14. Bölüm 'Hezimet'

77 13 11
                                    

Selamünaleyküm,

Telafi bölümünü unuttum, özür dilerim. Yarın ek bölüm koyacağım inşallah 😘

_______

          

OTMAN

"Ahhh"

Otman, Toplanma Salonunda bir kanepeye oturmuş, bacaklarını da uzatmıştı. Ara ara bir buz torbasını şişmiş gözüne koyuyordu. Hemen yanında da Turhan vardı. O da aynı şekilde buz torbasını kasıklarına koymuştu. Hezimete uğramış iki kuzen, arada birbirlerine bakıp gülüyordu.

"Aynen böyle." dedi Timuçin. "Ağlanacak halinize gülün."

"Ben niye ağlıyorum?" diye itiraz etti Turhan. "Şerefli bir dövüş yaptım ve yine şerefimle kaybettim. Hatun çok iyi, ben ne yapayım? Asıl yanımdaki salağa söz edin."

"Bu saldırının sonucunu kabullenmiyorum." dedi Otman. "Hepsi üzerime bir anda saldırdı. Mertlik bunun neresinde?" Biraz kıpırdanınca yüzü acıdan buruştu. Biri kaburgalarına fena bir darbe indirmişti. Kesin Aybörü'nün işiydi. Kasıklarını korumaya çalışırken doğrudan uçan tekme attığını düşünüyordu. Düşünüyordu çünkü olan biteni net hatırlamıyordu. Kızların hepsi birden üzerine çullanmıştı ve kim nereye vurdu vurmadı algılayamamıştı. Kısacası kim vurduya gitmişti. Yüzünün sağındaki tırmalama izini fark edince iyice sinirlendi.

"Kesin seninki yaptı bunu!" dedi Tan'a. "O kediyi bir yakalayayım; elime geçen ilk fırsatta bunu ödeteceğim."

Tan sus pus dururken, Kutay devreye girdi. "Hepsini yeniden üzerine saldırtmak için mi?"

"Her neyse." dedi Otman. Gülerek, "En azından benim takımlar sağlam. Birilerinin aksine."

"Sağlam olsa ne yazar? Sanki kullanıyorsun."

Bu sefer kahkahayı basan Kutay oldu. "Doğru söze ne hacet!"

"Kesin gülmeyi." dedi Otman keyifsiz bir şekilde. Odada kendisine gülmeyen kalmamıştı. İçeri babası Timur girince, Turhan ve Otman hemen toparlandı.

"Şu haline bak." dedi.

"Bire yedi daldılar. Canımı zor kurtardım."

"Sekiz." dedi Tan.

Otman ters bir şekilde kuzenine baktı. "Ulan madem gördün her şeyi niye yardım etmedin?"

"Sus! Hak etmişin!" dedi babası. Timur Kağan da bıyık altından gülünce, odadaki herkes rahat bir şekilde gülmeye başladı. Otman bu sefer sinirden kızarmaya başlamış ama kimseye tek bir laf edememişti. Ama bugünü kafasının bir kenarına yazmıştı. Elbet onların da zamanı gelecekti.

Eniştesi Turhan'a bakınca, iki sene önce yaşadığı olayı anımsadı.

Kardeşi Aybörü ile Turhan'ın gönül ilişkisi olduğunu şans eseri öğrendiğinde, öfkeden çıldırmıştı. Turhan, ailesinin şehit olmasından sonra babası ve annesi tarafından yetiştirilmişti. Kendi anne babası ona ana babalık yapmıştı. Bu yüzden kız kardeşine göz koyduğunu öğrendiğinde bundan aşırı rahatsızlık hissetmiş, kendince namusuna leke geldiğini düşünmüştü. Bu durum en iyi arkadaşının kız kardeşine aşık olması gibi bir şeydi. Kendisinin de bilmediği bir sebepten Türk erkekleri bundan hep nefret etmiş, ağır tepki vermişti. Şimdi düşününce kendi tepkisi de oldukça saçmaydı ama bir kere bir şekilde içine işlenmişti. Doğruca ağabey dediği Turhan'ı bulmak için çiftliği alt üst etmiş, sonunda onu evin doğu kanadındaki seraların yakınında bulmuştu.

Tek bir uyarı vermeden yanına gidip yüzüne yumruğu indirmişti. Tabii Turhan'ın da istemsiz tepkileri güçlüydü. Yüzüne yumruğu yediğinde o da Otman'ın yüzüne yumruğu atmıştı. Ama Otman'ın aksine yumruğun geldiğini gördüğü için kolayca sersemlememiş, bu yüzdenden de sersemleyen Otman'dan önce davranıp kolunu yakalayıp çevirip yere sermişti. Ayağını da boğazına dayayınca Otman kıpırdayamaz olmuştu.

O zaman babası, sesleri duymuş, "Ne oluyor?" diye çalışma odasının penceresinden dışarı sarkmıştı. "Ne yapıyorsunuz?"

"Bu adamın kızına göz diktiğini biliyor musun!" demişti Otman, kızgınlıkla. "Nicedir ilişkileri varmış."

Timur, Otman'ın hiç beklemediği bir tepki vermişti. "Uyanda balığa çıkalım. Gerizekalı." dedi ve başını iki yana sallayıp içeri girmişti.

"Yuh!" demişti Otman, "Bunu da mı biliyordu?" İşte o zaman babasının gözünden hiçbir şey kaçmadığını anlamıştı. Sadece vakti gelene kadar bilmezden, görmezden, duymazdan geliyordu. Kısacası üç maymunu oynuyordu.

Küçükken dedesi Öden'in, "Yeri geldiğinde üç maymun olmayı bileceksin, Otman." dediğini hatırladı. Belli ki babası bu dersi anlamanın ötesinde idrak da etmişti.

"Başka dünyalara mı gittin?" dedi Timur Kağan.

"Ha? Ah, evet. Bir an geçmişe daldım."

"Aman boğulma." dedi Arhan.

"Aman aman ne komik."

Otman yerinden kalkıp, izin istedi. "Bu dayağın üzerine soğuk bir su içilir."

Mutfağa gittiğinde Aybörü, Çığla ve Ebrük'ün de orada olduğunu gördü. Çığla dondurma, Aybörü de çikolata yiyordu. Ebrük de çocukları için süt ısıtıyordu.

"Çok sert vurmasaydın." dedi Çığla. "Yazık ya."

"Sonradan ben de pişman oldum. Ama iyi görünüyordu."

"Yani dikkat et. Sonuçta sadece ona değil sana da lazım." dedi kıkırdayarak. Ebrük ensesine şaplak atınca, Çığla bağırdı. "Ne vuruyorsun!"

"Terbiyeli ol!"

"Açık açık bir şey demedim. O kelimeyi de kullanmadım. Vurmasana."

"Sana ne milletin özel şeylerinden. Fena yaparım bak! Babama söylerim!"

"Tamam, tamam."

Ebrük, süt dolu bardakları tepsiye koyup çıkarken, Otman'a başıyla selam verip gitti. Otman gözlerini kısıp Çığla ve kardeşine baktı. Az önce kendisi hakkında konuştuklarını falan düşünmüştü ama belli ki hepsinin bu konuda keyfi yerindeydi.

"Yüzünü sen mi çizdin? En son pati izi gördüm." dedi Aybörü.

"Evet. Ne yapayım, Meleğime bir şey olur diye korktum. Hem bana kedi deyip duruyordu."

"Biliyordum!" dedi Otman içeri girerek. "Hatırlat da patilerindeki tırnaklarını keseyim!"

"Oyyy yakışıklı yüzünde kedi izi mi var?" dedi Çığla, alaya alarak.

Aybörü gülerek çikolata kağıdını çöpe attı. "Daha fazla dayak istiyorsan eğer, kızlar bir ıslığıma bakar."

"Aman, istemem. Bugünlük yeter. Su içmeye geldim."

Bunun üzerine Aybörü hem kendisine hem de ağabeyine bir bardak su doldurdu. "Afiyet olsun."

"Şifa olsun." diye düzeltti Çığla. "Yüzünün hemencecik iyileşmesi için."

"Bunlar gaza yarası kızım. Vahşilerin saldırısından sağ çıkıp, hayatta kaldım. Şerefle taşıyacağım."

"Daha fazla şeref yarası istersen, söyle yeter."

Sultanların Yükselişi -Kam Savaşları-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin