AO 11.Bölüm "Yürüyen çılgın çamaşır makineleri. Ne kah güzel ne kah güzel"

3K 180 150
                                    

MULTİMEDİA: Liva ve Akasya

ŞARKI: hidra - zehir

11.Bölüm / Yürüyen, çılgın çamaşır makineleri. Ne kah güzel, ne kah güzel.

🌈

Gecenin ayazında usulca esen rüzgar saçlarımı uçuştururken yan tarafımdaki Bartu'ya kısa ama uykulu bir bakış attım. Göz kapaklarım ha kapandı, ha kapanacaktı. Bir belirsizlik içerisindeydiler. Etrafı yarım yamalak görüyordum. Zaten zihnim çoktan uykunun esiri olmuştu, sıra bedenim ve organlarımdaydı.

Beni daha fazla yormadı, bekletmedi ve kapı ziline bastı. Ellerimle demir kapının camlarındaki trabzanlara tutunmuştum. Yoksa kendimi tutamaz ve duvara yanaşarak horul horul uyurdum. Benim için bir sorun yoktu aslında, her yerde uyurdum ama artık devir değişmişti. Hırlısı var, hırsızı vardı. En iyisi evde, sıcak yatağımda uyumaktı.

Bir kaç dakikalık beklemenin ardından bir böğürme sesi duyuldu megafondan.

Beyinsiz bunlar.

"Kim oğ? Anağm popom gitti. Allah belanı versin Liva, yedi ceddine giriyorum şimdi. Bir saniye kapıdaki şahıs, ben birilerine sümkürmeye gidiyorum. Sonra görüşmek üzere esen kalın."

Valla tırtlatmış bunlar. Yoksa başka bir açıklaması yok yani yaptıklarının. Uzaylılar bunlardan korkularına inemiyorlardır bence dünyaya. Ele geçirmişlerdi yoksa çoktan biricik gezegenimizi.

Derin bir nefes aldım.

Banane ya, uyumak istiyordum ben. Beklemek falan değil. Beklemek kötü, öcü o öcü. Siyah mikrobumsu yaratıktır kendileri. Ham yaparsa sizi çıkamazsınız bir daha o karanlık zindandan. Sonra avaz avaz bağırırsınız 'Karanlık sisli bir izmit gecesi, tripteyim yine elimde resmin.'

"İyi misin? Ne halt yemeye zıplamaya başladın?"

Bartu'nun gülen ama kinayeli, ama dalga geçer gibi ama ne yaptığımı anlamaya çalışan sesi kulaklarıma iliştiğinde omuz silktim.

"Şarkı söylüyordum da," diye cevapladım sorusunu. Ellerimi montumun cebine sokmuştum. Üşüdüğümden değildi. Canım öyle yapmak istemişti ve bende yapmıştım.

Bartu bir kaç saniye gözlerimin içine öylesine baktıktan sonra dudaklarını yana kıvırarak bir kıkırtı çıkardı ve yeniden önüne döndü.

Sen mümkünse bir daha gülme gözünün çapağını yediğimin çocuğu. Goril sümkürüyor sandım bir an. Tövbe, çok tövbe.

Ben nerede kalmıştım.

"Ha," diye bağırdıktan sonra ellerimi montumun cebinden çıkardım ve aşağıya doğru eğilerek fermuarını açtım. Montumu üzerimden çıkardıktan sonra sağ omzumun üzerine atıp olduğum yerde zıplamaya başladım.

"Karanlık sisli bir izmit gecesi, tripteyim yine elimde resmin. Çok koydu elveda deyip gitmesi."

"Bu kalbim onu harbiden çok sevdi." Bartu bir elini havaya kaldırıp gülerek bana katıldığında daha da coşmuş, gaza gelmiştim. Hem zıplıyor, hem de kendi etrafımda ki dönüşümü tamamlıyordum.

Hep dünya kendi ekseni etrafında dönecek değildi ya. Belki benim dönmemle günler, mevsimler, saatler oluşmuyordu ama en azından karnımdaki yağlar eriyordu.

"Herkesin yanında var sevgilisi,
Bize tersoyuz olmadı ki biri,
Olmasın istemem sahte sevgili,
Bir seni sevdim anlayamadın ki."

Elimi karnımın üzerine koyup derin derin nefesler almaya başladım. Başımı hafif bir açıyla aşağıya doğru eğmiştim. Daha rahat soluklanıyordum. Nefes nefese kalmıştım.

AŞK OLSUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin