AO 22.Bölüm "Tüple yaklaşmayın, patlarım."

2.2K 135 100
                                        

MULTİMEDİA: Liva Aktas

ŞARKI: maNga - Hint Kumaşı

22.Bölüm/ "Tüple yaklaşmayın, patlarım."

🌈

Market arabasıyla bayırdan aşağıya inerken saçlarım rüzgarın etkisiyle uçuşuyor, kalbim heyecandan pat pat atıyordu.

Oğlum, çok aksiyonluydu.

Gözlerimi kapatmış, kendimi akışına bırakmıştım.

'Aksın gitsin. Olduğu kadar, olmadığı kader.'

Adrenalin tavandı. Tavana poposunu yaslamış, kucağına cipsi kasesini almış, sırıtarak bizi izliyordu.

Yüreğim kendini çayırlara salmıştı. Bol bol yeşillik solurken ayaklarına işleyen soğuğu iyiye kullanarak fotosentez yapıyordu.

"Dikkat et."

Bir anda Bartu'nun bağırmasıyla neye uğradığımı şaşırırken göz kapaklarım aralanmış, bakışlarım bulunduğumuz yeri incelemişti.

Anormal bir durum sezemezken bağdaş kurduğum bacaklarımı kendime doğru çektim ve başımı yavaş çekim de Bartu'ya doğru çevirmeye başladım.

"N'oldu?" dememe fırsat vermeden Bartu söze girmişti.

"Arabayı durduramıyorum." İrileşen gözleri ve durdurmaya çalıştığı arabanın elinden kayıp gitmesiyle, menopoza girdiğini yeni öğrenen kadınlar gibi hissetmiştim kendimi.

Şoka girmiştim oğlum!

Bayırdan son hız aşağıya inerken bunu duymam hiç iyi olmamıştı. Bayır da bayır değil, Ağrı Dağı'nın üzerinden dozer geçerek, diklemesine ezilmiş haliydi mübarek.

Ne demek, bu bayırda arabayı durduramamak?

Ben bir ölüp geleyim en iyisi.

Ya da Bartu'nun boğazına tırnaklarımı geçirip kanlı vahşet yapayım, haberlere çıkayım.

"Yoh, am*na," diye geçirdim içimden. Nanayı yemiştim galiba.

Yutkundum zorlukla.

Boğazım düğüm düğüm olmuştu.

Kalın ilmekleri çözmek için balta gerekiyordu ki kızıl sakallı, iri yapılı ormancının bize balta vermeye niyeti yoktu.

Göz bebeklerim yuvalarından çıkmak istercesine irileşirken, başımı yavaş çekim de önüme çeviremeden araba bir yere toslamış ve ben minnak bedenimle beraber ileriye, kolilerin üzerine doğru uçmuştum.

Benim uçmamla beraber yıkılan koliler yığınının arasında bedenim küçücük kalmıştı.

Kemiklerim sızlıyordu.

Yerde ölü gibi yatıyordum. Her an Azrail gelebilir diye aklıma kötü şeyler getiremiyor, kelime - i şehadeti tekrarlıyordum içimden.

Havada kuşlar gibi süzülmüş, kollarımı kanat yapmış, kanatlarımı çırparak yere konforlu bir iniş yapmaya çalışmıştım.

Ama başaramamıştım. Hayat acımasızlığını sahneye çıkarmış, kanatlarımdan vurmuştu beni.

Canım acıyordu.

Ölüyordum lan. Beyaz ışığı bile görmüştüm bir ara. Ona yaklaşmamak için ayaklarımı çırpmıştım delilerce.

'Allah belanı versin Bartu.'

Elimi belime götürüp acıyla inlerken doğrulmaya hazırlanmıştım ki, üzerime kocaman bir nesnenin yıkılmasıyla yeniden sülük gibi yere yapışmış, ek olarak beyin sıvım zemine akarak tost olmuştum.

AŞK OLSUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin