PANİK ATAK

1.3K 59 28
                                    

TUNAHAN 

Sude'den ayrılmış arabama doğru ilerliyordum. Onunla barışmış olmanın mutluluğu hala üzerimdeydi. Beni affetmesini isteyerek ama bundan emin olamayarak gelmiştim buraya. Ama o beni affetmişti. Arabayı açıp bagajda olan tişörtü üzerime geçirdim. Kendi kendime sırıtırken birden bir gürültü oldu ve sarsıldım. Ciddi anlamda sarsıldım, yer yerinden oynuyordu sanki. Beynim bir an olanları idrak edemesede sonradan deprem olduğunun farkına vardım. Kendimden çok içeride olan Sude'yi düşündüm kardeşimi, Kerem'i, Sude'nin arkadaşlarını. Koşmaya başladım. İçimde birde suçluluk taşıyordum. Sude'yi yanımdan ayırmasaydım en azından O benim yanımda olurdu. Herkes dışarı çıkmak için uğraşırken ben içeri girmek için uğraşıyordum. Sarsıntı sadece birkaç saniye sürsede bunun öncü mü yoksa artçı deprem mi olduğunu bilmiyordum. Merdivenleri üçer üçer çıkarak dairenin bulunduğu kata vardım. Onların çıkmamasının sebebinide anlamıştım. Benim doğum günüm yüzünden kapı kalabalıktı. İnsanları iterek içeri girdim. Çağla'nın bir köşeye sinip ağladığını gördüm. Panik atağı vardı. Başını kaldırdı ve beni görünce elini uzattı. Eskiden olsa tereddüt etmeden tutacağım eline baktım ve yüzümü tiksintiyle buruşturarak arkamı döndüm. Önceliğim Sude'ydi. 

" Tunahan beni burada bırakma. " Derin bir nefes alıp tekrar ona döndüm. Sude aklıma gelince kendimi suçlu hissediyordum ama onu burada bırakırsam ve ona birşey olursa da ömür boyu kendimi suçlu hissedecektim. Hem Sude'nin yanında arkadaşları vardı. O yalnız kalmazdı öyle değil mi ? Çağla'nın elini tuttum ve kendime çektim. Sanırım biraz fazla çekmiştim ki göğsüme yaslanmıştı. Ben kendimi geri çekmeye fırsat bulamadan kollarını benim etrafıma doladı. Tam o sırada kafamı kaldırdım ve Erdinçle göz göze geldim. İçimden bir küfür savururken kendime kızıyordum. Zaten benden hoşlanmıyordu adam, şimdi kesinlikle nefret ediyordu. Arkasını dönüp gitmeden önce eliyle bitti dercesine işaret yaptı. Başımı iki yana sallarken Çağla'nın kollarını üzerimden çektim. Hayatımı mahvetmeye devam ediyordu. Eğer Sude benden ayrılırsa bu tamamen Çağlanın suçu olacaktı ve ben bu sefer bu suçu cezasız bırakmayacaktım. Kolundan tutup sürüklemeye başladım, onun tökezlemesini önemsemiyordum. Benim canım yanıyordu, onunda canı yansın istiyordum. Dışarı çıktığımızda etraftaki kalabalığa baktım. Binadan dışarı çıkmışlardı ama kimse binanın önünden ayrılmıyordu. Erhan'ın koşarak içeri girdiğini gördüm ama  önemsemedim. Sude Besim ve Yağmurlaydı. Artık Çağlayı da dışarı çıkardığıma göre vicdani görevimi tamamlamış sayılırdım. Bende içeri girmek için niyetlendiğimde Çağla tekrar bileğime asıldı.

" Sadece bugün beni yalnız bırakma tamam mı ? Korkuyorum. " Ya Sude de korkuyor ve bana ihtiyacı varsa ? Kendime bir kez daha onun yalnız olmadığını hatırlattım ve Çağlaya döndüm. Sadece 10 dakika yanında kalacak ve Sudenin yanına dönecektim. Sadece 10 dakikada Sude'ye birşey olacak değildi ya. Kaldırımda boş bulduğumuz yere oturduk. Çağla hala titriyordu. Eskiden olsa ona sarılarak onu rahatlatmaya çalışırdım. Ama artık Sude vardı ve Çağla zerre umrumda değildi. Bugün beni terkedecek diye korktuğum kişi Sude'ydi. Çocuğumun annesi olduğunu iddia eden Çağla değil. Gitse umrumda olmazdı. Belki, o da çok küçük bir ihtimal, eğer o çocuk benimse arada oraya giderdim. Sude kabul ederse yanıma bile alırdım. Sonuçta ben Sude ile evlenecektim. Onunla bir kez evliliğin kıyısından dönmüştük ve ben onun için hala pişmandım. Hikayelerdekinin aksine o gün benim Çağla'ya olan sevgim bir anda bitmişti. Ne yalan söyleyeyim, Sude'ye ilk geldiğimde ondan sadece hoşlanıyordum. Aşık olma onunla zaman geçirdikten sonra olmuştu. Çağla daha fazla titremeye başlayınca gözlerinin içine baktım. 

" Hastaneye gidelim. " derken sesimin soğuk çıkmasına dikkat etmiştim. Gerçi ona karşı soğuk olmak için çaba harcamama gerek yoktu ama, neyse. Sözsüz bir baş onayıyla dediğimi kabul etti. Ayağa kalktım ve onunda kalkmasını bekledim ama o elini uzatmış benim elini tutmamı bekliyordu. Gözlerimi devirip, nefesimi sesli bir şekilde dışarı vererek bıkkınlığımı belli ettim. Kendi kalkabilecekken neden beni zorluyordu ? Elimi uzattım ve ayağa kalktı. Arabama doğru ilerlerken bir sarsıntı daha oldu. Çağla koluma yapışırken içim korkuyla buruldu. Ne yapıyordum ben ? Şu anda yanımda olması gereken Çağla değil Sudeydi. Geri dönmek üzereyken Çağla kolumu acı verecek derecede sıktı. 

" Benim bir çocuğum var Tunahan. " Burun kemerimi sıkıştırarak düşündüm. Sude yalnız değil, Sude yalnız değil. Çağla'yı değil benim olmasa da o çocuğu düşünerek arabama doğru ilerledim. O da benimle birlikte öne binmek için hamle yapınca arkayı işaret ettim. Bir de onun yanımda olmasına katlanmıyacaktım. Orası Sudenindi. Bir kez daha Sude ve Çağla arasındaki farkı gördüm. Çağla kim olursa olsun her zaman arabada kendininmiş gibi öne yönelirken, Sude daima mütevazi bir şekilde arkaya binerdi. Tabi ben zorlamazsam. Hastaneye doğru yol alırken Çağla'nın sesini duydum. 

" Bizim için bir şans daha yok mu ? " Gözlerimi yoldan hiç ayırmadım ve soruyu duymamış gibi davrandım. Tabiki yoktu. Benim yolum belliydi : Sude ile. Ve bu yolun köşesinde, kıyısında Çağlaya yer yoktu. Elimin direksiyonu sıkmaktan bembeyaz kesildiğini farkettiğimde tutuşumu gevşettim. Önümüzden hızla geçen bir arabaya küfrederek saygılarımı belirttim. 

" Benimle artık konuşmuyorsun bile. " Ağlamaklı bir sesle söyledikleri sinirlenmeme yetmişti. Ne yapmamı bekliyordu cidden ? Ben onun kadar yüzsüz olamıyordum. Aslında oluyordum ama şu an sadece Sude'ye karşı. 

" Ne bekliyordun Çağla ? Sen geri geliceksin ve ben senin boynuna atlayacağım, bu mudur? Cidden bunu düşünmedin değil mi ? Ben senin gözünde böyle biri miydim ? " Başını suçlulukla diğer tarafa çevirince tamda bunu düşündüğünü anladım. Kendime ne kadar kızsam azdı. Birde ben Çağla ile o kadar süre veli kalmıştım. Hastanenin önüne geldiğimizde dışarı çıktım. Çağla kapıyı açmamı beklemiyordu değil mi ? Arabayı açtığımda onu bayılmış buldum. Bir kez daha şansıma küfrederek onu kucağıma aldım ve hızlı adımlarla hastanenin acil kapısından içeri girdim. Bunu da yapacaksın ve bitecek Tunahan diye telkin ediyordum kendimi. Arkamızda bir ambulans durunca kenara çekildim. Bu kız ne kadar ağırdı böyle, neden bu  kadar zorlanıyordum. Arkadan bir araba gelip hızla fren yapınca orada durdum. Bu önümüzden geçen arabaydı. Arabanın içinden Erdinç, Besim ve Sude'nin babası çıkınca ambulansa döndüm. Hayır, hayır. Düşündüğüm şey olmasın. Ambulanstan ağlayarak Yağmur ve sedyedeki Sude'yi görünce kalbim daha hızlı atmaya başladı. Önemli birşey değil, sadece bayıldı diyerek kendimi sakinleştirirken ambulanstan çıkan teknisyenlerden birinin sesini duydum. 

" Hasta taşikardiye* girdi, hemen yoğun bakıma. " 

Taşikardi : Kalbin atması gerekenden daha hızlı atması. 

Merhaba millet :d Bu bölüm biraz hızlı geldi ha :D Sınavdan çıktım ve gayet mutluyum :D neyse diğer bölüm ne zaman gelir bilmiyorum ama hemen yazmaya başlayacağım. 

YENİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin