Bazen bazı insanlar hayatlarını harika bir şekilde yaşar bazen ise bazı durumlarda duraksar. Ben bir değil birçok duraksama yaşadım. Bu olayların hepsinin üstünden geçtim ya da geçmekteyim. Evlat edindiğim oğlum öldükten hemen bir yıl sonra yeni doğan oğlum kaçırıldı. Bizden bir miktar para istediler. Dedikleri gibi yaptık ama tam anlamıyla kandırıldık. Oğlumu bana geri vermediler. Tam yedi yıl sonra kavuştum şans eseri oğluma. Bir aile evlat edinmiş kendi oğulları gibi sevmiş, bakmışlar. Kızım doğdu oğlum kaybolduktan dört yıl sonra. Adını Katty koyduk. Kızımda aynı acıları çekmesine izin vermeyeceğim. Onları yanımdan ayırmaz oldum. Onların üzerinde ayrı bir titizlik gösteriyordum. Artık bir olay daha atlatacak gücüm kalmadı. Lisede olanlar benim için şuan önemsiz. Üniversitede yaşadıklarım da çok önemli değil. Oğlumun kaçırılması ve büyük Edward’ımın ölmesi en büyük acılarım. Çocuklar uyumuştu. Saat on bire yaklaşıyordu. Kapı sesi duyuldu. Joe yavaşça anahtarla eve girdi. Son zamanlarda yüzünü görmez olduk. Şu sıralar işinden istifa etti ve çalışmıyor. Anlamıyorum çalışmadığı halde neden bu kadar geç geliyor. “ Nerede kaldın Joe” fazlasıyla sinirliydim. Çocuklar artık baba özlemi çekiyorlar. “Geldim işte hayatım” ne yani bu mu? Cevap olarak bunu mu veriyor. “ Saatin farkında mısın?” dedim. “ Farkındayım ama işim vardı” dedi. “ Senin şuan ailenden, çocuklarından önemli ne işin var Joe. Çalışsan neyse diyeceğim.” Dedim. “ Demek sorun bu mu? Çalışmamam mı? İyi yarın ilk iş bir iş bulmak olur. Şimdi müsaade edersen yatmak istiyorum.” Dedi ve yukarı çıktı. Ben öyle demek istememiştim. Çalışmaması sorun değil şuan gayet durumumuz iyi. Gözüme hiç uyku girmedi. Koltuğa oturdum ve düşündüm. Joe’nun bu hallerinin nedenini düşündüm. Beni artık sevmiyor mu? İşte buna dayanamam. 1 saat, 2 saat,3 saat…
Zaman geçmek bilmiyor. Uyumaya çalışıyorum ama uyuyamıyorum. Şuan yukarı çıkmak istemiyorum. Çocukları odasına çıktım ne kadar tatlılar. Çok masumlar. Bazen onların yaşadıkları sorunları kendi suçum olarak görüyorum. Beklide ben iyi bir anne değilim. Joe artık ondan mı beni sevmiyor? Ben onu hala çok seviyorum. Belki oda beni hala çok seviyordur. Çocukların odasında uyuyakalmışım. Sabah kalktığımda üstümde bir battaniye vardı. Sanırım Joe üstümü örtmüş. Çocuklar hala uyuyor. Yatak odasına gittim ve Joe yine yoktu. Belki aşağıdadır diye indim ama orada da yok. Telefonla aradım. Tahmin ettiğim gibi kapalı. Neredesin Joe? Kahvaltıyı hazırlamak için buzdolabının önüne geldim ve bir not vardı.
“ İşim var çıkmam gerek. Benim için endişelenme. Tren istasyonuna gidip geleceğim. Bir arkadaşım geliyormuş.”
Yinede beni düşünmüş. Son zamanlarda çok garip davranıyor. Joe’yu artık tanıyamıyorum. Tren istasyonu evimize çok uzak değildi. O zaman çabuk gelirler. Kahvaltıyı hazırlamaya başladım ve dışarıdan bir patlama sesi duydum. Koşarak pencereden baktım nereden geldiğini göremiyordum. Önemsiz olduğunu düşündüm ve kahvaltı hazırlamaya geri döndüm. Merdivenlerden biri iniyordu. Bu kişi Edward’ımdı. “ Günaydın prensim” dedim. “ Günaydın anne” dedi. Masaya oturdu. Sütünü verdim ve ekmeğine istediği şeyleri sürdüm. İşte prensesimin ağlama sesi duyuluyordu. Yukarı çıktım ve Katty’i alıp aşağı indirdim. Hep beraber kahvaltımızı yaptık ve sonra kahvaltılıkları topladım. Joe neden hala gelmedi anlamış değilim. Kapı çaldı. Çocuklar televizyon izliyorlardı. Kapıyı açtım ve takım elbiseli iki adam geldi. “ Buyrun” dedim. “ Demi Jonas siz misiniz?” dediler. “ Evet” neden geldiler acaba? “ Biz tren istasyonunda çalışan gizli polisleriz. Bugün bir patlama yaşandı ve bunların içinde sanırım sizin kocanızda var. Tanık için bizimle gelmeniz gerekiyor.” Dedi. Çocuklara baktım. Şaşkınlık içindeydim. Göz yaşlarıma hakim olamadım. Ben bir mıknatısım, yanıma yaklaşan yanıyor. Her şey bana değil hep çevreme oluyor. Neden ben ve sevdiklerim? Yo bu ölen kişi Joe olamaz. Olamaz…
Çocuklara bakması için annemi çağırdım. Olayın hala şokundaydım ve bu duruma daha ne kadar katlanabilirim bilmiyordum. Şuan ruhsuz bir bedene sahip gibiyim. Araba ile bir hastaneye geldik. Morg bölümüne girdik. Bir masa gibi bir yerde bir adam var ve üstü örtülü. Bakmak istemiyordum. Eğer bu kişi Joe ise ben yaşayamam. Tam her şey düzeldi derken buna dayanamam. Ben Joe’mu istiyorum. Adımların bir karınca kadar küçük. Gözlerimde yaşlar birikmeye başladı. Örtüyü kaldırdı ve bir adam ama kim olduğu belli değil. Yüzünün her tarafı yanıklar içinde. Üzerimdeki gömlek Joe’nun. Adam delillerin toplandığı bir torba getirdi. İçinde yüzük ve bir saat var. Bu saat benim Joe’ya hediye aldığım saat o zaman bu kişi, bu kişi Joe. Hayır olamaz göz yaşlarım teker teker akmaya başladı. Nefes almakta zorlanıyorum. Sanki biri beni yumruklamış gibi hissediyorum. Evlatlarım babasız büyüyemez. Odadan beni çıkarttılar. O kadar kötüydüm ki şuradan şuraya gidecek halim yoktu. Bir yarım saat kadar sonra kendimi toparladım ve kalktım. Eve doğru gidiyordum. Yol boyunca anılar gözümde canlanıyordu. Her yerde Joe ve ben varım. Eve geldiğimde çocuklara ne diyeceğimi bilmiyordum. Onlar daha çok küçük gerçeği onlara söyleyemezdim. İçeri girdiğim anda annem yanımda geldi ve ağlamaya başladım. Kendimi tutamıyordum. Annem olanları anladı ve oda ağlamaya başladı. Biraz ağladıktan sonra kendimi toplamam gerektiğini düşündüm. Çocuklar benden etkileniyor onlara bu acıyı yaşatmayacağım. Göz yaşlarımı sildim ve onları yatırdım. Odandan tam çıktığımda biri hayatım dedi. Bu Joe’nin sesiydi. Koşarak merdivenlerden indim ve solana gittim. İşte Joe oradaydı. “ Joe bu sen misin?” dedim. Hala şoktaydım. “ Evet” dedi. İşte gerçekten bu Joe’ydu. Koşmaya başladım. Tam Joe’ya sarılacaktım ki Joe kayboldu. Meğer sadece bir hayalmiş. Ağlamaya başladım. Bağırmamak için elimle ağzımı bastırdım. Ben nasıl bu acıya dayanacaktım.
“Ben Demi Jonas. Kocasını kaybeden iki evladı ile tek kalan kişi. Acıları ile yaşamaya bırakılmış kişi. Artık nefes problemi yaşayan, çevresinde yaşanan problemler ile büyüyen kişi…”
JEMİ AŞKI’NIN BİR SONRAKİ BÖLÜMÜNDE
Sizleri heyecanlı bir bölüm bekliyor. Joe’yu kaybeden Demi onun hakkında bazı gerçekler öğreniyor. Bu durum onu epey bir şaşırtıyor. Joe gerekten öldü mü? Yoksa bu sadece Demi’ye kurulan bir tuzak mı?