MULTİMEDİA: Bartu DEMİR
ŞARKI: son feci bisiklet - galiba sevmiyorlar
13.Bölüm/ "Şimdiden elimin ruhuna fatiha, ayaklarım zaten çoktan cennetlik."
'6K 💙'
🌈
Giyinme odasındaki duvara popomu yaslamış, eşortmanımı bacaklarımdan geçirmeye çalışırken düşmemek için çeşitli jimnastik hareketleri sergiliyor ve vücudumun esneklik kazanmasına katkıda bulunuyordum.
Bir balerin olmuştum ya da sirkte çalışan bir şovmen. O da olmadı, basketbol takımı maskotu olurdum. Bir sürü çeşit vardı, illa ki biri tutardı. Hele benim gibi yetenekli ve mütüşemmel biriyseniz havada yakalarlardı sizi.
Derin bir nefes aldım. Bir türlü dengemi toparlayıp giyememiştim şu eşortmanı. Çoğu kişi üzerini giyinmiş, odayı terketmişti bile.
"Sen hala üzerini giyinemedin mi?" diye sordu Liva kıyafetlerini üzerine geçirmiş, çantasını tek koluna takmış bir şekilde yanıma gelirken.
Kafamı yukarıya kaldırıp, dilimi şaklatarak ona cevap verdim ve popomu yasladığım duvardan çekerek yer kaplayan çantamı kenara itekledim, oturma yerine oturdum.
Eşortmanımı bu sayede rahat bir şekilde giyebilirken, hiç vakit kaybetmeden üzerimdeki okul polarımı da çıkarmış ve çantamın üzerine koymuştum.
Beden için getirdiğim tişörtü de üzerime geçirdiğimde artık ders için tamamiyle hazır olmuştum. Çantamı tek koluma takıp dolapların olduğu yere doğru ilerlemiş, öküz gibi şişen çantamı Liva'nın çantasını koyduğu, kapağı açık duran dolabın içine fırlatmış, ardından dolabın kapağını kapatarak aynaların oraya yürümüştüm.
Kafamı aşağıya eğip, bileğimdeki lastik tokayla salık duran saçlarımı toplayarak, at kuyruğu yaptıktan sonra aynanın karşısında durmuş, daha doğrusu ellerini tezgaha yaslayarak eğilmiş, aynanın dibine kadar girerek gözlerini pörtletmiş, yüzünü inceleyen Liva'yı kolundan çekiştirerek giyinme odasından çıkarmıştım. Akasya yine üşenmiş ve üzerini giyinmemişti. Gerçi yeni olmasaydım bende giyinmezdim ama ilk derslerden öğretmenin gözüne batmak istemiyordum.
Spor salonuna geldiğimizde biraz kızlarla sohbet etmiş, sonrasında ise öğretmen geldiğinden boy sırasına girmek zorunda kalmıştık. Liva'yla boylarımız hemen hemen aynı olduğundan dolayı yine yan yana ve sonlardaydık. Akasya bizden biraz daha uzun olduğundan başlarda duruyordu. Öğretmen yoklama almaya başlamıştı.
Etrafa bakınırken Doruk denen çocukla göz göze gelmiştim. Bana bakıyordu. Onların da sınıfı sıraya girmişti. Bir kaç defa beraber vakit geçirmiş olabilirdik ama hiç konuşmuşluğumuz yoktu.
"Karaca Yılmaz."
"Burda," diye bağırdım ve bakışlarımı Doruk'tan çekip önüme döndüm.
Yoklama bittikten sonra yarım saha beş tur koşmuş, ısınma hareketlerimizi de yaptıktan sonra öğretmen bizi salmıştı.
Liva elini omzuma atarken Akasya futbol oynamak için erkekleri ikna etmeye çalışıyordu. Bu konuda çok azimliydi. Hayır yani, erkekler aralarına alsalar ne olacaktı ki, götlerine yanlış yaptılar diye kaynar çubuk sokacaklardı sanki. Kırmayın işte kızı. Şerefsiz çok da güzel oynuyordu, görmüştüm bir kaç hareketini.
"Voleybol oynayalım mı?" diye bir öneri attı ortaya sınıftan bir kız. Çoğu kişinin ağzından olumlu anlamda mırıltılar çıkarken, bende başımı ileri geri sallayarak cevap vermişim. Bir başka kız da hemen koşup top bulmaya gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK OLSUN
Comédie- Bir lise hikayesidir - Birbirlerini deniz kenarında dinazor kovalar gibi kovalayan düşünceler, ilginç fikirler. Okul zaten toptan deli. Müdürümüz türk filmlerine merak sarmış, tüm gün boyunca çay ve susamlı kurabiye yiyerek film izlemeye bayılıy...