26. Bölüm

200 10 3
                                    

1 YIL SONRA

Bugün Edward’ın doğum günü. Yarın ise Büyük Edward’ımın ölüm yıldönümü. Mutluluk ile üzüntü arasında bir gün var. Sadece bir gün. Sabah kalktım ve aşağı indim. Edward hala uyuyor olmalı. Joe’da öyle. Aşağı indiğim gibi   kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Daha pastayı almaya gidecektik. Ne kadar çabuk büyüyor. O olmasa o günleri nasıl atlatırdım bilmiyorum. Küçük kaptan benim son şans meleğim. Onu da kaybedemem. Kahvaltıyı hazırladım. Kapının önünde bir şey vardı. Yavaş yavaş kapıya doğru gittim.  Bu Edward’ın akşam ağzına koyduğum emziği. Burada ne şişi vardı. Koşarak yukarı çıktım. Edward’ın odasına gittim. Kapıdan baktım ve bebek yüzü vardı ve evet uyuyordu. Biraz olsun rahatlamıştım ve Joe’nun yanına gittim. Yavaş bir şekilde uyandırdım. Hazırlandık ve Edward’ın odasına gittik. Tam Edward’ı uyandıracaktım ki Edward yok. Nereye gitmiş olabilirdi. Edward yerine oyuncak bir bebek var. Edward’ım nerede? Joe diye bağırdım. Ağlıyordum ve Joe’nun bir şey yapmasını istiyordum. Birisi Edward’ımı kaçırmış. Niye ben. Niye her zaman ben. Yetmedi mi çektiklerim? Oğlumun ne suçu vardı? O daha bir bebek. Ondan ne isteyebilirler. Kim kaçırmış olabilir ve neden kaçırdılar? Joe hemen polisi aradı. Bebeğimi bulmalıydım. Bugün onun doğum günü, bugün onun en şanslı en mutlu günü. Lütfen bebeğim bulunsun ve ona bir şey olmasın. Eğer ona bir şey olursa yaşayamam. İki evlat acısıyla bu dünyada yaşayamam. Canım acıyor ve artık dayanamıyorum. Öleceksem öleyim ama bu acıları yaşamayayım.  Nefes almakta her geçen saniye zorlanıyorum. Ben Edward’ımı bulmak onun kokusunu içime çekmek istiyorum. Kim bir çocuğu annesinden ayırabilirki. Bunu yapan çıksın karşıma oğlumu versin ve bu soruyu bana cevaplasın polise bile vermem. Söylesin bana neden? Neden oğlumu benden aldı? Onuda mı birisi annesinden ayırdı? O daha bir bebek. Annesinin yanında olması gereken, aile şefkati görmesi gereken bir bebek. Şimdi söylesin. Bu doğru bir şey mi? Doğru diyorsa karşıma geçsin söylesin? Polisler geldi. Evde aramalar yaptı. Ben koltuğa oturmuş ümitsiz bir şekilde ağlıyordum. Ne yapıyorlardı hala. Neden hiçbir şey yapmıyorlar? Polisler işlerini bitirip gittiler. Bizi arayacaklarını ve bir haber öğrendiğimiz an hemen aramamız gerektiğini söylediler. Polisler gittikten bir on dakika sonra Joe’nun telefonu çaldı. Joe telefonu açtı ve bir adam konuşmaya başladı. Joe telefonun hoparlorü açtı. Bebeğimin ağlama sesi geliyordu. Elimi ağzıma koydum ve çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Bunu bize neden yaptıklarını anlamıyorum. Joe ne istediklerini sordu.. Adam “para” dedi. Sadece para mı? Ne kadar istiyorlarsa veririm yeter ki bebeğim yaşasın. “ Bebeğinizi görmek istiyorsanız yarına kadar 13.000.000 dolar’ı bize getireceksiniz. Aksi taktirde bebeğiniz ölür. Biz sizi yarın arar nereye getirmeniz gerektiğinizi söyleriz. Eğer polisi karıştırsanız bu masum bebeğimi bir daha asla göremezsiniz!” dedi. 13.000.000 dolar mı?

Sabah kapı çalındı. Koşarak kapıyı açtım ve birkaç adam geldi. Bebeğimi kaçıran adamlar mı yoksa? “ Siz kimsiniz?” dedim. “ Biz Cody Bey’in adamlarıyız. Bize ölmeden önce vasiyetini verdi. Bütün mirası oğlunaydı ama Edward Bey öldü. Bunun için vasiyete göre bütün miras size kaldı.” Dedi. “ Nasıl yani?” dedim. “ Cody Bey vasiyetinde öldüğü zaman eğer oğlu bir gün ölürse ona bakan kişilerin bütün mirasını bırakacağını yazmış. “ dedi Bunu nasıl kabul edeceğimi bilmiyordum. Sanki Edward’a mirası için bakmış gibi. Ben onu mirası için değil  onu gerçekten sevdiğim için oğlum yerine koydum. Almak istemedim Joe’da istemedi ama yapabilecekleri hiçbir şey olmadığı söylediler ve gittiler. Para zaten bizde. Düşündüm hem bu olanları hem de küçük Edward’ımı düşündüm. Elime aldığım gibi kaybettim Edward’ımı. Joe yanıma geldi. “ Demi bu parayı oğlumuzu kurtarmak için kullansak. Edward’da böyle istemez miydi?” dedi. “ Bilmiyorum Joe” dedim. Aslında olabilirdi ama bilmiyorum. Sanki bir çıkmazın içine girmiş gibiydim. Duvarlar üzerime üzerime geliyordu.  Bir an ev derin bir sessizliğe büründü. Joe’nun telefonu çaldı ve işte o adamlardı. “ Parayı kapının önüne koyun. Sonra kapıyı kapatın ve bizde bebeği bırakacağız.” Dedi. “ Size nasıl güvenebiliriz” dedi Joe. “ Başka şansınız yok” dedi adam. Evet yoktu. Elimiz kolumuz bağlıydı. Joe bankaya gitti ve parayı çekti. Edward’ın parasını böyle harcaman hiç hoşuma gitmiyordu ama buna mecburduk.  Bir çantaya koyup kapının önüne koyduk. Kapıya koyduktan 3 dakika sonra kapıyı açıp bebeğimi alacaktım. İşte o bitmez tükenmez üç dakika geçmişti. Kapıyı açtım ve hiç kimse yoktu. Kandırılmıştık para yoktu ve bebeğimde…

   Yere çöktüm ve ağlamaya başlamıştım. Bebeğim yoktu Bizden daha ne istiyorlar.

7 YIL SONRA

  Ben Demi Jonas. Bebeğim Edward 8 yaşında ama hala ben onu göremiyorum. Bazen rüyalarıma giriyor ama artık ağlamıyorum. Neden biliyor musunuz? Gözlerimde ne dökecek bir yaş nede bir umut kaldı. Bundan 4 yıl önce bir kız çocuğum dünyaya geldim. Adı Katty.  Küçükte olsa acılarımı dindiriyor ama bir annenin yüreği alevler içinde yanıyor ise hangi su söndürebilir ki. Bugün kızım Katty ile parka yürüyüş yapmaya gideceğiz. Evden çıktık ve parka gittik. Tam parka gittiğimizde bir çocuk yere düştü. Koşarak onun yanına gittim ve kaldırdım. “ İyi misin?” dedim. “ İyiyim teşekkür ederim” dedi. Katty ile çocuğun yanında durduk. Gözleri Edward’ımınkine benziyordu. Ağlayacaktım ama sonra kendimi tuttum. “ Adın ne senin?” diye sordum. “ Edward” dedi. Bu, bu benim Edward’ım mı? Yanına bir kadın geldi ve sarıldı. Sanırım annesiydi. Çocuk parka gitti. Annesi yanıma oturdu. “ Oğlunuz ne şirin” dedim. Gülümsedi “ Evet öyle” dedi. “ Evlatlık mı?” diye sorudum. Aslında bunun yanlış bir soru olduğunu biliyordum ama aynı Edward’ımın gözleriydi. “ Bu nasıl bir soru” dedi. “ Biliyorum, bakın benim yedi yıl önce bir çocuğum kaçırıldı. Adı Edward’dı. Aynı sizin oğlunuz gibi gözleri vardı.” Dedim. Kadın hiçbir şey demedi. “ Doğum lekesi var mı?” diye sordu. “ Hayır” dedim. Kadın çocuğa bakıyordu. “ Sanırım bu sizin oğlunuz” dedi. Gözlerim doldu ve Edward’a baktım. Gerçekliği emin değildi ama kan testi yaptırabilirdik. Oğlum işte orada. Ne kadar da büyümüş. Biz yaşlandıkça onlar da büyüyor.

3 SAAT SONRA

Hastanede kan testi yaptırdık ve evet benim oğlumdu. Kadın Edward’a alışmış belli aynı benim Yamaçtan atladığımda bana sahip çıkan aileye alışmama gibi . Her gün görebileceğini söyledim ama tabi bunu daha önce Edward’a söylememiz gerekiyordu. Edward’ı yanımıza çağırdım. her şeyi anlattım ve bana öfkeyle baktı. Aslında daha küçüktü bunun için çabuk alışacağını düşünüyorum ama kolay değil elbet.

2 AY SONRA

Edward bize alışmıştı. Kızım,Edward’ım, Joe ve ben çok mutluyduk. Piknik yapıp sinemalara gidiyorduk. Bazen maç izlemeye gidiyorduk. Oğlumu buldum ya artık ölsem de gam yemem. Onun kokusunu bir kez daha içime çektim. Artık hiçbir şey huzurumu bozamayacak. 

Nasıl?

JEMİ AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin