4. Bölüm 'Ders Programı'

135 17 16
                                    

Selamünaleyküm,

Ve işte uzun aradan sonra ilk 4 bölümün(giriş bölümüyle beraber) ardından yeni bölümlerle karşınızdayım. Serinin 3. romanı benim için ayrı bir özel ve güzeldir; modern zamanlarda yazdığım ilk prof. roman özelliği taşımakta. Fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın lütfen, teşekkürler.

______

Sabah güneşi, açık penceresinden içeri doğduğunda, Aybörü sabah namazı sonrası anca uykuya dalmıştı. Dün akşam yemeği yer yemez daha fazla dayanamamış odasına giderek uyumuştu. Bu yüzden sabah namazı öncesi kılamadığı yatsı için kalkmış, sonrada sabah namazını beklemişti. Ondan sonrada uykuya dalmakta zorlanmıştı.

Birkaç dakika geçmişti ki içeri hızla iki kuş girdi. Biri yeşil diğeri beyaz renkte olan iki muhabbet kuşu, odanın içerisinde birkaç kez tur attıktan sonra yatakta yatan Aybörü'nün yanı başına kondular. Birkaç dakika yataktakini inceledikten sonra minik minik öttüler. Sonra da konuşmaya başladılar.

"Aşkımmmmm. Canımmm. Aybörüüüüü."

Tepki gelmeyince kuşlar konuşmaya devam edip kızın elini hafifçe ısırmaya başladılar. Aybörü hızla gözlerini açtı. Burnunun dibindeki iki kuşu görünce gülümsedi. "Aşkımmmm."

Kuşlar kanat çırpıp kızın üzerine atladı.

"Hey!" diye tepki verdi Aybörü. "Hala uykum var. Yorgunum."

Fakat kuşların umursadığı yoktu.

"Beni özlediniz mi? Serseriler. Ben sizi çok özledimmmm." Kuşlara öpücük atınca yeşil renkte olan hemen gelip dudağına öpücük kondurdu ve heyecanla tekrar odanın içinde uçmaya başladı. "Sapık Çakal!" dedi Aybörü gülümseyerek. "Gümüş. Kızım. Özledin mi beni?" Gümüş'e de bir öpücük verdikten sonra, parmağıyla başını okşadı. Beyaz tüylerine rağmen kanatlarında kül rengine benzer benekler gümüş havası verdiği için dişi muhabbete Gümüş ismini koymuştu. Bebekliklerinden beri onlara bakıyordu.

Çakal hemen yanı başına gelip sevgi sözcükleri dizmeye başladı. Gümüş ise oralı olmuyordu. Keyfi yerindeydi. Çakal'ın da başını okşamak istediğinde geri çekildi. Çakal dokunulmaktan hoşlanmıyordu ama Gümüş'ün böyle bir derdi yoktu.

"Bu saatten sonra uyunmaz."

Aybörü yataktan kalktı. Kuşlara, "Haydi artık yuvanıza gidin." dedi. Ellerini savurarak kovaladı. Pencereden çıkıp birkaç saniye sonra yeniden döndüler. Bu kuşları getirmesi kolay, göndermesi zordu. Ve muhakkak her sabah odasına girerlerdi. Kendisini uyandırır, günaydın der; öpücük verir ve alırlardı. Bu yüzden de bir noktadan sonra muhakkak kovalamak gerekiyordu. Bir iki denemeden sonra bir daha gelmediler. Zaten yatağı penceresinin hemen dibinde, önündeki ağacı görecek şekildeydi. Asırlık bir çınar ağacıydı ve birçok kuşa ev sahipliği yapıyordu. Bunlardan biri de kendi muhabbetleriydi.

Kuşlarını kovalar kovalamaz aklına kurtları geldi. Hepsini özlemişti; kuşlarını, kurtlarını, ailesini ve evini. Bir daha kesinlikle bu kadar uzun zaman uzak kalmayacaktı. En azından kendi isteği ile.

Banyo'da sabah işlerini hallettikten sonra kıyafet dolabını açtı. Hala yorgundu. Esneyerek siyah kapri tayt ve yine siyah bir atlet bluz seçti. Koyu lacivert spor ayakkabılarını giydikten sonra saçlarını tarayıp tepesinden atkuyruğu yaptı. Kahvaltıdan bir saat sonra muhakkak spor yaptıkları için, genelde sportif giyiniyorlardı. Ön hazırlık gibi bir şeydi.

Son kez aynada kendine baktıktan sonra gözü mantar panosuna takıldı. Üzerinde kocaman bir kâğıt asılıydı. Muhtemelen gece gelip annesi aşmıştı. "Ciddi misiniz?" dedi. "Hemen mi?"

Sultanların Yükselişi -Kam Savaşları-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin