6. Bölüm 'Kadim Tarih'

112 16 7
                                    


Geçmiş Regaip kandiliniz mübarek olsun. :)

________

Aybörü elbise dolabına uzunca bir süre baktı. Bekâr odasındakinden çok daha büyük ve genişti. Beyaz renkli, bilmediği bir ağaçtan yapılmıştı. Turhan dolabın sol tarafını kendine ayırmış, sağ tarafını da ona bırakmıştı. Yatakta da tam tersiydi. Aybörü sürekli olarak sağına doğru hareket etmeye eğilimli olduğu için odanın içindeki paylaşımları buna dikkat ederek düzenlemişti belli ki. Bu şekilde hareket eden kendisinden başka takıntılı tek kişi kuzeni Çığla idi. Oldukça benzer yönleri olduğunu kabul etmeliydi. Sadece karakterlerinde değil görüntülerinde de. Geniş alınları vardı ve simaları oldukça yakındı. İkiz kadar değildi tabii. Ama belli bir mesafeden ayırt etmekte zorlanıldığı anlar olmuyor değildi. Ama kesin farklar da göze çarpıyordu tabii. Aynı tonda kumral saçları olmalarına rağmen; Aybörü'nün upuzun düz, Çığla'nın nispeten daha kısa ve dalgalıydı. Ayrıca kaşları inceydi ama Aybörü'nün kalındı. Birbirlerine 'Ruh Öküzleri' diyorlardı.

Aybörü beş dakikada dolabına elbiselerini yerleştirdikten sonra iç çamaşırlarını koymak için çekmecelere yöneldi. İlk çekmece Turhan'a aitti. Kesinlikle boxer giyen tiplerden değildi. İkinci çekmecede de çorapları vardı. Gülümseyerek renkli renkli çoraplarını kurcaladı. Bir tanesi beyaz üzerine kırmızı şeritlerle kaplıydı. "Bunu nereden giyeceksin?" dedi sesli düşünerek. Sonra gözü az öncekine benzer mavi ve yeşil çoraplara takıldı. Çorap konusunda renkli bir kişiliği olduğunu istemese de kabul etmeliydi. Biraz düşününce kırmızı çorabı bir gece takım elbisesinin altına giydiğini hatırladı. Aslında oldukça güzel durmuştu. Zaten kendisi ne anlardı ki? Bu yakıştırma işlerini hiç beceremezdi. Onu giydiren ya annesi olmuştu ya da kuzeni Çığla. Zaman zaman da yengesi Kolka. Artık bu kutsal görev Turhan'a aitti.

Fikir oldukça hoşuna gitmişti. Tam çekmeceyi kapatacakken gözüne başka bir şey daha takıldı; buraya ait olmaması gereken bir şey; bir çerçeve. Küçük olduğu için gözünden kaçmıştı. Eline aldığında kalbi hızla atmaya başladı. Üzerinde bir ağırlık hissetti.

"Tarhan." diye mırıldandı. Aynı Turhan gibi gözleri vardı. Saçları Turhan'dan daha uzundu. Kaşları daha koyuydu. Biraz daha kalın bir suratı vardı ama bakan kardeş olduklarını rahatça söylerdi. Tarhan, Turhan'ın çift yumurta ikiziydi. Onun resmini böyle bir yerde saklamasına şaşırmıştı. En başından beri burada mıydı yoksa yeni mi saklanmıştı? İlk geldiği gece bu resmi gördüğünü hatırlamıyordu. Çok ayrıntılı olmasa da odaya göz atmıştı. Belki de geldiği gece hemen oraya koymuştu. Sıkıntılı bir iç çekip çerçeveyi aldığı yere, aynı şekilde bıraktı ve çekmeceyi kapatarak kendisine ayrılmış çekmecelere iç çamaşırlarını doldurdu.

Kapı çaldığında tuvalet masasını düzenlemekle meşguldü. Gelen Çığla idi. Elinde yine bir dosya vardı. "Of lütfen!" dedi Aybörü. "Daha fazla ders istemiyorum."

"Ders değil." diye yanıtladı Çığla.

Aybörü dosyaları alıp inceleyince rahatladı. "Verimlilik ve İş Çizelgesi." dedi. "Bunu tamamen unutmuşum. Senin görevin miydi?"

"Benden önce ablam Ebrük'e verdiler. Ama o birkaç ay sonra eniştemle Doğu Avrupa'da göreve atanınca bana verdiler. Zaten hamileliğim yüzünden beni zorlayacak iş vermiyorlar. Doğrusu bu bile yeterince zorlayıcı."

"Neden öyle diyorsun? Bence çok zevklidir."

"Her birini hususi takip edip durumlarını araştırmak oldukça yorucuydu."

"Hiçbirinin peşinden koşmana gerek yoktu ki. Günlük hal ve davranışlarına bakarak verdiğin görevlerin kişiliklerindeki etkiyi zaten görürdün. Ben öyle yapıyordum. Neyse, bundan sonra devam ederim."

Sultanların Yükselişi -Kam Savaşları-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin