- Bir lise hikayesidir -
Birbirlerini deniz kenarında dinazor kovalar gibi kovalayan düşünceler, ilginç fikirler.
Okul zaten toptan deli. Müdürümüz türk filmlerine merak sarmış, tüm gün boyunca çay ve susamlı kurabiye yiyerek film izlemeye bayılıy...
36.Bölüm/"İki möö ile kulise uğurluyoruz biz o zaman seni."
'30K' 💙
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🌈
"Sana aşık değilim;
Sadece hayallerime çok yakışıyorsun."
🌈
Ellerimle göz bebeklerime gölgelik yaparak başımı yukarılara kaldırdığımda, gökyüzünde, göz bebeklerimin esareti altında, mavilerin üzerine serpiştirilen beyaz bulutların üzerine örtülmüş görüntüyle karşı karşıya kalmıştım.
Saniyeler dakikaların üzerine devrilmiş, saliselerin hıçkırıkları duran zaman da ki kara çizmenin içerisindeki noktaya saklanmıştı.
Dilim damağıma yapışmış, oralarda kendisine kafasını sokacak bir yerler aramış, bulamayınca da saraya baskın yaparak krallığı ele geçirmişti. Fena gaza gelmiş, kendisini durdurmak istese bile durduramamış, elinde kılıç, başında zıpkın dalmıştı saraya şapşik şey.
Pandalı pijamaları vardı üzerinde, tam şapşal olmuştu kendileri.
Göz bebeklerim kocaman olmaktan ziyade, benliğinde barındırdıkları parıltıyla geceleyin kendini gösteren yıldızları utandırmaktaydılar. Level level, güneşe rakip olma yolunda kararlı adımlarla ilerliyorlardı. Adeta etrafıma ışık saçıyor, karanlık yolları gözlerimde ki parıltılarla aydınlatıyordum.
Ampül Karaca mod on etkin.
Çıf çıf çıf, trak trak trak.
Tedaş'a mesaj gönderin de son bir kaç gün kesik yapmadan dümdük çalıştırsınlar elektrikleri. Yarı yolda kalmak istemiyorum da, tamamlamak istiyorum pek muhterem mood'umu.
Belki bir tren vagonu, belki bir çin seddi girecek kadar aralanan ağzım ve o boşluktan dışarıya sızmak isteyen dilimle birlikte göbeğim öne doğru eğim kazanmış, kung-fu pandanın serilerinde oynamak üzere film şirketleriyle görüşmeye başlamıştı.
Her zaman ki garip ve anormal halimden halliceydim işte anlayacağınız.
Kimsenin ne diyeceğini umursamadan kaldırımın ortasında yalı kazığı gibi durmuş, gözlerimi o muhteşem görüntünün üzerine dikmiştim.
No umursama, yes very very very mükemmel görüntü.
Fazlasıyla harika, harikalıktan geberecek gibiydi. Harikalıkla harmanlanarak üzerine harikalık sosu dökülmüş bir waffle ve yahut bir çikolatalı pasta gibiydi. Biricik göz farlarım halt yemişti yanında.
Muhteşemlik denince akla hemen onun adı gelir, gökkuşağı gökkuşağı gökkuşağı.
Mutluluktan kıt öbür dünyaya gideceğim anam. Tabutumda ölüm sebebim olarak mutluluk gözükecek, morgta görev yapanlar bir fatiha üç ihlas okuyarak görevlerinden istifa edecekler, benim sevincim yüzünden.
