MULTİMEDİA: Karaca YILMAZ
ŞARKI: Sertap Erener - Bu Böyle
12.Bölüm/ "Güldü."
🌈
Su gibi gelip geçen hafta sonu tatilime en içten dileklerimle selamımı gönderirken okul merdivenlerini çıkmakla uğraşıyordum. Ne iflah olmaz ne fettan bir şeydi şu merdivenler. Keşke ölseler.
Şaka bir yana dolu dolu geçirdiğim hafta sonunun ardından okula gelmek bana değil beynime fena halde koymuştu. Hala aklım sabah sıcacık bıraktığım yatağımdaydı. Kuzum benim ya, şimdi nasıl yalnız hissediyordur kendini. Öksüz, yetim, kimsesiz. Yalnız kaldı bir kere biricik evladım. Anne yüreği bu. İlla ki sıkışıyor, daralıyor yavrusundan ayrılınca.
'Yorgunum.'
'Yıkılmadım, ayaktayım, dertlerimle baş başayım.'
Akasya'ların evinden, her şey açıklığa kavuştuğunda ve ev yeni gelin evi gibi tertemiz cilalandığında kendimi anca atabilmiştim. Ne mutlu ne mesut olmuştum o zaman. Bir ben bilirim, bir de mutluluktan bir ara kan pompalamayı unutan kalbim. Heyecandan öldürüyordu bir ara beni, kafa karıştı tabi.
Az kalsın karakolda görgü şahidi olacağım diye depresyona bile girmiştim. Neyse ki olay sonradan açıklığa kavuşmuştu da Baran'ın elindeki bıçağa sürülen kırmızı lekelerin, domates salçası olduğu anlaşılmıştı. Çağan beyfendi de üzerim kirlendi diye nağmeli bir çığlık atmış meğersem. Operaya hazırlanıyordu galiba. Mahalleli camlarımızı kırdınız diye başımıza toplaşıcaktı bir ara onun yüzünden.
Göz perdeme yansıyan anılar sayesinde dudaklarımdan hafif bir kıkırtı dökülürken dikkatsizliğim yüzünden merdiven basamağı yerine boşluğuna basmış, bir anda popomu sert zeminle buluşurken bulmuştum.
'Günlerden bir gün, yine güne harika bir başlangıç yapan ben, yine beni destekleyen hayat. Sağolsun elimi daha hiç bırakmadı (!)'
Basamakta geriye doğru kayarak sırtımı duvara yasladım ve ellerimi kucağımda birleştirerek akıbetimi düşünmeye başladım. O sırada Liva ve Baran ile göz göze gelmiştim. Baran elini 'ne arıyon sen orada' der gibi sallarken Liva gözlerime bakıyordu. Bir süre gözlerimde oyalandıktan sonra bakışlarını yavaşça aşağıya doğru indirmişti. Elindeki kahvesinden bir yudum alırken kafasını yanındaki Baran'a çevirmiş ve bir şeyler mırıldanmıştı. Baran oflayarak merdivenlerden aşağıya inerken Liva gülerek yanıma geliyordu.
"Hayırdır," dedi yanıma çökerken. Kahvesini yanıma gelmeden cam kenarındaki duvarın, dibindeki çöpe atmıştı.
"Uykum var," diye mırıldandım ve başımı Liva'nın omzuna yasladım. Benim ne zaman uykum yoktu ki.
Gün içinde en çok kullandığım cümleler;
* Uykum var.
* Uyumak istiyorum (kocaman açılan ağızla)
* Dur biraz da şurada uyuyayım.
"Benimde kız," dedi Liva ve parmaklarını saçlarımın arasında dolaştırmaya başladı. Bu hareketi mayışma basamaklarını son sürat çıkmamda yoluma çiçekler serpiyordu adeta. Halbu ki bilmiyordu, bitiş çizgisine çikolata koysa benim uçarak gideceğimi.
'Gelsin çiko çiko çikolatalar.' Çok seviyorum ya.
Yanımızdan gelip geçen öğrenciler bize gülerek bakıyorlardı. Bazıları da öylece bakıp geçiyordu. Gülmüyorlardı, halimize acıyormuş gibi bir yüz ifadeleri vardı suratlarında. Artık alışmışlardı tuhaflıklarımıza. Şaşırmıyorlardı. Nerede anormallik, orada biz tabi. Niye şaşırsınlar ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK OLSUN
Humor- Bir lise hikayesidir - Birbirlerini deniz kenarında dinazor kovalar gibi kovalayan düşünceler, ilginç fikirler. Okul zaten toptan deli. Müdürümüz türk filmlerine merak sarmış, tüm gün boyunca çay ve susamlı kurabiye yiyerek film izlemeye bayılıy...