir, üstüne binerek vururdu kırbacı.

Bir anda yüzünü burnumun dibine kadar yaklaştırmasıyla olduğum yerde zıplayıvermiştim.

Kardeş napıyon korktum.

Şu an gerçekten de çok trajikomik bir durumun içine tişörtümün eteğiyle zımbalanmıştım.

AŞK OLSUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin