DÜĞÜN

2.7K 82 6
                                    

" Çeksene ya kolunu ! " Bir yandan bağırıyor bir yandan da masada yanımdaki Tunahanın koluna vuruyordum. 

" Asıl sen çek. "  Evet birkaç dakika önceye gelirsek annesi Tunahanı iyi bir haşlamış - açıkçası içimin yağları erimişti. - sonra da kolundan tuttuğu gibi eve sürüklemişti. Ben olayın şokuyla orada öyle kalakalmışken " Sen neden oradasın ? Gel bakayım içeri sende. " diye benide babası içeri sürüklediği için ikinci bir şok bedenimi ele geçirmişti. Hadi ama. Bu bir kamera şakası falan olmalıydı öyle değil mi ? Yağmur koşarak merdivenlerden inerken beni görünce durmuştu. İçeri neden girdiğimi anlamaya çalışır gibi bakmış ve hemen ardından arkamda duran anne ve babasına koşmuştu. Yanımdan geçerken " Seninle sonra konuşacağız. " diye fısıldamayı da ihmal etmemişti. Yine ve yine bir ortamda fazlalık olduğumu hissettiğim için konuşmaya çalışmıştım. 

" Ben artık gitsem. Yani. " derken kolumdan tutan elle konuşmam yarıda kesilmiş ve bu seferde mutfağa sürüklenmiştim. Arkamdan gelen Tunahanın kahkahasını duyunca geri dönmüş ve ona ateş saçan gözlerle bakmıştım. Ardından da intikam almak için mutfağa girerken kapının girişinde olan halıyı ayaklarımla biraz kaldırmış ve onun takılmasını sağlamıştım. 

" Hasiktir ! " diye bağırınca annesi kolumdaki elini bırakmış ve arkaya gidip oğlunun kafasına bir tane vurmuştu. Bende gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmıştım. Öyleki bir ara dudaklarım birbirine bastırmaktan yapışıcaklar sanmıştım. Sonra annesi bana dönmüş ve 

" Ben evime gelen misafiri yemek yemeden bir yere yollamam. " demiş ve yine bir şey dememe fırsat vermeden beni Tunahanın yanındaki sandalyeye oturtmuştu. Sıkıyorsa itiraz etsene şimdi. Bu da yetmezmiş gibi Tunahan ikide bir kolunu koluma çarptırıyordu ve bu da beni sinir ediyordu. 

" Şu kolunu çek artık. " dedim bir kere daha ve bu sefer kolunu çekti. Kafamı kaldırıp karşıya baktığımda annesi bize bakıyordu. Lanet olsun rezil olmuştum. İki saattir çocuk gibi didişiyorduk ve o da bizi mi izliyordu ? Şu anda kendi evimde olsam muhtemelen kendimi 3. kattan aşağıya atmıştım. Düşüncelerimin arasından gülümsemeye çalıştım. O da bana aynı şekilde karşılık verdi. Tekrar tabağıma eğildim ve hiç yenmemiş yemeğime baktım. Karnım aç değilken ben nasıl bu tabağı bitirecektim ? Normal insanların yemesi gereken miktarın iki katı vardı tabakta. İşte bu yüzden başkasının evinde yemek yemeyi sevmiyordum. Ben kendi evimde istediğim saatte ve altını çiziyorum istediğim miktarda yemek yerdim. Tunahan masanın altından ayağıma vurunca ona sinirle baktım. Yüzüne baktığımda karşıya baktığını gördüm. Annesi babasıyla konuşuyordu ama hala ne demek istediğini anlamamıştım. Masadaki tuzu eline aldı ve daha sonra alttan benim elime verdi. 

" Anne, masada tuz yok. Getirirmisin ? " deyince şaşkınlıkla ona baktım. Annesi masadan kalktığı anda Yağmura baktı ve Yağmurda babasıyla konuşmaya baktı. Tunahan benim önümdeki tabağı kendi önüne çekti ve kendi önündeki tabağıda benim önüme itti. Tabakta azıcık yemek kalmıştı. Yani yiyebileceğim bir miktar. Kulağıma eğilip fısıldadı.

" Özür olarak kabul et. " Başımı sallayarak yemeğe gömüldüm. İçimdeki mutsuzluk gitmiş yerini inanılmaz bir mutluluk almıştı. Tunahanın annesi masaya gelince bir an Tunahana baktı. 

" Oğlum, genelde yemeği en önce sen bitirirdin. Hayırdır ? İştahsız mısın ? Dur hemen sana iştah açıcı yiyecekler getireyim. " deyince Tunahanın yüzünü korkulu bir hal aldı. Ona bir iyilik yapmak isteyerek söze girdim.

" Ben Tunahan abinin beni eve bırakabileceğini düşünmüştüm. " deyince gözleri parladı. Sonra cümle içinde geçen abi sözcüğünü idrak edince yerini bir öfke aldı. Tabağın yanında duran bardağı aldım ve büyük bir yudum içtim.

YENİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin