26. Bölüm'Kara Kam'

60 13 2
                                    

Öncelikle bu hafta bölümler aksadığı için özür dilerim, özelimde bazı şeylerle uğraştığım için ilgilenemedim... İnşallah bu bölümü beğenirsiniz.

_____

Otman çantanın kilidini bir çırpıda kırıverdi. Kapağını açar açmaz yüzü asıldı. Herkesin görebilmesi için çantayı çevirdi. İçinde sadece evraklar ve dosyalar vardı.

"İyi bak!" dedi Çığla. "Gizli bölmesi olabilir."

"Bunu adamın kafasına çantayı indirmeden önce de düşündün mü?" dedi Pars.

Çığla sinirli bir şekilde Aybörü'ye baktı. Yüz ifadesinden, Pars'ın şu an yanında olmasını istediğini anlayabiliyordu.

Otman çantayı iyice kurcaladı. Başını iki yana salladı. Hiçbir şey yoktu.

"O zaman korktuğum gibi çok önceden el değiştirmiş. Ne yapacağız?" dedi Aybörü.

"Yapacak bir şey yok." dedi Turhan. "Tek bir şey haricinde..."

Timuçin başıyla onayladı. "Doktor'a soracağız."

Şafağın sökmesi ile birlikte, Aybörü ve kuzenleri Libreville havalimanına gitti. İnsanlar yavaş yavaş sokaklara dökülmeye başlamıştı. Bir iki saate kadar resmi tören yapılacaktı. Doktor'un ilk önce bu törenlere katılmasını bekleseler de Çığla'nın hamlesi muhtemelen onun daha erken ayrılması için ciddi bir uyarı olmuştu. Pars ve Pusat da bu bilgiyi doğrulamıştı.

Havalimanının özel uçaklar için ayrılan bölümüne varmaları güç olmamıştı. Ne de olsa VIP yolcular arasındaydılar. Jetleri kendisi için ayrılmış bölümde duruyordu. Fakat aradıkları asıl uçak, doktor'a ait olanıydı. İlk önce kendi uçak hangarlarına gittiler. Tan hemen uçağa çıktı. Niyetleri hazır konumda beklemekti. Gerekirse adamı da alıp bir an önce basıp gitme niyetindeler idi. Elbette bunun için kalkış izni almak gibi bir dizi protokolü vardı.

"Hangi hangar?" dedi Kutay.

Pusat hangarın numarasını söyler söylemez, Tan hariç tüm erkekler hangara doğru gitti. Kızları geride bırakarak hazırlıklı olmalarını söylediler. Birkaç dakika geçince Çığla, "Ben Tan'ın yanına gidiyorum." diyerek uçağa bindi.

D kardeşler ise silahlarını kontrol ediyordu. Hiçbir şey yapmadan duran sadece Aybörü ve Kızılalp idi. Yarım saat geçmişti ki Aybörü sabırsızlanmaya başladı.

"Ne olduğunu söylemek ister misiniz?"

Cevap gelmeyince, sorusunu tekrarladı.

"Hey! Daha yarım saat öncesine kadar susmaz iken şimdi soruma da mı cevap vermez oldunuz?"

Endişeyle kızlara dönünce onlar da kulaklıklarını kontrol etti. Üçü de başını iki yana salladı. Bunun üzerine Aybörü uçağa girip, pilot bölümüne girdi.

İki kuzenini öpüşürken bulunca kaşlarını çattı. "Zamanı mı!" dedi sert bir sesle.

Çığla ve Tan utanarak birbirlerinden uzaklaştı.

"Pars ve Pusat cevap vermiyor. Sanırım kulaklıkları engelleyen bir şey var."

Çığla ve Tan kulaklıklarını koydukları yerden alıp yeniden taktı. Ciddi misiniz! dedi Aybörü'nün içindeki ses. Onlar da onaylayınca Aybörü daha da endişelendi.

"Sen uçağın yanında kalmaya devam et. Aslında hepiniz burada bekleyin. Ben gidip bir bakayım."

"Ben de geliyorum."

Sultanların Yükselişi -Kam Savaşları-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin