Kaçış

9.3K 265 8
                                    

*Media: Tatlı kızımız Eylül

"Lütfen canımı çok yakma."

Banyodan gelen su sesi ve zihnimi bulandıran alkolün etkisini yitirmesiyle içinde bulunduğum gerçekliğe geri dönmüştüm. 5 dakika önce bulutların üstünde gibiydim çünkü.

Şimdiyse yüreğimde ve bedenimde ince bir sızı vardı. Tabi bir de görünen bir izi...

O bunu görmemişti henüz. Hatta anlamamıştı. Öyle öfkeliydi ki benim irkilmemi, canımın yandığını belirten çığlığımı farketmemişti bile. Neyse ki acım hemen geçmiş yerini hiç tatmadığım bir hazza bırakmıştı. Ve bittiği gibi anlamlandıramadığım bir hırsla soluğu banyoda almıştı Erdem.

Yataktaki kan lekesini görünce neler olacak düşünmek bile istemiyordum. Sorular soruları doğurabilirdi. Bu yüzden o çıkmadan gitmeliydim.
Odanın her bir köşesine savrulan eşyalarımı toplarken bir yandan kendime kızıyordum. Ne kadar da kolay ve istekle teslim olmuştum. Kızaran yanaklarıma aldırmadan hızla üzerimi giyindim ve ses çıkarmadan otel odasının kapısını açtım.

Erdem'in yardımcısı da buralarda olabilirdi bu yüzden kapıdan kafamı çıkarıp dikkatlice koridoru kontrol ettim. Etrafta kimse gözükmüyordu. Dışarı çıkıp kapıyı sessizce ardımdan kapattım. Otelden koşarak uzaklaşırken taksi bulurum umuduyla yola bakıyordum. Vakit epeyce geç olmuştu çünkü ve şu geçen bir günde yaşadığım olaylara baktığımda şansın pek de benden yana olduğu söylenemezdi.

Neyse ki sonunda kader bu kadarı da fazla diyerek yüzüme gülmüştü de yanımda duran taksiye hızlıca atlayıp evimin adresini vermiştim.

Derin bir soluk çektim içime ve saatlerdir tuttuğum gözyaşlarım sel misali akmaya başladı gözlerimden.

Bu hale nasıl gelmiştim? Değerlerim vardı benim, uğruna nişanlımla savaşlar verdiğim.

Gel gör ki yapmadığım bir şey uğruna o değerlerden vazgeçmiştim. Ama Bana ne yaşatmış olursa olsun Erdeme kızgın değildim

Annem vefat etmeden önce bir genç kızın en güzel çeyizi öpülmemiş dudaklarıdır demişti. Şimdi dudakları bırak, çeyiz paramparça olmuştu. Anneme verdiğim sözü tutamamış olmanın sıkıntısıyla hıçkırarak, tuttuğumu farketmediğim nefesimi bıraktım.

Vay be nerden nereye. Daha dün bir kaç ay sonra olacak düğünün hayaliyle doluyken, bugün hiç tanımadığım bir adamın olmuştum.

Berk! Benim sevdiğim adam! İçinde sakladığı şerefsizi göremeyecek kadar nasıl kör olmuştum. Zekiyim diye geçinirdim bir de. İçimden geçen "belki hep hissettin ama konduramadın" düşüncesiyle kafamı sallarken buldum kendimi. Olabilirdi. Şimdi içimde ona dair kızgınlık aradım tüm bu yaşadıklarımın hıncını almak istedim ondan ama yoktu. Çok garip sanki hiç aldatılmamış gibiydim. Sevgi aramayı denedim, o da yoktu sanki hiç yaşanmamış gibi. Son bir gayretle kokusunu hatırlamak istedim ama burnuma gelen kokunun zihnimde canlandırdığı, bir çift yeşil göz idi.  Sanki Berk hayatımda hiç varolmamış, hiç ona sarılmamış, hiç dokunmamış gibiydim. Bunun için Erdem' e teşekkür etmeliydim herhalde.

Sonunda akan gözyaşlarım dindiğinde neden aktığını da anlamış oldum. Berkle alakası olmayan, küçüklüğümden beri hayalini kurduğum, kocamla hiç yaşanmayacak, ilk gece hazinelerine ve annemin hatırasına veda içindi ağlamam.

MASUMİYETİN BEDELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin