Yeniden başlamak

3.6K 154 26
                                    

Karanlığa hapsolmuş kapalı göz kapaklarımı aralamaya başladığımda, baktığımda içimi titreten yeşil gözler karşıladı beni.

Varlığı yüzümde gülümseme oluştururken elimi uzattım sevgimi akıtırcasına, o güçlü, sert eline. Sıcaklığı avuçlarımı sarmalasa da buz gibi soğukluk geçiriyordu gözlerinden bana.
Ama kavrayamıyordum neden böyle olduğunu. Sevdiğim adamdı o, neden böylesine yabancı bakıyordu bana.

"Ondan kurtulmana sevindim. Daha iyi yaşarsın hayatını." dedi sert bir tonda, elimi bırakıp ayağa kalkarken. Gözleri sevinmesinin aksine öfkesini yansıtıyordu ama ben hala neden bahsettiğini idrak edemiyordum.

Gürültülü bir şekilde kapıyı ardından çarpıp gittiğinde bulunduğum yeri incelemeye başladım. Yine kolumda bir serum, yine bir hastane odasındaydım. Nedeni, nasılı kurcalarken kafamı odamın kapısı açıldı usulca. Deniz kafasını kapıdan içeri uzatırken kalbim heyecandan teklemişti Erdem geri döndü diye.

"Ah güzel uyanmışsın ben hemen doktoru çağırayım." Onun tekrar dışarı çıkmasıyla verilen narkozun bilincim üzerinde kapladığı pembe dumanlar kaybolmaya başladı ve son bir gün içinde olanlar hızla nüfus etti beynime, acı bir göz yaşı damlası eşliğinde.

Haberlerde görmüştüm onları. Sarmaş dolaş bir halde ve yüzlerinden okunan mutluluklarıyla sanki bana özel bir işkence aletiydiler. Gözlerim televizyona kilitli kalmıştı ama kalbim göğüs kafesimin içinde kendini yerden yere atıyordu.

Öyle çok canım yanmıştı ki... Benzemiyordu Erdem'in bana bugüne kadar yaşattıklarına. Öfkesini ve şiddetini de büyük bir acıyla yaşamıştım , yalanını ve yanımda olmayışını da... Acımasızlığından da sağ çıkmıştı kalbim, terk edişinin ardında bıraktığı boşluktan da... Ve bir şekilde kabullenmiştim yeğenimin babası oluşunu da...

İçim yanmıştı, kalbim sızlamış, yüreğim dağlanmıştı tüm bunlardan ama onları yan yana görmek benliğimi benden almıştı be... Yoktum artık ben. Eylül'ün kafasına sıkıp tabutsuz gömmüşlerdi soğuk mezara.

Severek ayrıldığım adamdı o benim. Belki de ölene kadar seveceğim adam. Hep bir umut demiştim. Belki bebek doğduktan sonra değişir düşünceleri. O zaman belki yanımızda olur.
Ama şimdi işler değişmişti. Kardeşim ve çocuğu da vardı artık.

Buna rağmen kabullenmişti kalbim onsuz kalmayı. Olsun diyordu aşkım sağ olsun. Hani göz görmeyince gönül katlanır derlerdi ya. Aynen öyledi. Mantığım sessizce geri çekilmişti kardeşim için, yeğenim için. Ama şimdi parmak ucumdan, saç telime kadar isyan çıkarmıştı kalbim.

Benim bebeğimin suçu neydi? Erdem defalarca istemediğini söylerken acaba ben mi bencillik etmiştim? Ansızın gelen farkındalıkla içimde yakıcı lavları püsküren, beni yok eden, tüm duyulara devasa bir set çektim ve duygusuzca o sözler döküldü dudaklarımdan.
Ve o can alıcı kısmı yankılanıyordu zihnimde. "Ben bu bebeği doğuramayacağım."

"Sen ne dediğini bilmiyorsun Eylül" Deniz fısıltı halinde çıkan sözlerinin ardından temkinli adımlarla bana yaklaşmıştı.
Artık akmayan yaşlardan yanaklarımda kalanları elimin tersiyle silerek, kalmam için bana ayırdığı odaya yöneldim. Deniz'in de peşimden geldiğini biliyordum ve yeni ruhsuz halimle tekrar konuştum ona bakmadan.
"Gayet iyi biliyorum yarın hallolacak bu iş. Hem o da istemiyordu. Daha ne?" Konuştukça sinirleniyordum.
Sözlerim bittiğinde odamdan içeri girdim ve kapıyı kapatmak üzere arkama dönünce Deniz'in bana delirmişim gibi bakan gözleriyle göz göze geldim.
Cebimdeki telefona uzandım ondan gözümü ayırmadan. Kısa bir an jinekologumun numarasını bulmak için kaydırdım bakışlarımı ama telefonu kulağıma götürürken yine baktım o şokla açılan gözlerine.

MASUMİYETİN BEDELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin