28.Bölüm

196 7 1
                                    

1 AY SONRA

Merdivenlerden çıkıyordum. Elimde bir anahtar Joe’nun çalıştığı odaya ilerliyordum. Bu odaya Joe öldükten sonra hiç girmedim. Elim titriyordu. Anahtarı tutmakta zorluk çekiyordum. Yine gözlerim dolmaya başladı. Başım ağrıyor, midem bulanıyordu. Joe’nun yanmış hali gözlerimde canlanıyordu. O anı nasıl unutacağımı bilmiyordum. Artık sadece evlatlarım için yaşıyordum. İşte odanın kapısı. Derin bir nefes aldım ve titreyen ellerime baktım. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Başımı havaya kaldırdım ve akmasını önledim. Bu göz yaşları Joe içindi. Anahtarı gri renkli kapı kilidine doğru tuttum. Elim o kadar çok titriyordu ki anahtarı deliğe sokabileceğimden emin değildim. Derin bir nefes aldım ve kapıyı açtım. İçeri girmeden önce bir kez daha düşündüm. Bu benim için iyi bir fikir olmayabilirdi. Sonuç olarak acım daha çok tazeydi. Aradan sadece bir ay geçmişti ve her gün Joe’yu rüyalarımda görüyordum. Benim yanıma gelmeye çalışıyor ve sonra alevler çıkıp yanıyor. Bu rüyalar canımı o kadar çok yakıyordu ne yapacağımı bilemez bir hal alıyorum. İçeriye bir adım attım ve daha fazlasını atmadım. Odaya bir göz attım ve masanın altında bir kağıt dikkatimi çekti. Bunu yapabilirdim .Odaya girip gezebilir ve bakabilirdim. İşte masaya doğru gittim ve o kağıdı aldım. Kağıdı açtım ve bir yazı yazıyordu. Kağıtta şifreli konuşma vardı. Çok açık değil aynı Joe’nun bana evlenme teklifi ettiği gün gibi. Bir yere gitmesi gerektiğini söylüyordu.

Sabah 10.00’da okulun oradaki çiçekçide ol” yazıyordu. ,

Bu ne olabilirdi. Bu kağıt Joe’nun öldüğü gün yazılmış ama Joe tren istasyonundaydı. Bana öyle yazmıştı. Bu ne şimdi. Bu çiçekçi ileriki caddede bulunan okul olmalı çünkü bir tek o okulun karşısında çiçekçi var. Anneme çocuklara bakmasını söyledim benim yapmama gereken işler vardı. Üstümü değiştirdim çiçekçiye gittim. Dikkat çekecek hiçbir şey yoktu. Orada çalışan adama “ Merhaba, ben size bir soru sormak istiyordum. Bundan bir ay önce hatırlarsanız buranın yakınlarında bir patlama olmuştu. Bu patlamada benim kocam öldu. Patlamadan önce buraya gelmiş. Bir bilginiz var mı?” dedim. Adamın birden yüzü değişti. Bana çok önemli söylemem gereken bir şey söylemişim gibi bakıyordu. Ben ne dedim ki? Sadece öğrenmek istediğim bir soru ve bildiğinden bile emin değilim. “ Hayır” dedi. Hayal kırıklığına uğradım. Bileceğini düşündüm. Ben teşekkür ettim ve tam gidiyordum ki adamın renginin bembeyaz olduğunu gördüm. Dükkanı kapatıyordu. “ İyi misiniz?” dedim. “ Evet” dedi ve gitti ama iyi değildi. Bu her halinden belli oluyordu. Adam koşarak dükkanın arkasına gitti, adamı takip etmeye başladım ve bir adamı aradığı gördüm. Onları dinlemeliydim. Gizlice duvarın arkasına görünmeyeceğim bir şekilde saklandım ve dinlemeye başladım.

“ Kız kağıdı bulmuş ve araştırıyor. Tüm deliller yok edilsin.” Dedi. Bu neydi şimdi? O kız ben miydim? Deliller ne? 

Adam telefonu kapattıktan hemen sonra buraya doğru gelmeye başladı. Hızlı bir şekilde oradan ayrıldım ve beni göremeyeceği bir yere saklandım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Joe tesadüf eseri ölmedi mi? Yoksa Joe’yu bu adamlar mı öldürdü? Dakikalar geçtikçe sinirim biraz daha artıyor. Adam bir yere gidiyordu. Onu takip edersem başımı belaya gireceğini biliyorum bunun için bunu yapmayacağım. Tam arkamı döndüm gidiyordum ki yerde bir anahtar buldum. Bu adamın dükkanı kapatırken elinde durduğu anahtardı. Bu dükkanın anahtarı ve sorumun cevabı burada olabilir. Adam görünmeyecek kadar uzaklaştığında hızlı bir şekilde dükkana girdim. Bir oda vardı. Kapıyı açtım ve bilgisayarlar ve dosyalar vardı. Hemen bilgisayarı açtım ve  bir şey bulacağımı ümit ediyordum. Bilgisayarı açtığımda ekrana dosya numaraları geldi. Ne olduğunu tam olarak anlamadım. Sadece dosya numaraları vardı. Odaya bir baktım ve odanın her yerinde dosya vardı. Bunların hepsini incelemem saatlerimi alırdı. Bilgisayarda birkaç klasör vardı. Teker teker açtım. Bir klasörün içinde isimler ve yanlarında numaralar vardı. Zamanım daralıyordu. Joe ismini arıyordum. Hiçbir yerde yoktu. Bakıyordum ama bulamıyordum. İşte sonunda buldum. 304 numaralı dosya. Dosyaları aramaya başladım. O kadar çok dosya vardı ki insan içinde kayboluyor. İşte buldum 304 numaralı dosya. Elime aldım ve tam bakacaktım ki birkaç adam sesleri duymaya başladım. Hemen bir yere saklanmam gerekiyordu. Bir masanın arkasına geçtim. Masa dosyalardan gözükmüyordu bile. Adamlar içeri girdi ve ellerine birer dosya aldı. İçlerinden biri “  bugün yine iş var” dedi. Ne demek bu şimdi. Diğeri de “ İşler kızıştı deliller yok edilecek” dedi. O adamda delillerden bahsetmişti. Bu kişi Joe muydu? Ama Joe ölmedi mi? Kafam iyice karıştı. Adamlar odadan çıkınca hemen dosyayı incelemeye başladım. İlk başta Joe’nun resmi var. İkincisinde ise Edward’ımın kaza resimleri. Bunların burada ne işi var. Edward’ımın bunla ne alakası var. Altta yazı yazıyordu. “ Çocuk öldürüldü.” Bu ne demek şimdi. Edward’ım bilerek mi öldürüldü? Bir sonraki sayfamda ailecek parkta fotoğrafımız. Bu adamlar kim. Bunlar hep bizi takip mi ediyorlar? Bir sonraki sayfa da hayatta olan oğlum Edward’ın resmi. Bir sonraki sayfada ise kızımın resmi. Sonraki sayfada ise. Kızım ve oğlumun resmi ama üstlerinde çizgi var altında ise “ Çocuklar öldürülecek” yazıyor. Hayır bu olamaz bunlar bizim ailemizden ne istiyorlar. Evlatlarım. Hemen dosyayı elime aldığım gibi dükkandan çıktım. Sağıma ve soluma baktım kimse yoktu. Koşarak eve doğru gittim. Evlatlarımı asla öldüremeyecekler. Buna izin vermem.

JEMİ AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin