26

364 24 0
                                    

↪️Nida

Hayat çok acımasız bir yer. Her an her şey değişiyor ve bunun farkında olmuyoruz. İnsanlarda merhamet, acıma, pişmanlık ve güven duygusu denen şey kalmamış. İnsanlık ne zaman bitti diye düşündüğüm zaman ise, düşüncelerimden sıyrılamıyorum.

Ama öyle bir şey oluyor ki, insanlığın bittiğini, herkesin aynı olduğunu düşündüğün, herkesten nefret edeceğin durumda, hiç olmadık bir anda biri geliyor ve sana sebepsizce destek oluyor. Hemde hiç bir şey olmadan. O kadar yalnız hissediyorsun ki, yanında oluşunu bile destek olmasına bağlıyorsun mesela.

Örneğin, sana bir sarılışı, nasıl olduğunu soruşu seni mutlu ediyor, kendini önemli hissetmene sebep oluyor.

Ama bilmiyorsun o insanın nezaketten sorduğunu...

Şu an yanında oturduğum çocuğun, beni rahatlatmaya çalışmak için belime sardığı kolların ve teselli cümlelerinin sadece nezaketten olduğunu biliyordum.

Ama böyle düşünmek istemiyordum.

Önemsenmeye ihtiyaç duyuyordum. Kimseden göremediğim bu hissi tatmak istiyordum. Ama unutuyordum.

Beni kimse önemsemezdi ki...

Ailem bile beni küçük yaşta terk etmişti, beni kim önemserdi ki?

Severek yaptığım, her gün bir önceki günden daha fazla hırs ve azimle çalıştığım işimden olmuştum. Elimden alınmıştı. Nasıl mutlu olabilirdim ki?

Daha çok küçükken, aileme daha doyamamışken, annemle daha istediğim kadar uyuyamamışken, abim ve babamla daha çok vakit geçirememişken elimden almışlardı onları. Nasıl mutlu olabilirdim ki?

Ben emindim, mutlu olmak bana haramdı.

Nihayet ağlamam durmuş, yerini iç çekmelere bırakmıştı. Gözümden akan yaşların, kollarımın altındaki bedenin kıyafetlerini ıslatmasıyla derin bir nefes almıştım.

Kızar mıydı ki? Gerçi yüzümde, diğer kızlar gibi badana yoktu, bu yüzden bir şey demezdi belki...

Kollarımı gevşeterek yavaşça geri çekildim. Belimden ayrılan kollarla üşüdüğümü hissetsem de umursamadım.

"İyi misin?"

Tekrar sorduğu soruyla gülümseyerek kafa salladım. Geldiğim zamandan beri soruyordu ve kim bilir kaç saattir ağlıyordum.

Biraz utanıyordum, kimsenin yanında kolay kolay ağlamazdım. Hele de omzuna asla başımı koymazdım. Ama bu sefer içimden geldiği gibi davranmıştım.

"Ü-üstünü kirlettim sanırım, özür dilerim. Sorun değil a-aynısını alabilir-"

Sözümü tamamlayamamış, ve kenarda duran ceketi alarak ikimizin omzuna koyan bedene bakmıştım. Bana yakın olduğundan gözlerimi kırpıştırarak başımı kaldırmış ve ona bakmıştım. Başı eğik olduğu için o da bana bakmıştı.

Tanrım, konuşabilir miydim? Sanırım hayır. Tek odak noktam gözleri olmuştu. Gözleri ve kokusu...

Benim konuşamayacağımı anlamış olmalı ki dudaklarını aralayarak konuşmaya başlamıştı.

"Hayır, kirletmedin. Neden kirletesin ki? Gözyaşları kirli değildir, insanın duygularını belli eder bilmiyor musun?"

Şu an azarlıyor muydu, yoksa sorun olmadığını mı belli etmeye çalışıyordu?

Tek kaşımı kaldırıp ona bakmaya devam ettiğimde kıkırdayarak burnumu parmakları arasına almıştı. Yüzümü buruşturup elini tutarak çekmeye çalıştım.

BTS ; TRUST MEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin