AO 3.Bölüm "Bu çocuk bana kanlı hayaller kurdurur."

4.5K 300 371
                                    

MULTİMEDİA: Akasya, Liva, Baran, Çağan

ŞARKI: son feci bisiklet - uzaydan geldiğine göre yorgun olmalısın

3.Bölüm/"Bu çocuk bana kanlı hayaller kurdurur."

🌈

Aklımda biri birini salıncakta sallamak diğeri diğerini tahterevalliden indirmeyen düşüncelerle sınıfımın olduğu kata çıktığımda fazla beklememe gerek kalmadan tenefüs zili çalmıştı. Kendini hala ilkokul öğrencisi zanneden bir kaç kişi kapıyı hızla açıp sınıftan koşarak çıktıktan sonra öğretmen de sınıftan çıktığında yaslandığım duvardan doğrulmuş ve yeni sınıfıma girmiştim. Arkamda bir ceddin dede marşı hayal etmedim değil. Hani böyle tüm pis kokan kötü kalpli canavarları yenmiş, krallığımı kurtarmış, halkın önünde büyük bir gurur ve cesaretle yürüyordum.

Sınıfta kalan kişilerin büyük bir kısmının bakışları üzerime çevrildiğinde cesaretim meşaledeki aleve buz devinin üflemesiyle alevin ışık hızıyla sönmesi gibi söndü ve utanmadım da değil. Canavarlar da zaten ölmemiş, bayılma numarası yapıyorlarmış. Dikkat çekmeyi severdim ama şimdi böyle olunca da şey olmuştu yani. O şeyi ne yapmalı, kaynar kazana atmalı, akşama yedi cücelerin önüne börek yapmalı.

Bir takım, kızlı erkekli karışık bir grup tam karşımda durarak bana bakmaya başladıklarında bende sırasıyla onlara bakmaya başlamıştım. Bu sefer ki senaryomuzu kovboy filmleri üzerine kurabilirdik. Hiç çıt çıkmıyor, sadece sınıfın pencerelerine vuran rüzgar sesi duyuluyordu demeyi çok isterdim ama okul gibi bir yerde bunun olması biraz imkansızdı. Senaryomuz ortamızdan gıcırdayarak geçen teneke kutuları ile devam etmeye heveslenmişti ki sınıfı dövüş arenası sanan bir kaç kişinin sıraları devirmesiyle birbirimize bakışlarımız kesildi, senaryo reyting kurbanı oldu. Eğer, şu an ad koymak istemediğim, tanıdıkça hayvan sıfatını yapıştırmak istediğim yeni sınıf arkadaşlarımız marifetlerini göstermeseydi bakışmaya hala devam ederdik. Hatta yıllar, asırlar geçer altından heykellerimiz bile yapılırdı. Kim bilebilir?

"Sen kimsin?" İçlerinden kumral olan bir kız diğerlerinden bir adım öne çıkarak konuştuğunda omuz silkerek "İnsan," diye cevap verdim. O gelir bana öküz gibi soru sorarsa bende ona böyle kapsamlı bir cevap verirdim. Tabi bunda harika zekamın da büyük bir etki ve başarısı vardı. Egom büyümüş, yakında kendimle birlikte okula yazdıracaktım. Ben mezun olamazsak bile belki o mezun olur, annesini okuturdu. "Oha insanmış. Lan bende uzaylı sandıydım." Bir diğer çift kromozomlu zeki de şu sarışın çocuktu galiba. Ben ve uzaylı olmak mı, ah şu lanet olasıca güzelliğim yok mu? Bu dünyadan olduğuma inanmakta güçlük çekiyordu tabi insan.

"Merhaba dünyalı, ben Melis." O zaman bir astronot canlandırmamız yok mu: Aydan dünyaya sesim geliyor mu? Uzaylılar  bizi pasta sanıp yemeye kalkıştı. Yardım talep ediyoruz, dört çatallık yakıtımız kaldı. İçlerinden bir başka kız elini uzatarak tanışma faslını başlattığında elimle elini kavradım ve ellerimiz ileri geri sallanırken söze başladım. "Merhaba arkadaşlar ben de Karaca. Dünyalı olan Karaca, insan olan Karaca," dedikten sonra memnun oldum anlamında tebessüm ederek başımı ileri geri salladım.

"Geyik olan değil mi?"

Allah belanı vermeye emi?

Kendisini sınıfın saykosu ilan eden biri sazan gibi oltadaki yeme atlayarak iğrenç bir espriyi dünya atmosferine kazandırdığında benim üzerimdeki dikkat dağılmış ve herkes ona bakmaya başlamıştı. Bakışlar senfonisini oluşturmuştuk. Yüreklerde tek bir hedef, dillerde tek bir melodi, gözlerde tek bir yüz ve aynı anlamı içeren bakışlar. 'Köşedeki yoldan sağa sap ve oradan düz ilerleyerek annenin karnındaki yerine geri dön.'

AŞK OLSUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin