17. Bölüm 'Virüs'

59 14 5
                                    

Nirun'un gözünden kısa bir bölüm.

______

          

NİRUN HANIM

"Bir şey bulabildin mi?"

"Kesin tanı koymam için daha fazla araştırma yapmam gerekiyor."

Nirun başını salladı. Karşısındaki ekrandan virüsün kendisini net bir şekilde görebiliyordu. Yuvarlak topa benzer bir görüntüsü vardı ama kıllı olanından.

"Gördüğün gibi..."dedi Kolka. "İlk taramalarımda kuş gribine benzer özellikler keşfettim. Muhtemelen A virüsünün yeni bir serotipi."

"Öldürme olasılığı?"

"Diğer türlerinden farkı yok. H5N1 ne kadar etkiliyse bu da o kadar etkili."

"Yani zamanında iddia edildiği gibi ciddi bir ölümcül salgından bahsetmiyoruz?"

"İspanyol gribi gibi bir şey olmayacak, hayır. Önemsiz bir şey."

"Demek ki ilaç şirketlerinin yeni kar kapısı olacak.

"Ayrıca nüfus artıma tertipleri için de bu hastalık çok iyi bir fırsat. Dikkat edersen..." Kolka bilgisayarındaki bir düğmeye basarak dünya haritasını ekrana getirdi. Ülkeler çeşitli renklere bölünmüştü."bu hastalıkların ilk görünme yerleri ağırlık olarak Afrika ve Asya. Ne hikmetse ilk başlangıç yeri buralar."

"Bir ülkeyi sömürmek istediğinde en büyük engel direnen insanlardır. Bunun önüne geçmek için nüfusu yok etmek kadar akıllıca başka bir yol var mı? Hastalıklara çare diye, iyilik meleği rolünde insanlara kalıtımsal hasar bırakan aşıları yap ve kadınları kısırlaştır. Böylece önümüzdeki 100 yıl içerisinde nüfus yok olma eşiğine gelsin."

"Lanet bir Dan Brown romanı gibi." dedi Timur. Laboratuvara girdiğinde ilk olarak o da haritaya dikkat kesilmişti. Başını iki yana sallayıp karısının yanına geldi. "Aybörü burada olsaydı böyle söylerdi."

"Cehennem kitabı mı?" dedi Nirun. "Mantıklı bir söz öyleyse."

Nirun Hanım kitabı hatırlamıştı. Kızı seriyi zorla okuttuğu için bilmemesi imkansızdı. Dan Brown'un Robert Langdon isimli bir hayali karakterin maceralarını anlattığı serisinin üçüncü kitabında; dünya nüfusunun çokluğuna takmış çatlak bir milyarderin, nüfusu azaltmak için yok edilmesi gerektiğine inanması ve bu uğurda da ölümcül bir virüsü yayma  çabasını anlatıyordu. Kitabın sonunda da virüs İstanbul'da tarihi bir yerde salınıyordu. Ama sanıldığı gibi bir anda insanları öldüren bir virüs değil, kısırlaştıran bir virüstü.

Nirun yüzünü buruşturdu. "Lakin yazar, bu takıntı sahibi kişinin ünlü siyonist aileler ve sözde hayırseverler klubünün üyeleri olduğunu da yazsaymış, iyi edermiş."

"Sonuçta kurgusal bir kitap." dedi Timur göz kırparak.

"Asıl lanet bir Nazi hastalığı derim!" dedi Kolka. "Üstün ırk inancı ve aşağı ırkları yok etme çabası, Hitlerin garip bir şekilde kurbanlarına aktardığı bir hastalık! Tabi diğer yandan tanrıcılık oynamayı saymıyorum... Timur, bu virüsün etkisini iyi gözlemlemek için Aybörü'yü kullanmam iyi olurdu."

Nirun bu isteği duyar duymaz rahatsız hissetti. Aybörü'nün yeteneği enderdi. Dünya tarihinde sadece bir kişide daha bu yetenek vardı. Fakat buna rağmen, hiçbir şey olmayacağını bildiği halde, gönlü razı gelmiyordu. Çünkü sonuç her zaman kızının lehine olsa da o aşamaya gelene kadar acı çekiyordu. Böyle olunca da içi parçalanıyordu. Birkaç sene evvel Ebola virüsüne aşı bulmak umuduyla bu virüsü Aybörü'ye aşılamışlardı. Onun ızdırabını izlemeye dayanamamış, iyileşene kadar kızını ziyarete gidememişti. Bu olayın anıları yüzüne yansımış olacak ki Kolka yalvarırcasına Nirun'a baktı.

"Basit bir grip. Sıradan grip bile A virüsünden daha ölümcül. Sadece nasıl işlediğini görmek istiyorum."

"Aybörü'ye kalmış." dedi Timur.

"Doğru. Eğer kızım kabul ederse virüsü ona aşıla. Ama zannetmiyorum ki kabul edecek. Son deneyimden sonra kolay kolay yanaşacağı bir şey değil."

"Anlıyorum." Kolka pes etmiş bir şekilde başını salladı. "Yine de onunla bir konuşacağım."

Nirun son anda bir şey hatırlamış gibi kocasına döndü. "Asıl peşinde olduğumuz virüs konusunda haber var mı?"

Timur başını olumsuz bir şekilde salladı. " Âdem Bey oldukça mahcup hissediyor. Şu son iki haftadır deli gibi virüsün peşinde."

"Hiç mi bilgi gelmiyor?" dedi Kolka.

"Geliyor, ama tutarsız. Bir orada bir burada şeklinde..."

"O zaman peşinde olduğumuzu biliyorlar?"

"Belki evet, belki hayır. İlla ki yerini tespit edeceğiz. Kaçan eninde sonunda yakalanır."

Sultanların Yükselişi -Kam Savaşları-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin