10. Bölüm 'Mam Rise - 1'

108 15 8
                                    

Ve uzun ve oldukça hareketli bir bölümle karşınızdayım. :)

_____

          

Yağmur, gecenin karanlığında tüm şiddeti ile yağıyordu. Ara ara çakan şimşekler dışında etrafı aydınlatan bir şey yoktu. Eğer bu kadar sert yağmasa, Aybörü çok daha rahat görebilirdi. O ve ailesi diğer insanlara benzemezdi. Birçok kişinin özendiği, hayran olduğu bazı özelliklere sahipti. Elbette ki onlar bütün bunları kurgu farz ediyor; hadsiz olanları da gerçekleştirmek için sayısız gayri-yasal, ahlak dışı deneyler yapıyordu. Genetiği değiştirilmiş gıdalar ile insanları kısırlaştırma amacı güdenlerin, böyle şeyler yapması olağandışı bir durum değildi. Tam da tabiatlarına uygun hareket ediyorlardı.

Aybörü başını iki yana hızlıca salladı. Şimdi böyle şeyler düşünmenin sırası değil, sersem! dedi iç sesi. Haklıydı. Ne diye bunları düşünüyordu ki?

Neredesin?

Aybörü etrafına bakındı. İlginç bir durum vardı. Çevresini sandığı kadar net görmüyordu. Hatta bulanık bile diyebilirdi.

Neler oluyor?

Aybörü "Bilmiyorum." diye iç sesini cevapladı. Birkaç adım atmıştı ki ayağı bir şeye çarptı. Gözleri yere kaydığında birinin yerde yattığını gördü. Yüzünü seçemiyordu ama yaşadığını biliyordu. Nasıl, kendi de bilmiyordu.

"Artık dikkatini çekebildim mi?" dedi bir ses.

Aybörü başını çevirdiğinde tanıdık bir yüzle karşı karşıya geldi. Kuzeni. Turhan'dan daha uzun saçları ve koyu kaşlarını saymaz isek kardeşine oldukça benziyordu. İkiz olmalarına karşın Tarhan ile Turhan birebir aynı simaya sahip değillerdi. Çünkü onlar çift yumurta ikiziydi. Bu yüzden hem aynıydılar hem de farklılardı.

Tarhan'ın saçları yağmurdan sırılsıklam olmuş, perçemleri önünü kapatmıştı. Yine de Turhan'ın tıpatıp aynı gözlere sahip olduğunu net görebiliyordu; mavi-yeşil karışımı. Yada Gözler.

"Bunu yapmak istiyor musun?" diye yeniden sordu Tarhan. "Eğer yaparsan, burada ölecek tek kişi ben değilim. Farkındasın değil mi?"

Aybörü, oğlanın baktığı yere döndü. Yerde yatan kişinin yüzünü şimdi daha net görüyordu. Turhan bilinçsizdi. Görünürde bir yarası yoktu ama nefes alışverişi düzensizdi.

"Tek bir gösteri için gücün kaldı. Eğer yanlış seçim yaparsan, Turhan'ı kurtaracak gücün olmayacak. Onu öldürmüş olursun."

Aybörü ruhsuz bir şekilde bakışlarını Tarhan'a kilitledi. "Bu yükü taşıyabilirim."

Tarhan'ın yüzü önce sersemledi. Sonrada çok geçmeden gözlerinde öfkeli yıldırımlar çaktı. "Yüklerle yaşayabilecek tek kişi sen değilsin, Aybörü."

Aybörü harekete geçecekti ki hisleri onu uyardı. İçgüdüsel olarak başını yukarı kaldırdı. Son duyduğu ve gördüğü şey yıldırımın gürlemesi ve arkasından gelen yıldırımın kendisiydi.

Aybörü irkilerek uyandı. Yatağında yatıyordu. Komodinlerin üzerindeki lambalar odayı aydınlatıyordu. Göz ucuyla saate baktı. Gece yarısına az bir vakit kalmıştı. Sıcak ve güçlü bir el karnının üzerindeydi. Turhan'ın kokusunu alabiliyordu. 'Rahatlatıcı' diye düşündü. Uyanıktı. Muhakkak o da uyandığını fark etmişti. Fakat ikisi de bilmezlikten geliyordu. Muhtemelen kâbus gördüğünü anlamıştı. İrkilmek yeterli bir kanıttı. Aslında Aybörü kâbus görmezdi. Diğerlerinin kâbus dediği şey, onun için fantastik korku sineması gibi bir şeydi. Bir keresinde Buffy olmuş, tatar yayı ile Nazgul öldürüyordu. Bir keresinde de evden eve zıplayarak Darth Sidious'un peşine düşmüş; Mortal Kombat müziği eşliğinde birileri ile dövüşmüştü. En ürkütücü sayılacak tek rüyası; şeytanileşmiş cinleri görmesiydi. Ama onlar da hiçbir şey yapamıyordu. Ne zaman onları görse "Allah-u Ekber, La ilahe illallah" demeye başlıyordu. Zikir çekince bu ürkütücü canlılar ya ölüyor ya da ortadan kaybolarak kaçıyordu. Çoğu zamanda bunların sadece bir rüya mı yoksa zaman zaman kendisini rahatsız etmek için rüyasına dalan gerçek olanları mı diye düşünmüyor, değildi. Gerçek ne olursa olsun, rahatsız olan onlar oluyordu. Fakat geçen seneden beri sık sık gerçek manada kâbus görür olmuştu. Ve rüyasının içeriğini herkes bildiği için Turhan da şu an duruma vakıftı.

Sultanların Yükselişi -Kam Savaşları-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin