MULTİMEDİA: Akasya ÖZDEMİR
ŞARKI: yökş - acelesi yok
25.Bölüm/"Lambanın arkasına geç."
🌈
Telaştan dört köşe olmuştum.
Durduk yere zıplıyor, kendi etrafımda üç yüz altmış beş derecelik dönüş yaparak mevsimlerin yollarını şaşmasına sebep oluyordum.
Kenarlarımın köşelerimin toplamına oranı köşelerin hipotenüse oranının yarısının iki katının üç eksiğine eşitti.
Saçma sapan, hesaplasan da bir halta yaramayan bir orandı işte.
Hem dörtgen de hipotenüsün ne işi vardı canım. Hipotenüs canlı kanlı dik üçgende oluyordu.
Ömrümü yedin geometri, ömrümü.
Zil tekrar tekrar, hiç durmaksızın çalmaya, holde yankılanmaya başladığında stresten zıplayışlarımın hızını ve yüksekliğini artırmıştım.
Hoplayıver çekirge, zıplayıver çekirge, benim canım çekirge, pıtı pıtı pıtı çekirge...
Ruh halim lunaparkta ki dönme dolaba binmiş ve bir an da oluşan teknik arıza yüzünden tepede asılı kalmanın korkusuyla bilincini *hımhımlara yem yapmıştı.
Bartu'nun üzerime doğrulttuğu bakışları benim bir kaçak olduğuma delalet ediyordu.
Kalıbımı basarım ki bu bakışlarında sonuna kadar haklıydı. Kızmıyordum, kızamazdım.
Tek eksiğim sırtıma bağlanmış bir pelerin ve başıma geçirilmiş bir huninin olmamasıydı.
Şu zaman diliminde en yakın dolmuş durağına kadar yürüyüp, otobüse binip Bakırköy'ün önünde inmeyi ve kendi irademle teslim olmayı planlıyordum. Bir kaç hareket sergiler, şimdi olduğu gibi zıplar, bir de odanın içinde koşuşturursam tamamdı bu iş.
Eğer öyle olmazsa 118 80'i arar ve Bakırköy'ün numarasını sorardım. Cepten arardım, ev telefonuyla araması biraz daha masraflıydı. Ya da ben çağrı atar, onların bana dönmesini beklerdim.
O da olmazsa?
Bizde çareler tükenmezdi.
En son çare olarak sarı böcükten deli hastanesinde ki kankikeriyle anlaşıp beni kaçırmalarını isterdim. Gözümü açtığımda kendimi deli hastanesinde ki yatakta bulurdum.
Mantıklı düşünemiyordum. Beynimin içine ucu yontulmuş, sivri bir kalem sokulmuştu.
Düşünebilecek gibi değildim. Sivri uçlu kalem beyaz kağıdı istediği gibi kirletiyordu.
Düşünmek istemiyordum. Eğer zorlarsam her an beynim de ihtilal çıkabilirdi.
Beynim, gökyüzünde bulut olup uçmak, özgürlüğe kavuşmak istiyordu.
O bulutun içinde ki havayı pompoyla çeksinler de o kadar yükseklikten yere yapış emi! Senin şu an mantığını konuşturup bana yardımcı olman gerekiyor, pembe hayallerde yüzmen değil.
Sivri uçlu kaleme genizden gelerek bir balgam atacaksın bakalım bir daha buralarda dolaşabiliyor mu?
"Lan dur artık." Bartu sıkılmış, canına tak etmiş bir tonda bağırdığında inme inmiş gibi anlık bir duraksama yaşamıştım. Benim duraksamama kanka olan zil sesi yeniden evde yankılanmaya başladığında bende yeniden zıplamaya başlamıştım.
Yazık, zavallımın parmakları yorulmuştu. Benim de birazdan zıplamaktan ayaklarım kopacaktı.
Bartu homurdanarak ellerini ileriye doğru uzattığında, omuzlarımdan tutarak bakışlarımın kuzguni kahveliklerinde saplı kalmasına neden olmuştu. Bedenim kaskatı kesilmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK OLSUN
Humor- Bir lise hikayesidir - Birbirlerini deniz kenarında dinazor kovalar gibi kovalayan düşünceler, ilginç fikirler. Okul zaten toptan deli. Müdürümüz türk filmlerine merak sarmış, tüm gün boyunca çay ve susamlı kurabiye yiyerek film izlemeye bayılıy...