28

320 27 5
                                    

↪️Jungkook

Hyunglarım gideli, Sıla kriz geçireli ve sakinleşip uyuyalı yaklaşık dört saat oluyordu. Ve ben dört saattir etrafı dört duvarla çevrili hastane odasında Sıla ile birlikteydim. O uyuyor, ben de koltukta hayattan bezmiş bir ifade ile oturuyordum.

Jimin hyungun söylediği sözler karşısında Sıla "Paragöz değilim!" diye ağlayıp kriz geçirmişti. Fazla sinir ve bozuk psikolojisinden dolayı çok çabuk kriz geçirmişti. En azından doktor böyle söylüyordu. Sakinleştirip tekrar uykuya dalarken söylediği "Uyandığım zaman yanımda ol lütfen." sözleri yüzünden burada bekliyordum.

Nasıl bırakıp gidebilirdim ki? Demeseydi de gitmeyecektim zaten, fakat ağzından duymak mutlu hissettirmişti. Yanında olduğumu belli etmek adına elini tuttuğumda gözlerine kötülük yapmayı keserek usulca kapatmıştı.

Bir süre elini tutup, öylece yüzüne bakarken düşündüm. Neden ona bu kadar çabuk bağlanmıştım? Sürekli yanında olmak istiyordum. Ama neden? Ona olan sevgim hoşlantı veya aşk gibi değildi. Kardeşim gibi, arkadaşım gibi seviyordum. Yıllardır tanıyormuş gibi seviyordum. Ama arkadaş gibi uzak mesafeli değildi sevgim. Daha fazlaydı. Ama aşk değildi, emindim. Ama-neyse adını daha sonra koyacağım şu an düşünmek istediğim şey bu değil.

Oturduğum yerden kalkıp pencerenin önüne geldiğimde karanlık gökyüzüne, daha sonra karanlık odayı aydınlatan ay ışığının altındaki şehri izlemeye başladım. Düşünmek istemiyordum, ama düşünmeden edemiyordum.

Jimin hyungun Sıla'ya neden böyle davrandığını düşünmeden edemiyordum.

Olmuş bitmiş yalan bir şeyi neden böyle kafasına taktığını, abarttığını bilmiyordum. Sıla'yı neden bu kadar sıktığını, ona bu kadar kin ve nefreti neden beslediğine anlam veremiyordum. İçimden gelen Soo Rim denen asistanı öldürme isteği tam kabarmışken dayanamayıp bir hışımla odadan çıktım. Bir kıza el kaldıramazdım, ama tehdit edebilirdim. Öyle de yapacaktım.

V.İ.P. katından çıkıp koridorlarda Soo Rim'i ararken Sıla'nın eski şefinin odasından çıkarken görmüştüm onu. Koridor saat geç olduğu için boştu ve ben de koridorun başında olduğum için beni fark etmemişlerdi. Odanın kapısını açıp etrafa bakan Soo Rim'e sinirle bakarken bir anda dönüp Dr.Lee'nin dudaklarına yapışmasıyla gözlerim fal taşı gibi açılmıştı.

Şoku atlattığımda sinsice sırıtarak telefonumu aldım ve kamerayı açarak videoya çekmeye başladım. Bir yandan onlara bakmamaya çalışıyordum.

Hadi Jungkook, göreyim seni koçum!

Kendime gaz vermem bittikten sonra çektiğim videonun yeterli olduğunu düşünerek telefonumu kapattım ve doğruldum. Onlar hala o şekildeyken -daha doğrusu birbirlerini yerken- alkışlayarak onlara doğru yürümeye başladım. Ani hızla birbirinden ayrılıp bana dönen iki çift gözle sırıtmam büyümüştü.

"Neden durdunuz ya? Devam etseydiniz, ne de olsa ortalıkta terbiye denen bir şey yok."

Gözlerimi Soo Rim'e diktiğimde rahatsızca kıpırdanarak yanındaki doktor bozuntusunun dibine girdi.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen? Özele saygı denen bir şey duymadın mı?"

"Duydum."

"O zaman, ne bokuma burada bizi rahatsız ediyorsun?"

"Özele saygı duydum, böyle ortama açık, kapı önünde yiyişmelere saygı duymadım ben!"

Sesimi yükseltmemle kaşlarını çatıp bana yaklaştığında bende aynı şekilde ona bakıyordum.

BTS ; TRUST MEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin